Henüz insanlık başındaki soylu
sınıfların kana bağlı zorbalıklarından kurtulamamış, büyük devrimler insanlık
tarihindeki onurlu yerlerini kazanamamış iken insanlığın sadece günü birlik
heyecanların, gelip geçici heveslerin peşinde yitirildiği, körü körüne batıl
inançların en ufak farklılığa dahi tahammül edemediği zamanlarda küçük
aristokratların sıra dışı maceraları “tarih” sanılıp sahiplenilirdi. İşte soy
bağı ile toplumların başında egemenliklerini devam ettiren imparatorların,
kralların, tiranların ve çarların bireysel ve ulusal tanımlamalardan çok öte
bir anlam ifade ettiği böyle bir dünyada doğan, yaşayan ve ölen Hieronymus Karl Friedrich Münchhausen’in maceraları ortak tarihimizin küçük bir parçası olarak
anılmalıdır.
İngiliz, Fransız, Rus veya
Osmanlı hanedanlarının aksine Alman ve İtalyan prensliklerinin, baronlarının ve
kontlarının görece baskıdan uzak, toleranslı ve hoşgörülü ortamında ailesinden
kalan devasa mülklerin, bitmek tükenmek bitmeyen ganimetlerin ve ezilesi
köylülerin arasında lüksün, zenginliğin ve refahın ortasında 11 mayıs 1720
yılında doğan bu asilzade, ününü o zaman için tam bir bilinmeyen olan doğu
topraklarındaki gizemli Türk hükümdarlarıyla kurduğu ilişkiler ile ünlenmişti.
Sekiz kardeşine bakmaya çalışan dul annesinin ilgisinden ve sevgisinden yeteri
kadar beslenemeyen Baron’un olağanüstü hayal dünyasının ve inanılmaz nüktedan
anlatımının ardında acılı bir çocukluk dönemi yatmaktadır. Baron soylu babası
gibi bir başka soylu dükün hizmetinde çalışmış, ağır hiyerarşik sınıfın yavan
dişlileri arasında törpülenmiştir.
Herhangi bir zorunluluğu
olmamasına rağmen, evindeki davetler, kokteyller ve bol köpüklü bavyara
biraları ile dolu lüks yaşamını bırakıp Rus ordusuna katılması kendisinin
aykırı bir çocuk olduğunu gösterir. Çarlık Rusyasında komutanlık yapan dükünün
yanında Türk imparatoruna giriştiği amansız kavgada birçok kültürden insanla
tanışma, o kültürlerden edindiği kulaktan dolma efsaneleri de anavatanına
taşıma gibi şansa sahip olmuştur. Özellikle Türklerin, Tatarların ve türlü
türlü kavimlerin birbiriyle kaynaştığı, tanıştığı ve savaştığı böyle ortamlarda
bulunan “batılı bir gözlemci” olarak Baron anılar biriktirmiştir. Bu yıllarda Rus Çariçesinin vaftiz babasının yaşlı kızıyla evlenmek için uzun süre bekledikten
sonra çaresizce iki başarısız evlilik gerçekleştirmiştir.
Yanında barındığı dükün Rus
zindanlarında çürümesine rağmen çavuşluğa ve onbaşılığa yükselmiş bir Alman
soylusu olan Baron Münchhausen emekliliğinden sonra anavatanına geri dönmüş ve
anılarını paylaşmaya başlamıştır. Huysuz ve mızmız bir ihtiyar olarak anlattığı
hikayelerin batıda çok az bilinen doğunun sözde gerçekleriyle uyuşması,
anlatımındaki ciddi ve iddialı tavra rağmen anlattıklarının akıl sınırlarını
zorlaması dinleyenlerini hem güldürmeye hem de hayrete düşürmeye yetmiştir. 22
Temmuz 1754’te Rus ordusundan ayrılıp emekliliğe geçtiğinde zihnin çeşitli
öyküler ve dinleyenleri şaşkına çevirecek maceralar ile dolup taşıyordu.
1797 yılında başından iki evlilik
ve çokça savaş geçmiş çocuksuz bir ihtiyar olarak gözlerini hayata yumduğunda
henüz günümüzdeki kadar tanınmış değildi. Anlattığı tatlı öyküler, gizemli
hikayeler ve oryantalist tasvirlerin Alman almanaklarında 1781 ile 1783
tarihleri arasında Baron’un kendisi tarafından imzasız olarak yayınlanmış ve
büyük bir ilgi çekmiştir.
Baron’un maceraları 1785
tarihinde ilk kez İngilizce’de Rudolf Erich Raspe tarafından derlenmiş ve
kitaplaştırılarak yayınlanmıştır. Bir Alman hakkında yazılan bu eserin tekrar
Almanca’ya çevrilmesi 1786 yılında Gottfried August Burger tarafından
gerçekleştirilmiştir. Bugün eserin yüzden fazla dilde ve binlerce edisyonda
çevrildiği ve dünya dillerine kazandırıldığı tahmin edilmektedir. Stendhal gibi
büyük yazarların dahi bu öykülere kayıtsız kalamadığı, büyük bir şevkle
türevlerini kaleme aldığı düşünülmektedir. Yıllar içinde Baron’a atfedilen
onlarca öykü kaleme alınmıştır.
İngilizce’de en eski baskısının “Baron Munchhausen’s Narrative of
his Marvellous Travels and Campaigns in Russia” olarak yayınlandığı hikayelerinin
ne kadarının gerçekten Baron’un başından geçtiği ne kadarının ise
uydurma/yakıştırma olduğu tam olarak bilinememektedir. Ancak bilinen bir gerçek
Baron’un gerçekten de bu tür maceralar yaşayabilecek nüktedanlıkta olduğudur. Baron’un
maceraları yetişkin ve çocuklara yönelik olarak çeşitlendirilmiştir. Kitaplara
sığmamış filmleştirilmiştir. Hem de 1911 gibi sinemanın emeklediği çok erken
bir dönemde bile.
Biz Türklerin göç ettiğimiz Asya'nın büyük düzlüklerinde yaşadığımız o kadim zamanlardan Anadolu'nun bin çiçekli bahçelerinde harmanladığımız, zenginleştirdiğimiz Nasrettin Hoca'nın Fıkraları gibi yazının soğuk dilinden ziyade anlatıcıların sıcak anlatımını ve komedinin yürekleri eriten naifliğini yansıtan böyle halk söylencelerinin değeri paha biçilemezdir. Böyle eserlerin toplumsal belleğimizdeki yerini hiçbir zaman kaybetmemesi için gereken özeni göstermeli ve gelecek kuşaklara aktarılması için dikkat etmeliyiz diye düşünüyorum.
Kitaplara, filmlere ve halk
ozanlarının söylencelerine geçecek kadar etkin birçok macerayı yaşamış ve
bugünlere aktarmış olan Baron Munchhausen’in dediği gibi Hieronymus bir zamanlar
gerçekten önemli birisiydi…
---------------------------------------
Mutlaka Okuyunuz/İzleyiniz:
http://www.gutenberg.org/files/3154/3154-h/3154-h.htm
http://www.imdb.com/title/tt0096764/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder