Haile Selassie, Bob Marley ve Siyah İnsanların Yeşil Cenneti


Etiyopya çok ilginç bir ülke, insanlık tarihinin başlangıç noktası olan bu kutsal topraklarda doksanlardan bu yana hüküm süren açlık ve susuzluk belası olmasa nasıl bir medeniyet kurulurdu acaba diye merak ediyorum. Zira tarih içinde bu topraklarda inanılmaz ülkeler yeşerdi, muhteşem devletler ortaya çıktı ve tarih bir var oldu bir yok. Etiyopya’daki muhteşem uhrevi yaşam dünyanın birçok yerinden ilgi çekmektedir. Hıristiyan, Müslüman yada Yahudi, gökyüzünde bir tanrının olduğuna inanan neredeyse herkesin yolu bir kez olsun Etiyopya’dan geçmiştir.

Hıristiyanlığın henüz Yahudiliğin bir mezhebi olarak anıldığı günler de Musa’nın on emrinin saklandığı kayıp sandığın emanet edildiği bu kutsal topraklar İslam’ın ilk hicret noktasıdır da aynı zamanda. Kara kıtayla arasında on binlerce kilometrelerce okyanus uzanan Kariyeplerde dahi sevenleri, mitinden etkilenenleri vardır Afrika’nın boynuzunun. Elli yıla yakın ülkesini yöneten Haile Selassie ise hem bu mite katkıda bulunmuş hem de bu mitten yararlanarak kendi iktidarını güçlendirmiştir.

Teslisin Gücü, Süleyman Hanedanının İmparatoru, Tanrı’nın Seçilmişi, Efendilerin Efendisi, Kralların Kralı, Saba Kraliyetinden Yahuda Kavminin Aslanının Fethedeni gibi birçok unvanı olan Haile Selassie, Afrika ulusçuluğu üzerinde, beyazlar tarafından Afrika’dan kaçırılan ve köle olarak nesiller boyunca sömürülen kara derili insanlar üzerinde büyük bir etki yaratmıştır. Özellikle Avrupalıların yenidünya’da işgücü olarak Afrika’dan söküp götürdüğü insanların gördüğü insanlık dışı onlarca muamele ve işkence sonucunda dahi hayatta kalabilen torunları yeniden Afrika’ya özlem ve hasret geliştirmişlerdir.

Birinci dünya savaşı ve sonrasında gelişen ulusçuluk akımlarıyla köleler arasında güçlenen Afrikalılık bilinci Jamaika ve Karayipler gibi kara derili insanlar tarafından yerleşilen okyanus adalarında beyaz karşıtı siyasi akımlar doğmaya başlamıştır. Marcus Mosiah Garvey Jr isimli yazar ve düşünürlerin öncülüğünde ABD’deki ve ABD güdümündeki Okyanus adalarındaki kara derili insanlar ait oldukları Afrika’ya geri dönmeleri ortaya atılır. Kara derili insanlar arasında gelişen bu yeni ulusçuluk akımının Etiyopya gibi ağır mistik bir kültürden izole gelişmesi elbette beklenemezdi. Selassie’nin de mistik karizmasıyla bir andan dinler üstü bir mit köprüsü Jamaika’dan Etiyopya’ya kurulmuş oldu.

Lij Tafari Makonnen 1892 yılında Etiyopya’da doğmuştur. Lij yerel dilde çocuk anlamına gelmektedir. İktidara geldiği 1906 yılında Tafari ismini Haile Selassie olarak değiştirmiştir. Haile Selassie kelime anlamı olarak “Teslis’in gücü” demektir. Ancak inananları gözünde kendisi Ras Tafari’dir. Ras yine yerel dilde “Ata, baş” anlamına gelmektedir. Daha sonra İngilizce’ye ve oradan da bütün dünya dillerine bu inanç sistemi “Rastafariyen” olarak geçecektir. Ras Tafari İsa’nın yeryüzüne yeniden gönderilmiş Mesih hali olarak kara derili bu inanç sistemi içinde büyük öneme sahiptir.


1975’te Etiyopya’da Marksist bir hükümet kurulana değin iktidarda kalan Selassie hem uzak Okyanusya’dan beslenen bir mitin temsilcisi olmuştur hem de kendi ülkesinden tek güç sahibi. Eski dini metinlerdeki verilere göre Arabistan’ın güneyini, Afrika’nın Boynuzunu ve Sina’ya kadar olan bölgeyi tek başına yönetmeye başlayan Saba Kraliçesi Kudüs’de Süleyman’ı ziyaret ettikten sonra gelip Habeşistan bir çocuk doğurur ki bu Etiyopya’nın ilk Hıristiyan Kralı olacaktır. Kızıldeniz’deki en eski Hıristiyan (yada Yahudi Kralı, İslam’a göre hak peygamber Süleayman’ın soyundan gelen) medeniyet olan böylece kurulmuş ve Selassie’ye kadar devam etmiştir.

Şimdi Afrika’nın en kadim krallıklarından birisinin son hükümdarının nasıl olup da Okyanus adalarından birisine “Mesih” olarak ilham kaynağı olduğunu merak edebilirsiniz. Bu nokta biraz tarihin farklı kültürel kimliklerin kesiştirmesi biraz da yükselen siyah ulusçuluğunun tutunacak dal araması olarak görülebilir. Jamaika’daki siyahlar Selassie’ye yönelmişken aynı dönemde ABD’deki siyahlar arasında ise siyah Müslümanlığı yükselmeye başlamış; camisiz, namazsız dua ve bağışlanma odaklı yeni bir İslam yorumu ortaya çıkmıştır. İki ayrı noktada aynı güdüyle başlayan uluslaşma sürecinden birisi Eski Ahit orijinli bir mitolojiyle son bulmuşken bir tanesi Müslümanlığı yenidünyaya göre şekillendirmiştir.


Selassie’nin bir anda Jamaikalı siyahla gözünde Mesih konumuna yükselmesinde, şüphesiz, Ras Tafari’nin zamanını tek kara derili hükümdarı olmasının da payı vardır. Birinci Dünya Savaşı yıllarında başlayan Selassie iktidarı 1975’deki darbeye kadar devam etmiş ve dünya üzerindeki diğer siyahlara ilham kaynağı olmuştur. Sömürge sonrası Afrika’daki düzenlerini hemen bozmak istemeyen Avrupalı devletler, kanlı savaşlar ile boğuşurken bu kutsal topraklarda Selassie mistik bir imparatorluğun son temsilciliğini yapıyordu. Selassie bir yandan İtalyan işgal güçleri ile bir yandan da İngiliz ticaret emirleri ile zorlu bir siyaset/veraset savaşı vermiş, 1936’da İkinci Dünya Savaşı’nda İtalyan istila güçlerince ülkesinden sürülmüş ve en sonunda 1944’te imzalan anlaşma ile İngiltere karşısında bağımsızlığını elde etmiştir. Bu mistik güç karşısında Jamaika’nın duman altı alt-kültürü bir anda büyülenmiş ve kendisini “rastafariyen” olarak tanımlamıştır.

Selassie’nin mistik ünü o kadar yayılmıştı ki Jamaika’da adına tapınaklar ve toplum merkezleri kurulmaya başlanmış, Jamaika’nın bayrağına Selassi’nin figürleri işlenerek elden ele gezdirilir olmuştur. Antik mısır dini inancını da etkileyen bu topraklarda yetişen ve eski Mısır dilinde “Tanrılar Ülkesi” olarak anılan Afrika’nı Boynuzunda çok eski bir inancın yeniden şekillendiği görülüyordu. Kendisini İsa’nın reenkarnasyonu olarak gören bu topluluk karşısında Selassie de kayıtsız kalmamıştır. Dünya turunun bir parçası olarak; Selassi, 1966 yılında Jamaika’ya bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Selassie, Jamaika’da uçağının indiği Kingston’da yaşanan izdiham nedeniyle uçağı yarım saat boyunca terk edememiştir. Herkesin kendisine dokunmak amacıyla uçağının etrafını sardığı Selassie’nin ilk demeci ise şöyle olmuştur: “Bana ibadet etmeyin, ben tanrı değilim, sadece tanrının bir hizmetkârıyım” Sözlerini sürdüren Selassie kimsenin, kimsenin inancını sorgulama hakkı olmadığını söylemekten kendini alamaz: “Çünkü kimse hiçbir insan tanrın yolunu anlayamaz”

Selassie’nin Jamaika ziyaretinden ve mistik öyküsünden etkilenen bir kişi daha vardır. Jamaika kültürünün ve müziğinin efsanevi ismi Bob Marley de bir rastafariyendir. Dünya çapında satan albümlerinde çok beğenilen şarkılarında hep Selassie’yi ve ona olan inancını anlatır. 1975 yılında Selassie’nin ölümü üzerine yazdığı “Jah Live” isimli şarkısı batılılarca anlaşılamayınca şöyle der: “Şarkılarımı kim iyi dinlerse, okullarda anlatılmayan şeyleri öğrenecektir.” Dünya çapında büyük bir üne sahip olan ama basit yaşamı ve düşünce dünyasıyla milyonlarca insanı etkileyen Bob Marley, sanatını ve kendisini Özgür Afrika’nın kurucusu olduğuna inanan Selassie’nin inancına adamıştı.

Kendisi de bir melez olan Bob Marley, Reggee müziğinde ulaştığı ilahi noktayla görüşlerini milyonlara anlatma imkanı bulmuş ve Rastafari inanç sisteminin bayraktarlığını yapmıştır. Marley sayesinde milyonlarca insan ABD’de, İngiltere ve Afrika’da Rastafaryan olmuştur. Rastafaryanlara göre Selassie, Tanrın yeryüzündeki krallığı olan Sion’u kuracaktır. Rastalar için Sion gidilebilecek son cennet olarak ebediyen kalacaktır. Etiyopya’daki Yeni Kudüs şehrinin de Sion ülkesinin başkenti olacağı kimi eski ahit kehanetleri ile de desteklenmeye çalışılır.


Afrosentrik bir bakış açısıyla siyahlar arasında eşitlik ve kardeşliği yaratmak ve yeryüzündeki son cenneti kurmak gibi hedefleri olan rastafaryanlar Etiyopya’da kurulan Marksist hükümet sonrasında ve Bob Marley’in hayata gözleri yummasıyla güç yitirmişlerdir. Yine de dünya üzerinde küçük de olsa barışçıl araçlarla cenneti getirmeye çalışan bu inanç sistemi yaşamaya devam etmektedir. Selassie’nin etkisi öyle derin olmuştur ki Etiyopya için kendi iktidarı yıllarında oluşturduğu bayrakta kullanılan sarı kırmızı ve yeşil renkler birçok Afrika ülkesine daha sonra kendi bayraklarında kullanmak üzere ilham vermiştir.

İsrail’in efsanevi lideri ve İslam inancına göre peygamber olarak anılan Süleyman’ın ve Saba Kraliçesinin soyundan gelen mistik bir imparatorluğun son lideri olan Selassie’nin ülkesindeki Marksist darbenin hemen ardından ölmesi birçok dedikoduya da sebep olmuştu. İnananları Selassie’nin yeni rejim taraftarlarınca öldürüldüğünü iddia ediyordu. Mezarı uzun süre bilinemeyen Selassie’nin akıbeti neden sonra ortaya çıkmıştır. Ras Tafari’nin bedeninden geri kalanlar 1992 yılında Emparyal Saray’ın tuvaletinin altında bulunmuştur. 1936 ile 1941 arasında beş yıllık kısa bir İtalyan istilası dışında hiçbir zaman ülkesini yalnız bırakmayan liderin ölümündeki gizem ise hala çözülememiştir.

Kolonyal Avrupalı güçlerin Afrika’dan kaçırıp getirdiği onlarca kara derili insan için Jamaika sadece bir cehennemden ibaretti, tarihi olarak ise Jamaika yenidünya öncesi kölelerin değiş tokuş yapıldı koskoca bir açık pazar. Ancak Selassie’nin iktidarında Bob Marley ve diğer inançlı rastafaryanların öncülüğünde Etiyopya yeryüzündeki bir cennet olarak yeniden yaratılmıştı. Metafizik bir rüyadan öte siyahların elle tutulur, gözle görülür bir cennet vatan tahayyülünü ihtiyaçları vardı. Bu ihtiyaç kendisini bir şekilde siyah ulusçuluğunu ortaya çıkışına Haile Selassie ve Rastafaryanizm üzerinden göstermiştir.


Dr. Selahattin ÖZKAN


Yararlanılan Kaynaklar:
  1. http://en.wikipedia.org/wiki/Haile_Selassie
  2. http://en.wikipedia.org/wiki/War_(Bob_Marley_song)
  3. http://www.bbc.co.uk/religion/religions/rastafari/beliefs/haileselassie.shtml
  4. http://www.imperialethiopia.org/selassie.htm

3 yorum: