Toplumların alkolle ilişkileri
çok eskilere dayanır. Bira ise alkollü içecekler arasında en eski fermente içki
olarak bilinmektedir. İnsanlık Neolitik çağlardan bu yana bira üretimine
başlamıştır. Kadim imparatorlukların zamanlarında dahi insanlar bira tüketmeye
ve bira ile sosyalleşmeye başlamıştı. Çok ciddi bir dokümantasyon ve
bürokrasiye sahip Mısır’da piramitleri inşa edecek işçilere/kölelere verilecek
olan biranın hesabı zorlu mısır aritmetiği nedeniyle kâtiplerin oldukça
zamanını alıyordu.
“Sıvı-Ekmek” tabirini fazlasıyla
hak edecek kadar yüksek besleyici özellikleri biranın insanlığın su ve çaydan
sonra en çok tükettiği içecek olmasına neden olmuştur. Aşırı tüketimi yüksek
alkole bağlı sağlık sorunlarına yol açsa da bilinçli kullanıldığında içerdiği
doğal fermente vitaminlerin sağlığa olumlu katkıları olduğu da bir gerçektir.
Türkiye’de bira tüketimi ise toplumsal kökenlerimizden doğal değil yurt
dışından ithal edilen bir etki olarak yer etmiştir. Ülkemizdeki bira üretimi
ise yerli rakipleri olan Rakı ve Şarap ile yaşadığı büyük rekabette kimi zaman
besleyici özellikleri kimi zaman ise ucuzluğu ile öne geçebilmiştir.
Osmanlı Devletinin son yüzyılında
Batı ile büyüyen ticaret, batılı davranış kalıplarının da ülkemizde ithal
edilmesine yol açıyordu. Anadolu’da öteden beri Rakı ve Şarap tüketiminin başı
çektiği düşünülecek olursa biranın çok geç ülkemize girdiği söylenebilir. İzmir
ve İstanbul merkezli küçük bira imalathanelerinin ardından ilk büyük ölçekli
bira fabrikası İstanbul’da 1890 yılında Feriköy’de açılan Bomonti kardeşlerin
kurduğu olmuştur. İsviçreli bir aileden iki kardeşin yatırımı olan fabrika daha
sonra kurulduğu semte de adını vermiştir.
1909’a kadar rakipsiz olarak
İstanbul ve havarisinde bira üreten tek firma olan Bomonti, sadece üretim ile
yetinmez. Bir pazarlama aracı olarak bira içilebilen “Bira Bahçeleri” kurarak
birayı halka yaymaya çalışır. İstanbul, Trakya ve Marmara Körfezi kıyılarından
Eskişehir’e kadar uzanan nüfuz bölgesinde “Bomonti Bira Bahçeleri”nde ailelere
bira tüketimi yaygınlaştırmaya başlar.
Kendisine has şişesi, özgün lezzeti ve az alkolüyle hemen sevilen
Bomonti geniş bir pazar yaratmıştır.
1909 yılında ise Bomonti’nin
karşısında yine İstabul’da ilk rakip bira firması Nektar bu kez Büyükdere’de
kurulur. Ancak iki şirketin birbiriyle giriştiği rekabet iki firmanın da zarar
etmesiyle sonuçlanınca Bomonti ve Nektar birleşme kararı alır. 1912 yılında
“Bomonti-Nektar” olarak ortaya çıkarlar. Bomonti-Nektar sadece bira ile sınırlı
kalmaz ve İzmir’de ilk rakı fabrikalarını kurarak işlem hacimlerini artırmaya
çalışırlar. Uzun yıllar boyunca ülkemizdeki en ciddi firma olarak ayakta kalan
şirket Cumhuriyet’in kurulmasının ardından içki tekeli sorunu ile karşılaşır.
Ulusal bir devlet inşa eden genç
Cumhuriyet, millileştirme harekâtına başlar. Osmanlı’dan kalan kapitülasyonlar
kaldırılırken yabancıların elindeki şirketlerde kamuya kazandırılmaya
çalışılır. Osmanlı’daki tuz tekeline devlet Duyun-u Umumiye’ye devredilmiş olan
tütün ile neredeyse tamamı yabancı yada gayrimüslimlerin elindeki alkol
üretimini de katar. Sahipleri Türkiye vatandaşı olan Bomonti-Nektar’a 1938’e
kadar üretim izni verilir. Ancak işletmenin izninin bitmesi beklenmeden 1928’de
Meşrubat İnhisarı kurularak ihaleye çıkarılır başarısız bir ihale ile bir yıl
kadar Polonyalı bir şirketin yönetimine girdikten sonra İçi Tekeli Türk AŞ’ye
verilir. Bomonti’in yönetimi bu şirket altındadır artık. En son olarak ise
1934’de yönetim ve mülkiyetine bu kez tamamen el konulur. Bomonti-Nektar bundan
sonra “tekel” olarak anılacaktır.
Tekel’e geçişinin ardından
Pilsener ve “Türk Birası” adı altında üretime devam edilir. Avrupa örneklerine
nazaran açık renkli, tatlı ve aromatik olan “Tekel Birası”, Bomonti’den emanet
aldığı tarihi mirası takip etmeye başlar. Bomonti’nin tekelleşmesinden hemen
önce Bomonti’nin yayınladığı bir reklam Bomonti’nin Türk olmamakla itham
edilmesine neden olur. Zaten ülke içindeki gayrimüslimlerin artan tekelleşme
faaliyetleri nedeniyle ekonomik rahatlarını yitirdikleri bir dönemde
Bomonti’nin böyle bir suçlamaya maruz kalması dikkat çekicidir.
Bomonti Bira Fabrikası, Tekel
şemsiyesi altında üretimine devam etti. Tekel şartlarının yumuşatılmasının
ardından 1967’de İzmir’de 1969’da İstanbul’da Cumhuriyet döneminin ilk özel
bira fabrikaları kurulunca pazar payını yitirmeye başladı. Bomonti adının
kullanılmasının kaldırılmasından sonra, uzun yıllar “Tekel Birası” adı altında
üretimini sürdüren fabrika 1991 yılında tamamen boşaltıldı. 2010 yılında
fabrikanın bulunduğu arazide yeni bir inşaat projesi başlatılmışsa da “Bomonti”
markası Türkiye'nin ilk birası raflardaki yerini yeniden almıştır.
Sadece malttan
üretilen, nispeten az alkollü ve aromatik lezzetiyle kendine has bir tüketici
kitlesi olan “Bomonti”nin yeniden sevenleriyle buluşması sevindiricidir. Türkiye'de bira üretimini ilk başlatan, bira ile birlikte anılan ilk marka olan, sevenlerinin kalbinde başka bir yeri olan Bomonti ayrıca açtığı bira bahçeleriyle de bir geleneği başlatan marka olmanın haklı gururunu taşımaktadır. Bu gurur markanın yeniden üretilmesiyle birlikte mazi olmaktan kurtulup yeni nesillere aktarılacaktır.
cok yasa bomonti malt birasi. her otelde seni soruyoruz. tekin&dagi
YanıtlaSilKimi kesimde aslında ilk bira fabrikasının Atatürk döneminde açıldığını, öncesinde ülkede alkolün A'sının bile olmadığını savunuyor. En azından devlet eline geçmiş.
YanıtlaSilKim ne derse desin Bomonti bir devrimdir. Türkiye in ilham aldığı sevdiği ve seveceği bir Malt biradır. %100 Türk Birası dır. Şuan Efes Pilsen bünyesindedir ve Türkiye de ekilip biçilen çift sıralı en kalite arpalarından, enzim kullanılmadan doğal olarak üretilen güzel olduğu kadar uygun tüketimde sağlığa da zararı olmayan; pirinçsiz, şekersiz genç bir biradır.
YanıtlaSilBomonti yurtdışında bulma şansımız varmı?
YanıtlaSilOkadar ülke gezdim , Bomonti den aldığım tadı hiçbir yerde hiçbir birada bulamadım!
YanıtlaSilO kadar ülke gezip Bomonti den başka güzel bira yok diyen arkadaşa Bomonti kardeşler bile kiciyla gulerdi
YanıtlaSil