İnsanlığın Ortak Hafızasındaki Unutulmaz Gemiler


Gemiciliğin insanlığın ortak hafızasında elde ettiği haklı itibar belleklerimizdeki yerini korumaktadır. İnsanlık büyük ve ihtişamlı gemilere güçlü motorlar takmadan çok önce de büyük kara parçalarını çevreleyen sular üzerinde yelkenlileriyle dolaşmaya başlamıştı. Ancak buharlı makinelerin icadıyla gemicilik bütün sanayi gibi çığır atlamış ve ulaşılmaz kıtalarını yakın kılmıştır.  Gemilerin tarihimizde sadece bir ulaşım aracı olarak değil, kimi zaman tarihin değişmesine neden olacak özneler olduğu da yalın bir gerçektir. İnsanlığın tarihinde bugüne kadar unutulmaz anlara tanıklık eden; taşıdıkları, yaşadıkları ve yaşattıkları ile tarihin değişmesine neden olan en ünlü gemileri sıralamaya çalıştım.

La Santa Maria de la Inmaculada Concepciôn


Juan de la Cosa’nın sahibi olduğu bu en ünlü keşif gemisi, Christopher Colombus (Kristof Kolomb)’un ana kumanda gemisiydi. Orta büyüklükte bir gemi olan Santa Maria (Aziz Meryem) Kolomb’un ilk keşif yolculuğunda kullandığı ana gemi olarak tarihe geçmiştir. Santa Maria ve Kolomb’un emrindeki diğer gemilerin hepsi ikinci yada üçüncü eldi ve hiç birisi böylesi uzun bir yolculuğa dayanacak büyüklükte değillerdir. Zaten kimse o güne kadar böyle büyük keşif yolculuklarını hayal dahi edemiyordu. Bu anlamda Santa Maria'ın bir öncü gemi olduğu söylenebilir.

Zamanında kullanılan sıradan ticari gemilerden dahi kısa ve küçük olmasına rağmen taşıdığı yolcuların atlantiği geçerek yeni kıtaya ulaşan ve batılıların o güne değin hiç bilmediği notları keşfetmesine aracılık eden Santa Maria ilk yapıldığında, İspanya’nın Galiçya limanında yapıldığı için “galiçyalı” olarak anılmaktaydı. Gemi bütün bir atlantiği geçip, yeni kıtanın açıklarına vardığında artık dayanacak gücü kalmaz. 25 Aralık 1492 günü Haiti açıklarında parçalanır. Kolomb’un emriyle ekip, Santa Maria’dan kalanlarla yeni bir gemi yaparak yollarına devam eder. Yeni gemi tam da christmas gecesi bitirildiğinden ismi La Navidad verilir. Santa Maria’nın benzerleri daha sonra yapılarak gemicilik müzelerinde sergilenir.

Nao Victoria


İspanyol yapımı bu yelkenli dünyanın çevresini dönen ilk gemi olarak adını tarihe geçirmiştir. Portekizli kaşif Ferdinard Magellan’ın keşif yolculuğunda kullandığı bu unutulmaz gemi yolculuğu tamamlayabilmenin haklı onurunu yüzyıllardır omuzlamaktadır. Aslında Magellan ve ekibi yolculuklarına beş gemiyle başlamışlardı. Aralarında yanlıca Victoria bu zorlu mücadeleyi tamamlayabilmiştir. Daha da ilginci Magellan’ın adının bu kadar meşhur olmasına rağmen kendisinin de dünyanın etrafını dolaşan ilk kişi olamayışıdır.

Magellan yolculuğu tamamlayamadan Filipinler’de öldürülür. Bu andan sonra yolculuğa Juan Sebestiân Elcano komutanlık eder. Yani aslında bütün yolculukta değişmeyen tek şey Victoria’nın varlığıdır. Kaptanı değişmiş, mürettebatı azalmıştır ama yolcuğu bir tek o bir başına bitirebilmiştir. Magellan’ın ana gemisi aslında Victoria dahi değildir. Victoria, ana gemi olan Conception’ın diğer iki gemiyle birlikte batması ile mecburi olarak kumandaya geçmiştir. Victoria başında olmadığı bir yolculuğu talihi sayesinde tamamlayabilmiş ve adını tarihe kazıyabilmiştir. Ambarları ve kamaraları doğunun zenginlikleri ile dol bir biçimde ayrıldığı limana döndüğünde neredeyse batmak üzereydi. Zorlu yolculuğu tamamlamasının ardından kızağa çekilen gemi bir daha ayağa kaldırılmadı ve tarihinin tozlu yaprakları arasında unutuldu gitti. Bugün gemicilik müzelerinde resimlerinden yola çıkan benzerleri sergilenmektedir.

HMS Beagle


İngiliz kraliyetine ait bir savaş gemisi olan HMS Beagle 11 Mayıs 1820’de denize indirilmiştir. Yeni inşa edilen Londra Köprüsünün altında denize indirilen gemi, kutlamaların ardından ihtiyaç fazlası olarak kızağa çekilir. Daha sonra ise üç kez keşif gemisi olarak kullanılmaya başlanır. Geminin ikinci keşif yolculuğunda ise Darwin’in gemide bulunmuş olması geminin adının bilim tarihinde unutulmaz bir yer almasına neden olur. Robert FitzRoy’un yönetimindeki gemi 27 Aralık 1831’de, son yolcuğundan tam beş yıl sonra yeniden derin sulara atılır. Tek farkı bu kez gemide genç bir bilim insanı Darwin de vardır.

Beagle’ın dolaştığı bütün limanlarda karaya herkesten önce çıkan bu genç bilim insanı gemideki mürettebatı rahatsız edecek boyutta böcekleri gemiye toplamaktadır. Aldığı notlar zaten yanında taşıdığı kitaplar yüzünden daralan kamarasını iyice doldurmaktadır. Aslında FitzRoy’un Darwin’i gemisine alma sebebi, maden bulmak ümidiyle bir jeologa ihtiyaç duymasıdır. Ancak Darwin’in niyeti başkadır. Beş yıl süreden serüven dolu bir maceradan sonra kemi tekrara anayurda döner.

Üçüncü yolculuğunun ardından Beagle 1845’de kıyı emniyeti için kullanılmaya başlanır. 1851’de ise istiridye tüccarlarına satılır.  Adının değişmesi nedeniyle bilim tarihinde eşsiz bir yeri olan gemi iki binli yıllara kadar gizemini korur. İncelikle İngiliz gemi kayıtları takip edilerek St. Andrews Üniversitesinde Dr. Robert Prescott Beagle’ı yeniden keşfeder. Ancak kayıtlardaki son giriş geminin söküldüğünü göstermektedir. HMS Beagle ile ilgili en son ise 2009’da (Darwin’in 100. doğum gününde) bir benzerinin inşa edileceği haberleri vardı.

Bandırma


Mustafa Kemal önderliğinde Anadolu’da verilen ilk anti-emperyalist mücadelenin başlangıcında da bir gemi yolcuğu yatmaktadır. Mustafa Kemal Bandırma ile işgal altındaki payitahttan Anadolu’ya geçmiştir. Samsun’a Ordu Müfettişi olarak yaptığı gemi yolculuğunun sonunda bütün görevlerinden istifa ederek onurlu bir mücadeleye girişmiştir. Bu yolculuğu gerçekleştirdiği Bandırma “Torocadento” ismiyle Glsagow’da beş yıl süreyle işletildikten sonra Yunanistan’a satılır. İki kez el değiştirip, battıktan sonra İstanbullu bir Rum şirketine satılır. 1894 yılında ise İdare-i Mahsusa’ya nakledilir ve Panderma adını verilir ardından da Marmara denizi içinde taşımacılık işlerinde kullanılır.

28 Ekim 1910 da ise Osmanlı Seyrüsefain İdaresi altında posta taşımacılığına başlayan geminin kaderi Mustafa Kemal’in Ordu Müfettişi olarak Samsun’a atanması ile değişir. Yolcularını Samsun’a taşıdıktan sonra posta taşımacılığına devam eden gemi bir süre daha kullanıldıktan sonra 1925 yılında hurda olarak parçalanmıştır. Atatürk’ün sıradan bir Osmanlı zabiti olarak çıktığı görevinin zaman içinde bambaşka bir anlam kazanması, tarihin gidişatı içinde yeni bir destanın ortaya çıkmasıyla Bandırma itibar kazanır. Kimi zaman Bandırma olduğundan daha kötü yada daha iyi bir konumda tasvir edildiği olmuştur. Ancak 1960 yılında gemiye ait orijinal proje çizimleri doğrultusunda 2000 yılında Samsun’da aslına uygun olarak yeniden yapılan gemi incelendiğinde geminin orta büyüklükte bir yük gemisi olduğu anlaşılacaktır. Zaten geminin fiziki değerinden çok bir onurlu mücadelenin ilk anısı olması manidardır.

USS Missouri (BB-63)


İkinci Dünya Savaşının bittiği ve Japon İmparatorluğunun İttifak Kuvvetlerine teslim olduğu gemi olarak tarihe geçen Missouri ABD tarafından üretin son savaş gemisidir de aynı zamanda. 1944 yılında ilk kez denize indirilen gemi Iwo Jima ve Okinawa savaşlarında kullanıldıktan sonra Japon Dışişleri Bakanı Mamoru Shigemitsu’nun güvertesinde şartsız teslim belgesini imzalamasıyla tarihe geçer. İkinci Dünya Savaşı resmen Missouri’nin güvertesinde bitmiştir. ABD’nin şartsız teslim talebinin atom bombasının kullanılmasına kadar kabul etmeyen Japon yetkilileri, büyük bir felaketin insanlık hafızasına kazınmasıyla Missouri’nin güvertesine çıkmaya razı olmuşlardı.

USS Missouri daha sonra birçok kereler kullanılır. Kore Savaşında ve 1991 Körfez Savaşında da kullanılır. 1998’de Hawaii’deki Pearl Harbor’da müze-gemi olarak kızağa çekilene dek ABD denizcilerince dünyanın birçok yerinde çeşitli askeri amaçlarla kullanılmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın güvertesinde bittiği bir geminin daha sonra ABD’nin nice savaşlarında kullanılması ise çok acı bir ironidir. Savaş bitiren bir gemi olarak savaşlarda kan dökmeye devam etmek.

HMS Victory


Tarih boyunca yapılmış en büyük ahşap gemi unvanına sahip Victory buharlı gemiler ortaya çıkmadan önce ihtişamın ve gücün abidevi bir göstergesiydi. İspanyol ve Fransız deniz kuvvetlerine yıllarca direndikten sonra, kızağa alınmış ve günümüze kadar korunmuştur. Amiral Nelson kumandanlığında Trafalgar savaşında efsaneleşen, onlarca savaşa giren, sayısız tamiratlar geçiren, hala su üstündeki en eski gemi olarak bilinen bu devasa yapı artık müze olarak kullanılmaktadır. 1765 yılında 104 top alabilen bir savaş gemisi olarak suya indirilen gemi efsanevi bir savaş gemisidir.

1805 yılında Trafalgar’da Amiral Nelson’un emrinde gösterdiği askeri beceriler efsaneleşir. Adına yakışır bir zaferi İngiliz Donanmasına kazandırır. Uzun yıllar denizlerdeki İngiliz egemenliğinin bir nişanesi kabul edilir. Müzeleştirilmesi kararına kadar kullanılmaya devam edilir. Buharlı motorların gemi teknolojisine entegre olmasıyla tarihteki kapanan yelkenli hâkimiyetinin son neferi olarak adını ölümsüzleştirir. İnsan elinden çıkmış bu en görkemli ahşap gemi efsanesini adına kurulmuş bir deniz parkında yeni nesillere aktarmaktadır. Gemi hala su üstündedir ve kullanılabilen en eski gemi olarak unvanını korumaktadır.

RMS Titanic


Yirminci yüzyılın hemen başlarında efsaneleşen hazin sonuna rağmen Titanic, yapılmış en büyük trans Atlantik olarak tarihe geçmişti. Bin beş yüzün üzerinde yolcunun ölümüyle sonuçlanan kutup faciası Titanik ilk ve son seferi olarak kaydedilmiştir. Kraliyet Posta Ofisinin daha önceki gemilerinden daha büyük, daha yüksek ve daha hızlı gemi için yatırımları öteden beri akıllardaydı. Batılıların ilk paylaşım savaşının halklar üzerinde yarattığı baskı yeni kıtaya göç dalgasını artırmıştı. Bu göçmen hareketliliği ulaşım sektöründeki yatırımları artırmıştı.

İngiltere’den ABD’ye yolcu taşıma tekelini elinde bulunduran Kraliyet Posta Ofisi bir seferde daha fazla yolcu ve yük taşımayı ve maliyetleri azaltmayı Titanic gibi büyük bir gemiyle başarabileceğini düşünüyordu. Ancak 1909’da suya indirilen ve henüz uluslararası gemi taşımacılığı standartları oluşmamışken 1912’de ilk Atlantik ötesi seferine çıkan Titanic hazin bir sonuçla tarih oluyordu. Titanic’in batışı büyük bir törenle suya indirilen geminin efsanesinin daha da artmasına neden oluyordu. Bu acı son ile Titanic dünya çapında haber olmuş ve hakkında büyük bir efsane meydana gelmiştir.

Kniaz Potemkine Tavritchesky


Rus Devriminin öncü hareketlerinden birisi olan ve efsanesi Sergei Eisentein tarafında 1925 yapımı Potomkin Zırhlısı filmiyle sinema aktarılan bu gemide yaşananlar tarihe geçmiştir. Yüzyılın hemen başında Rus kraliyeti himayesinde suya indirilen gemi, Katarina’nın gözdesi, Osmanlılarla Uşi anlaşmasının pazarlıkları yapıldığı bir dönemde hayatını kaybeden Prens Grigori Alasendrovich Potemkin’in adını taşıyordu. Gemiyle ilgili ilginç bir ayrıntıda geminin petrol yakıtı kullanan öncü gemilerden birisi olmasıdır. Dönemine göre oldukça erken bir tarihte petrol ile çalışan böyle büyük bir gemiye imza atan Rus mühendisler, gemi her ne kadar bir süre sonra yine kömürle çalıştırılmaya başlandıysa da, büyük bir başarıya imza atıyorlardı.

Gemi daha çok Devrime iki kalan içinde yaşanan asker ayaklanması ile tarihe geçmiştir. Zira Rus devriminde asker kitlenin sınıf mücadelesi veren işçilerden yana yer alması devrimin ivmelenmesi sağlamıştır. Askerlerdeki sınıf bilincinin de yükselmesinin en önemli anlarından birisi olan Potemkin Zırhlısı Ayaklanması bu anlamda tarihi bir öneme sahiptir. Potemkin zırhlısında yaşanan ayaklanma sonrasında gemi en son 1905’de Romanya’ya yol almıştı. Ancak geminin yönetimindeki askerlerin aksine Romanya medenileşme talebi içerisinde değildir. Romanya’dan yardım gelmez, mürettebat çaresizce Romanyalı yetkilere teslim olur. Romanya gemiyi Çarlık Rusya’sına geri gönderir. Gemi, Rus devrimi sırasında önce almanlar, ardından da Beyazruslar tarafından ele geçirilir. Sovyetlerin eline geçirilmesi istenmediği için batırılan Potemkin Sovyetlerin kurulmasından sonra ise denizaltından çıkarılır.

HMS Endeavour


İngiliz keşif gemisi Endeavour, ünlü kaşif kaptan James Cook’un Avustralya ve Yeni Zelanda’ya ilk kez ayak bastığı yolculuğunda kullandığı gemi olarak tarihe geçmiştir. 1764’de ilk kez suya indirilen gemi, Pasifikte bilimsel araştırmalar yapmak amacıyla İngiliz Donanması için yapılmıştı. Endeavour bir takım bilimsel gözlem için kullanıldıktan sonra James Cook tarafından satın alınır ve ilk büyük dünya seyahati için kullanılır.

Cook’un ilk seyahati Kraliyet Donanması ile Kraliyet Doğa Bilimleri Cemiyeti’nin hamiliğinde gerçekleştirilir. Ana amaç Venüs’ün güneş etrafındaki yolculuğunu gözlemlemek olsa da “Bilinmeyen Güney Toprakları”nı keşfetmek istenmektedir. Endeavour’un yolculuğu 1768’den 1771’e kadar tam üç yıl sürecektir. Cook’un Avustralya’ya yaptığı yolculuklar Avustralya’nın İngilizler tarafından kolonileştirilmesiyle sonlanacaktır. Avustralya’daki beyaz istilası Cook’un ve HMS Endeavour’un açtığı yoldan ilerlemiştir. Endeavour açtığı yolların daha sonra koloniciler tarafından kapatılmak istendiği için batırılana kadar anavatandan yeni kolonilere insan ve yük taşımıştır. İki binli yıllarda batırıldığı nokta tespit edilip, yeniden haberlerde yer bulmasına rağmen, denizaltından çıkarılamayacağı anlaşılmıştır.

Mayflower


Amerika’nın kolonileştirilmesi, Cumhuriyet ve Laik demokrasilerin tarihsel ve ideolojik temellendirilmesi ile ABD’nin yenidünyada ütopik bir rejim olarak hayat bulmasının başlangıcı çoğu zaman Püritenlerin bu yeni ve boş topraklara(!) yerleşmesi olarak alınır. Püritenlerin laik yaşam tarzı, İngiliz Kraliyetine karşı ideolojik ve dinsel soğuklukları ile Amerika’da özgürlük bulma hayalleri birleşince ABD’nin öncü temelleri atılmış oluyordu. Püritenleri büyük sıkıntı için oldukları İngiltere’den Amerika’ya taşıyan ilk gemi ise unutulmamıştır. Mayflower isimli geminin 102 yolcusu ve otuza yakın mürettebatı Amerika’da bugün Massachusetts olarak bilinen bölgeye ilk kolonileri kurarlar.

Bordo ile Londra arasında şarap taşıdığı düşünülen bu küçük yük gemisi, bir gemi dolusu hayalle birlikte, Anavatanda sığınamayan bu azınlık mensuplarını yeni kıtaya taşımıştı. Daha sonra Amerika’daki İngiliz Kolonilerinin Kraliyete karşı isyan bayrağını açmasında ve yenidünyada yeni bir cumhuriyet kurulmasında Püritenlerin her zaman temel olduğu vurgulanmıştır. Mayflower’ın günümüze ulaşmış net bir tasviri yada resmi yok ama anlatıya dair çizimlerinde ise geminin tarihi ve kültürel önemine karşın çok küçük olduğu gözlenmektedir. Küçük yapısına rağmen koca bir okyanusu aşıp gelen Mayflower, tarihi değiştirmiş ve dünya tarihinde büyük bir etki yaratmıştır.

Gemilerin sıradan bir ulaştırma aracından daha fazlası olduğu, tarih içinde daha iyi anlaşılmıştır. Gemiler taşıdıkları insanların tarihte üstlendikleri rol ile olduğu kadar kimi zaman taşıdıkları insanlardan daha fazla tarihte rol üstlenerek dikkat çekmişlerdir. Gemilerin üstlendikleri rol o kadar büyüktür ki uçakların yaygınlık kazanmasından sonra dahi gemiler anlam ve değer bakımdan yerlerini korumuşlardır. Gemilerde insanlığın hafızasına işlenen kimi anlar acıyla özdeşleşmiş iken kimilerinde ise mutluluk ve umut daha baskın gelmiştir. Her nasılsa geminin ortak kültürel geçmişimizdeki yeri vazgeçilmezdir.


Dr. Selahattin ÖZKAN



Yararlanılan Kaynaklar:

  1. http://www.smithsonianmag.com/history/the-lost-fort-of-columbus-8026921/?all
  2. https://en.wikipedia.org/wiki/Victoria_(ship)
  3. http://www.rmg.co.uk/explore/sea-and-ships/facts/explorers-and-leaders/darwin
  4. http://www.bandirma.org/
  5. http://www.ussmissouri.com/page.aspx?pid=590
  6. http://www.hms-victory.com/history
  7. http://www.rmstitanic.net/learning-center/history/the-ship.html
  8. https://en.wikipedia.org/wiki/Russian_battleship_Potemkin
  9. https://en.wikipedia.org/wiki/HMS_Endeavour
  10. http://www.history.com/topics/mayflower

1 yorum: