Nikita Kruşçev, Leonid Brejnev ve İki Mektubun Hikayesi


Sovyetlerin dağılışından bu yana neredeyse yirmi sene geçti. Bu yirmi sene içerisinde dünyanın hız tek kutuplaşması sonucunda neredeyse Sovyet tarihi unutulmaya yüz tuttu. Günümüzün kimi gençleri ABD dışında bir başka süper gücün var olabileceğini dahi tahayyül edemiyorlar. Öyle kitleler var ki, özellikle bizim gibi geri kalmış ülkelerde, Sovyetler, Marx yada Sosyalizm deyince aklına hiçbir şey gelmiyor. Ama orada öyle büyük bir tarih, öyle büyük bir birikim, öyle büyük bir deneyim var ki anlatılmakla, yazılmakla, konuşmakla bitecek gibi değil. Arda kalanlar sadece yazılı yada resmi kaynaklar değil elbette hatıralar, dedikodular, tanıklıklar ve yaşanmışlıklar yığınla ve paylaşılmayı bekliyor. 

Lenin sonrası Sovyetler, giderek ağırlaşan bir bürokrasinin ve yükselen bir otoritenin yarattığı idari ve ekonomik açmazlar, bireylerin ve halkların yükselen özgürlük talebi karşısında çaresiz kalmıştı. Sovyetlerin yaşadığı çaresizlik son hükümran Gorbaçov zamanında, tam da olması gereken zamanda kansız bir biçimde ülkenin rejim değiştirmesiyle sonuçlanır. Rus toprakları dışındaki Sovyetler, ülkelerini yeni döneme hazırlayacak kültürel bir mirası bırakarak tarih sahnesinden çekilmişlerdi.

Tarihin gördüğü yegane aklı başındaki siyasal bilimsel entropinin sona ermesi işlerin ne yazık ki beklenen rutine dönmesine neden oldu. Çeşitlilik ve özgünlük yerini sığlık ve bayağılığa bıraktı. Dünya hakları kültürel emperyalizmin tek taraflı mengenesi altında ezildikçe ezildi. Bugün yaşanan kültür, çevre, sağlık ve ekonomi politikalarındaki sıradanlığın sorumlusu ideolojik rekabetin kesilmesiyle orantılı görülmelidir. Sovyet deneyiminin insanlık ailesine katkısı tartışılmaz. O katkılar kimi zaman ideolojik aktarımlarla kimi zaman ise deneyimler yada tecrübeler ile olmaktadır.

İdaricilerin tecrübelerini gelecek kuşaklara aktarması tarih ve halklar açısında büyük bir öneme sahiptir. O yüzdendir ki büyük liderlerin yaşanmışlıklarından çıkarılacak dersler gelecek kuşaklar ve onların içinden kopup gelecek ardıl yöneticiler için çok önemlidir. İşte böyle bir öykünün de Kruşçev ile Brejnev arasında yaşandığı bilinmektedir. Bilindiği üzere Kruşçev’in iktidar yılları ülke içindeki yükselen parti içi kızışmalar ile son bulmuştur. Kruşçev’in kazandığı uluslararası popüleritesi yada ülke için gerçekleştirdiği reformlar parti içi muhalefeti susturmaya yetmez. Brejnev ile ile Kruşçev arasındaki yada Sovyet Komünist Partisindeki iktidar mücadelesi bu yazıya sığmayacak kadar derin, zaten benim amacım da ikisi arasında yaşanan mücadeleyi anlatmak değil.

Kruşçev’in “gönüllü emeklilik talebi” 14 Ekim 1964’te Sovyet Prezidyumunca onaylanır ve yerine Brejnev Komünist Parti sekretaryasına seçilir. 12, 13 ve 14 Ekim günlerinde yaşananlar üzerine büyük sözle söylemek ve modern çıkarsamalar yapmak mümkün. Ama sonuç Kruşçev’in emekliliği ve Brejnev’in gücü ele geçirmesidir. Stalin ile Kruşçev’in belki de en büyük farkı bu olayla daha iyi ortaya çıkmaktadır. Stalinin vahşi despotizmine karşı Kruşçev yoldaşlarının kendisinin liderliğine karşı çıkmalarını sessizlikle karşılamış ve koltuğunu asaletle bırakıp, emekliliği yaşamıştır.

Neyse, 13 Ekim gecesi artık Kruşçev Prezidyumun kararını kesin olduğunu anlayınca makam odasında halefi için gizli bir toplantı hazırlar. Kendisine karşı girişilen muhalefette KGB’nin payını bildiği için çok dar kapsamlı bir bilgilendirme yapar. Sadece çok yakın kişilerin sakladığı bu sır, kulaktan kulağa anlatıla anlatıla yerleşmiştir. Büyük bir liderin tarihe geçecek ders niteliğindeki tecrübesinin öyküsüne göre o akşam Kruşçev, halefi Brejnev’i çok sıcak karşılar. Artık Kruşçev’in değiştireceğini bir şey olmadığından gardı düşmüştür, bu büyük lider bütün “doğallığıyla” görevini teslim etmek istemektedir.

Kruşçev ile Brejnev, Kruşçev’in dakikalar sonra terk edip Brejnev’e bırakacağı makam odasında havadan sudan konuşmakta, Kruşçev ortamı yumuşatmaya çalışmaktadır. Kolay değil, Sovyetlerde ilk kez iktidar “doğal” yollarla el değiştiriyordu. Kruşçev, bu ortamı ısıtan ve ikisi arasındaki gerginliği alan konuşmalardan sonra bu gizli toplantıyı yapma nedeni olacak şeyi başlatır. Yerinden doğrulan Kruşçev, kitaplığının arkasındaki güvenlik kasasından iki zarf çıkarır. Zarfların üzerinde sadece koyu harflerle MEKTUP I ve MEKTUP II yazmaktadır. Kruşçev, elindeki zarflarla birlikte yerine geçer, koltuğuna oturur ve bu iki gizemli mektup Brejnev’e uzatır.

Brejnev, şaşkındı. İlk tepkisi, daha önce nükleer füzelerin ateşleme kodlarının kendisine zaten verildiğini, bunlara gerek olmadığını söylemek olur. Kruşçev ise durumu açıklar, bu iki mektup Brejnev’e Kruşçev’in politik tavsiyelerini içermektedir. Brejnev’in şaşkınlığı daha da artar. Bu tavsiyelerin ne olduğunu ve Kruşçev’in bu tavsiyelerini neden söylemek yerine mektupla bildirdiğini sorar. Kruşçev mektupları şöyle açıklar. İlk mektup, Brejnev’in karşılaşacağı ilk siyasi kriz için yazılmıştır. Brejnev’e ilk krizinde bu mektubu açmasını ve tavsiyelerine kulak vermesini söyler. İkinci mektup hakkında bir şey söylemeden Brejnev’i kucaklayan Kruşçev’le vedalaşıp odadan ayrılır.


Brejnev’in iktidarının ilk zamanları sorunsuz geçse de KGB ve köklü parti liderlerinin eleştirileri yine yükselmeye başlar. Brejnev, köşeye sıkıştığını hisseder, yaşamından endişe eder. Aklına Kruşçev’in verdiği o özel iki mektup gelir. Odasına koşar ve tam da Kruşçev’in dediği gibi ilk zarfı açar. Heyecanla zarfın içindeki mektubu okumaya başlayan Brejnev, elle yazılmış su satırla karşılaşır: 
- Bütün suçu selefine at. İyi Şanslar.

İlk mektubu okuyan Brejnev, hemen bir toplantı tertip eder. Politbüro, KGB, Askeri komutanlar ve parti önde gelenlerinin katıldığı toplantıda Brejnev: “Bir enkaz devraldım, bütün suç Kruşçev’in” der. Brejnev, kendisini Kruşçev’in yerine getirenlere karşı Kruşçev’i suçlayarak kendisini böylece sağlama alır, kriz yatışır. Brejnev üzerindeki şüphe ortadan kalkar. Brejnev, Kruşçev’in ilk mektubuyla karşılaştığı ilk krizden böylece sağ salim çıkmayı başarmıştır.

Bu yaşanan krizden yaklaşık bir on yıl sonra, ilk kriz kadar ciddi ikinci bir kriz ile daha karşı karşıya kalır Brejnev. Brejnev yine topun ağzındadır. Brejnev yine KGB tarafından öldürüleceğini, zehirleneceğini yada uykusunda boğdurulacağını düşünmeye başlar. KGB’nin eski bir numarasıydı uykuda boğma, kalp krizi deyip geçebilirler, kimse de kuşkulanmazdı sonuçta. Brejnev’in aklına yine selefi Kruşçev gelir. Yazdığı ikinci mektup hala açılmamıştır. Makam odasındaki kitaplığının arkasındaki o güvelik kasasındaki ikinci zarfı eline alan Brejnev, heyecan içinde mektubu okumaya başlar. Elli yazılmış bu ikinci mektuptaki tek satır şöyledir:
- “Leonid, şimdi otur ve iki mektup yaz!”

Brejnev, mektubu açtıktan sonra bütün endişelerini yitirir. Kruşçev’in dediği gibi oturur ve sakince iki mektup yazar. Onları güzelce iki zarfa koyar ve sıkıca yapıştırdıktan sonra çayından bir yudum alır. Çayı tadında bir gariplik hissetmiş olsa da artık iş işten geçmiştir. Bu öykünün doğruluğu bugüne kadar kanıtlanabilmiş değildir. Ancak Ruslara göre bu öykü dilden dile anlatılmış ve günümüze kadar ulaşmıştır. Kanıtlanmamış bir öykünün elbette gerçekliği üzerine kuşkulu yaklaşmak gerekmektedir. Ancak çapraz tarihi verilerle uyumluluk gösteren bu tür öykülerin göz ardı edilmesi de eksik değerlendirmelere neden olabilir. Netice de tarihteki her şey ne yazık ki kayıt altına alınamıyor ve ancak böyle efsaneleşebiliyor.
Yararlanılan Kaynaklar:

  1. http://www.bbc.co.uk/history/historic_figures/khrushchev_nikita.shtml
  2. William Taubman - Khrushchev: The Man and His Era - 2004 
  3. Nikita Sergeevich Khrushchev - Khrushchev Remembers: The Glasnost Tapes - 1990
  4. http://en.wikipedia.org/wiki/Wikipedia:Reference_desk/Archives/Humanities/2007_January_19

  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder