Gutenberg'ten Penguin'e Yayıncılığın Toplumsallaşmasının Kısa Tarihi

İnsanlığın tarihinde matbaanın icadının ne kadar önemli bir mihenk taşı olduğu tartışmasız bir gerçektir. Yazıyı icat eden insanlığın yüzyıllarca süren karanlıkta sadece belirli bir zümreye bahsedilen okumanın asaletini daha erken çağlarda toplumsallaştıramamasının ezikliğini çekmektedir hala. Ne yazık ki haçlı ordularının doğu akınları sonucunda batıya ithal ettikleri bir başka zenginlikte baskıcılık olmuştur. Hıristiyanların elinde matbaanın tarihsel ve felsefi değeri ortaya daha da artmıştır. Gutenberg, doğulu teknikteki baskıcılığı mekanize ettiğinde insanlık tarihinde inanılmaz bir gelişmenin kaydedilmiş oluyordu.

Gutenberg’in tekniği sayesinde sadece güzel yazı erbaplarının elinden çıkmış birkaç nüshanın aristokrasi ve yüksek tabaka burjuvazinin okuyabildiği kutsal kitaplar ve onların ışığında yazılmış az sayıdaki değerli kitabın basit halk tabakalarına ulaşması mümkün kılınmıştır. Her ne kadar Gutenberg’in icadı çok sayıda kitabın basılmasına ve halka ulaşmasına imkan sağlamış olsa da ofsetin çıkmadığı, kitabın hala bir meta olarak çok değerli olarak sayıldığı ve yerleşik egemen güçler olan devlet ve din adamlarını baskıları yüzünden sansürün ve kısıtlamanın varlığını sürdürdüğü ve ciltçiliğin egemenliği sürdürdüğü yıllarda kitap hala tabana tam anlamıyla yayılamamıştır.

Gutenberg’in icadı, Aydınlanma’nın, Sanayi Devrimi’nin ve Burjuvazinin sınıfsal yükselişi ve bilinçlenmesinin hem sonucu hem de sebebi olarak insanlığın gelişiminde büyük bir kilometre taşı olsa da eski reaya ve yeni yeni ortaya çıkmaya başlayan proletaryanın kitapla buluşması sancılı olmaktadır.  Kitap, Gutenberg’den sonra mekanize olarak el yazması zamanlarına göre daha fazla üretilmektedir ama hem üretim aşaması kısıtlayıcı varsılların baskıları hem de ciltçilik ve pazarlama kanallarının olmaması yüzünden niceliksel olarak günümüze göre oldukça kısıtlıdır.

Modern anlamda kitabın okuyucuya ulaşmasındaki en büyük engel olarak pazarlamanın varlığı burjuvazinin kitabı bir ticari meta olarak kavramasına kadar bekleyecektir. Ancak bu noktada kutsal kitaplar dışındaki yayınların ortaya çıkması ve çıkan yayınların reaya ve yeni palazlanan proletaryaya ulaşmasında bir sakınca bulunmamasının anlaşılması gerekecektir. Bu ancak yeni devrimsel gelişmelerinin ortaya çıkması, gazetenin yaygınlaşması ve kitapların ucuzlaması ile mümkün olacaktır. Ofsetin olmadığı bir çağda ise cilt hala önemini korumaktadır. Sayfaların bir arada durmasını ve kitabın bir bütün olarak uzun sürelere saklanmasını mümkün kılan ciltçiliğin el işlemeciliğinden makineye geçmesiyle kitap tam anlamıyla seri üretime başlayabilecektir.

Cildin seri üretimi en az Gutenberg’in icadı kadar insanlığın tarihinde önem arz etmektedir. Kapakların hala kıymetli derilerden, kalın kartonlardan ve sağlam sicimlerden sayfalara ciltlenmesi kitabın fiyatını yükseltmekte, bilginin tabana yayılmasını ucuzlatamamaktadır. Bu anlamıyla sert kapaktan ziyade, karton kapaklı üretimin ortaya çıkması ve ticarileşmesi halk kitapçılığının miladı olacaktır. Tarihte ilk karton kapağı bir alman firması tarafından ticarileştirilmiş olsa da ilk karton kapağı üretiminin tarihi Amerikan Devrimine kadar gitmektedir. Ortaya attığı laik ve eşitlikçi fikirlerin, Fransız filozofları elinde yoğrulduğu ve baldırı-çıplaklar tarafından iktidara taşındığı Fransız Devriminde doruğa taşındığı Amerikan idealizmi kendisini sömüren İngiliz buyuruculuğuna karşı kitlesel bir bilince gereksinim duyuyordu.

Avrupa’dan kaçıp gelen bir takım maceraperestlerin baskıcı ve egemen rejimlerin aksine özgürlükçü ve eşitlikçi bir iktisadi ve siyasal dünya kurma hayallerini Yeni Dünya’ya gelen bütün yerleşimcilere yayma ihtiyaçları vardı. Çünkü neredeyse dünyanın yarısında egemen durumda olan İngiliz ordularına karşı ayaklanmaları için halk yığınlarını motive etmeli, kendi idealleri etrafından kenetlemeleri gerekiyordu. Bu nedenle hem gazetenin hem almanakların hem de broşür denen küçük kitapçıkların yayılması ve halka ulaşması elzemdi. Her ne kadar gazetenin tarihi İtalyan aydınlanmasına kadar götürülmüş olsa da günlük baskı talebinin ve arzının bu kadar hayati öneme sahip olduğu ilk tarihsel dönem Amerikan Devrimi’nin hemen öncesidir.

İşte bu yüzden Amerika’daki vergi mükelleflerinin İngiliz sömürüsüne karşı yürüttükleri burjuva ayaklanmasında ihtiyaç duyulan askeri gücü karşılamak için idealleştirdikleri özgürlük ve eşitlik fikirlerini yaymaları ve halka anlatmaları gerekiyordu. Bu gerek nedeniyle kitabın kitlesel üretimi ve halka ulaştırılması gerekiyordu. Üretimin kitleselleştirilmesinin önündeki en büyük engel olan sert kapak yerine karton kapağın kullanılması, kimi zaman da kapak yapılmadan ilk sayfaya başlığın basılması geleneği Amerika’da ortaya çıkmış ve bir anda devrimsel bir gelişmenin ortaya çıkmasını sağlamıştır.

Benajamin Franlin’in kaleme aldığı Poor Richard’s Almanack ve Philadelphia’daki gazete ve matbaaların yayımına başladığı devrimsel düşüncelerin bu kadar popüler olmasındaki en büyük neden içerdikleri fikirler oldukları kadar işlevsel kolaylıklarıdır. Boyutları küçük, sert kapaklardan yoksun, çoğu zaman ciltsiz ve ucuz bu yayınlar, okuyucuların her zaman ulaşabilecekleri bir kolaylıkta ve taşınması, satılması ve okunması çok rahat bir şekildedir. Amerikalı vergi mükelleflerinin büyük çoğunluğunun hala taşrada yaşayan, gelir düzeyleri düşük ve şehir kolaylıklarından yoksun olduğu düşünülünce devrimsel fikirlerin yayılması için bundan daha iyi bir yol düşünülemezdi.

Fikirlerin halka ulaşması için zorunlu olarak düşürülmesi gereken kitabın maliyetinde ilk gözden çıkarılan cilt ve kapak olunca halkın yayıncılığa bakışı değişmiş, bilginin ve fikirlerin öğrenilmesinde mazbut din adamlarının sözlerinden vazgeçilmiştir. Bu sancılı sürecin sonucunda kitap kitlesel olarak üretilmeye başlamış, fikirlerin tabana yayılması önüne geçilmesi güç bir akım olarak ortaya çıkmıştır. Bu akım sonucunda, Amerikan idealistlerinin ve Fransız filozoflarının görüşleri tabana yayılması, Amerika’da ve Fransa’da dünya tarihinde ilk kez yıkılmaz denen tiranlıklara son verilerek halk egemenliklerinin temeli atılmıştır.


Gutenberg’den sonra yayıncılığa atılmış en büyük imza hiç kuşkusuz Amerikalı ve Fransız devrimcilerinin fikirlerini yayma gayretleridir. Bu gayretlerin dünya tarihini nasıl değiştirdiği ortadadır. Değişim öyle büyük öyle keskin olmuştur ki dünya artık o eski dünya değildir. Kitabın üretim sürecindeki bu devrimsel gelişmenin yarattığı sonuçlarla tiranlar baş etmeye çalışırken dünya halkları bu gelişmelerden çok hızlı bir şekilde haberdar olamamış, gelişmelerin başka toplumlara yayılması uzunca bir süre gerçekleştirilememiştir.

Amerika’da ve Fransa’da yaşanan devrimsel gelişmelerin diğer toplumlara sirayeti hem güç hem de geç olmaktadır. Tiranlar insanlığın yaşadığı değişimi kendi toplumlarına aksettirmemek için oldukça çabalamış olsalar da başarılı olamamışlar ve eşitlik, kardeşlik ve özgürlük fikirleri bütün dünyaya yayılmıştır. Bu tarihsel gelişmeler bir yanan yayıncılığın bu devrimlerdeki katkısının anlaşılması uzun sürmez, devrimciler her toplumda öncelikle yayıncılığa ve kitabın yaygınlaştırılmasına büyük önem verirler. Bu çabalar çoğu zaman taklit ve çeviriyle başlasa da sonuçlar olumlu olur, değişim kendi toplumlarına da taşınır.


Bu devrimsel süreç uzun bir süre aynı yolu takip etmiş, yenilik arayışı bir süre ara vermiştir. Çünkü eldeki kolay ve sonucu daha önce denenmiş bir yolun değiştirilmesinden çok tatbik edilmesine gerek vardır. Devrimlerin başarıya ulaşması, toplumların egemenliklerini tiranlardan geri almalarından sonra iktisadi ve sosyal dönüşümlerini tamamlamaları uzun süre almaz. Amerikan özgürlükçülüğü siyasal liberalizmle sonuçlanmış, serbest müteşebbislerin önündeki engeller bir bir kaldırılmış ve girişimcilik politik olarak desteklenmiştir.

Politik ve iktisadi girişimciliğin bir sonucu olarak Fordist üretim tarzı fikri ortaya atılmış, üretim bantlarında yığın üretimin önü açılmıştır. Bu üretim tarzı elbette ki yayıncılığa etkilemiş, kitapların yığın olarak üretilmesi fikri doğmuştur. Alman girişimciler Holroyd-Reece, Wegner ve Enoch’un 1931’de birlikte kurduğu Albatros Books kitlesel olarak ilk yığın karton kapak kitap üretimini gerçekleştirmişlerdir. Karton kapaklı kitapların ortaya çıkışında bu üç Alman girişimcilerin ortaya koydukları kitlesel üretim tarzının kitabından devrimsel yolculuğundaki ikinci adımı attıkları söylenir.

Elbette ki bu üretim tarzı dünyanın ticarileştiği bu günlerde hemen karşılığını bulacak ve hem ortaya koydukları bu kitlesel üretim tarzı diğer girişimciler tarafından kopyalanacak hem de dünya bir kez daha kitabın ve yayıncılığın parladığı bir döneme girecektir. 29 Ekonomik buhranının dünya ekonomisine vurduğu darbenin etkileri henüz yeryüzünden silinmemiş, insanlık temel gereksinimi olan beslenme ve barınma gibi ihtiyaçlarını dahi karşılayamazken yayıncılığın dara düşmemesi beklenemezdi. İşte tamda böyle bir zamanda ortaya çıkan kitlesel üretimin artıracağı niceliksel yayıncılığın hız kazanacağını tahmin eden Allen Lane ve V.K. Krishna Menon Penguin Books’u kurarlar.

Amaç, Albatros Books’un Almanya’da başlattığı kitlesel üretimi tekrarlayarak, insanlara tren garlarından ve mahalle bakkallarında dahi bulabilecekleri ve en az bir magazin yada sigara fiyatına alabilecekleri kitapları satmaktı. Bu amaçla kurulan Penguin Books, ucuz ama kitlesel üretim yapacak, pazarlama olanaklarını gazete bayilerine kadar çekecek ve halka ucuz ama kaliteli kitap sunacaktır. İlk olarak, Agatha Christie, Ernest Hemingway ve Dorothy Sayer’in birer kitabını basan şirket, büyük bir başarıya kavuşur. İnsanlar artık magazin raflarında satılan bu küçük, karton kapaklı ve ciltsiz kitapları satın almaktadır. Bir yıl içinde şirket sadece bu üç kitaptan milyonlarcası satmıştır.

Penguin Books’un başarısı kitap tasarımlarındaki sadelik, fiyatlarındaki ucuzluk ve içeriğindeki kaliteden kaynaklanmaktadır. Diğer yayıncıların aksine Penguin Books’un bütün kitapları tek tip bir tasarımla okuyucu karşına çıkar ve tasarımdaki çarpıcı olan nokta yayın evinin görseli dışında görsel kullanılmamasıdır. Penguin Books’un ticari başarısı ortakların edebiyat ürünleri dışında da kitap üretimine de girmelerine neden olur. 1937 yılında kurulan Pelican Books ise Lane ve Menon ikilisinin edebiyat dışında kalan kitapları basmak için kurdukları şirketleridir. Pelican Books’un ilk yayınladığı kitap ise Bernard Shaw’ın bir kitabı olacaktır.

Daha sonra İngiliz Kraliyet Ailesi tarafından “Sir” olarak onurlandırılacak olan Allen Lane, kendi yayıncılık hikâyesini ise hep Agatha Christie’ye yaptığı bir akşam üstü ziyaretinde kullandığı tren yolu macerasına bağlamıştır. O akşamüstü bir peronda beklerken okuyacak bir şeyler arayıp bulamayınca “peronlarda dahi satılabilecek ucuzlukta kitap” üretmeyi hayal eden Allen kurduğu yayıncılık imparatorluğunun temelinde ucuz kitap olduğunu söylemekten hiç çekinmemiştir. Böylece başlayan kitlesel kitap üretiminin ucuzlatacağı kitaplar niceliksel olarak artacak ve bilginin tabana yayılması tam olarak gerçekleşecektir.

Penguin sadece geleneksel kitapçılar yerine tren peronlarında, sigara satış ofislerinde ve mahalle bakkallarında dahi satışa sunulan yayınlarıyla hem kitabın geniş kitlelere ulaşmasında büyük bir öncülük yapmış hem de ticari olarak kitabın metalaşmasını sağlamıştır. Kitabın metalaşması bir yanan nitelik sorunlarını doğurmuş olsa da insanlığın bilgiye ulaşmasındaki en büyük köprü atılmış ve kitap toplumsallaşmıştır.

Yayınevi ticari başarısının yanında felsefi olarak da insanlık tarihini olabildiğince değiştirmiş, kitap yayıncılığının ticari bir girişim olarak parlamasına ön ayak olmuş, kitaba ve bilgiye ulaşamamış milyarlarca insanın susuzluğunu gidermiştir. Yıllar içerisinde yaptığı bu devrimsel işlerin yanında Penguin, tartışmalı kitapları da yayınlamaktan çekinmemiştir. H.D. Lawrence’ın Lady Chatterley’s Lover, Peter Wright’ın Spycatcher ve Salman Rushdie’nin The Satanic Verses isimli kitapları dâhil olmak üzere dünya tarihindeki oldukça tartışma koparmış bir sürü kitabı yayınlayarak okuyucularını şaşırtmıştır.

Özellikle 1927 yılında yazılmasına rağmen ancak 1960’ta ilk kez sansürsüz olarak yayınlanabilen Lady Chatterley’s Lover romanı Penguin’i oldukça zora koşmuştur. Sansür, toplama ve yasaklama tartışmaları başlamıştır. Eser, Penguin’ın basmasıyla beraber 33 yıl sonra dava konusu yapılmış, yayıncı ancak edebi değerini ortaya koyarak sansür ve baskılardan kurtulabilmiştir. 1961’de ikinci baskısında bu kez Penguin, kitabı eserin ilk baskısına beraat kararı veren on iki jüri üyesine ithaf ederek düşünce ve edebi üretim özgürlüğünü yüceltmiştir.

Dünya edebiyatına ve insanlık tarihine kazandırdığı onca yeniliğe ve devrimsel birçok gelişmeye rağmen Penguin Books’un aşırı ticari kaygıları ve kitabı fazlasıyla metalaştırması hep eleştiri konusu olmuştur. Ancak halkların bilinçlenmesi ve insanlığın aydınlanması yanında kitaba ve yayıncılığa vermiş olduğu zararlar tolere edilebilir bir düzeydedir. Bugün insanlık Penguin’ın açtığı yolda ilerleyen girişimcilerin sayesinde ucuzlayan kitaplar sayesinde bilgiye ulaşmış, karton kitaplı kitapların ulaştırdığı edebi ve entelektüel düzeyi zorlamaktadır. Bu yolda verilen mücadelelerden belki en onurlusu olmasa da karton kapaklı, küçük boyutlu ve ucuz kitapların üretilmesi, basılması ve yaygınlaşması insanlığın yararına olmuştur.

Dr. Selahattin ÖZKAN



  

1 yorum:

  1. Güzel ve farklı bir tarih sitesi. İçerikler öylesine hoşuma gitti ki, bir an bu içerikler benim sitemde olsaydı keşke diye iç geçirmedim değil. Eğer günün birinde siteyle ilgilenmekten vazgeçecek olursanız mutlaka haberim olsun. Çünkü fırsat bulursam büyük,özgün ve herkesin bildiği bir site yapmak amacındayım.

    YanıtlaSil