Aydınlanmanın öncü isimlerinden,
asırlara meydan okuyan dinamik yaratıcılığı ve çok yönlü düşünürlüğü ile
günümüzde dahi saygın bir methin sahibi ölümsüz Jean-Jacques Rousseau’nun üç
yüzüncü doğum gününü bu yıl kutlanacak. Yazar, filozof, müzisyen ve düşünür
Rousseau’nun Cenevre’de doğumundan bu yana tam üç asır geçti ancak ne insanlık
üzerindeki etkisi geçti ne de tarihteki saygın konumunu kaybetti. O hala
düşünceleri, eserleri ve hayalleri ile aramızda soluk alıp vermeye devam
ediyor.
Cenevre’nin bir şehir devleti
olduğu yıllarda, asırlardır saatçilikle uğraşan bir ailenin ferdi olarak
dünyaya geldi. Şehir o yıllarda Protestan Kalvanistlerinin önderliğinde İsveç
federasyonunun himayesinde kendine has bir doğrudan demokrasi deneyimi
yaşamaktadır. Rousseau’nun görüşlerinin yeşermesinde şehrin etkisi oldukça
büyüktür. Babasının sebatkâr bir saatçi olmasına karşın annesi rahip bir
ailenin kızıdır ve Rousseau’nun doğumunda çok kısa bir süre sonra hayatını
kaybetmiştir. Kadınlarla ilişkisi hep sorunlarla doludur.
Küçük yaştan itibaren okuma
alışkanlığı kazanan Rousseau, bir zamanlar babasının saatçilik yaptığı
İstanbul’da geçen eski zaman yazmalarından, yeni gelişen romantik modern
eserlere kadar edebiyatın her tadından nemalanmaktadır. Yazar çocukluğuna dair
en açık anılarını daha sonra kültleşecek olan İtiraflar’ında ortaya dökmüştür. Bir
noterin yanında katip yapmasıyla yazı ve yazmak ile daha çok ilgilenir
olmuştur. Ancak çok geçmeden gençliğin verdiği ateş ile Fransa ve İtalya’yı
gezmeye başlar. Dünyayı öğrenme güdüsünü hiç yitirmeyecektir.
Henüz on beş yaşında iken
Baronesse de Warens ile tanışır. Genç yaşında dul kalan baronesin himayesinde
Rousseau bir yazardan bir filozofa dönüşür. Barones ile şehvetli bir ilişki
içine giren Rousseau, uzun yıllar unutmayacağı genç de Warens’in himayesinde
Paris’i, Aydınlamacıları ve düşüncenin erdemini yaşam bilmiş beyinleri
tanımıştır. Ailesinden uzaklaştıkça çeşitli işleri ile meşgul olmaya başlayan
Rousseau, uşaklık, sekreterlik, ve eğitmenlik yapar. De Warrens’in himayesinde
ilk müzik eğitimini de bu yıllarda alır. Bir yandan kendisini geliştirirken,
öğrendikleriyle geçimini sağlamayı da ihmal etmez.
Otuzunda Paris’te Bilimler
Akademisi’ne müzik ile matematiği harmanlayan teorileri ile girmeyi dener ancak
başarısız olur. Diderot ile tanışması bu yıllara denk gelir. Aydınlanmacılara
temel oluşturacak ana düşünce olan klasik İtalyan güzel sanatlarını Paris’in
birikimi ile buluşturmaya çalışır. Müzik ve akademideki çalışmaları yanı sıra
geçimini sağlamak için kamu ofislerinde sekreterlik ve noterlik işleri görür.
Paris elitleri arasında adının ilk kez duyulmasını sağlayacak olan “Bilimler ve
Sanatlar Üzerine Söylev”ini şans eseri yazar.
Paris’ten Vincennes’e parasızlık
yüzünden yayan yürümek zorunda olduğundan yolculuk sırasında verdiği dinlenme
molalarında can sıkıntısını gidermek yanına için aldığı “Mercure de France”
dergisi alır Rousseau. 1749’da bir gün yine yaptığı molaların birinde dergide
bir küçük ilan görür. Dijon Akademisi bir makale yarışması düzenlemiştir. Yarışmada
katılımcılardan bilim ve sanatların ahlak üzerindeki etkisi üzerine görüşlerini
açıklamaları istenmektedir. Rousseau yarışmaya gönderdiği makale ödüle layık
görülür ve ertesi yayınlanır. Ortalık yer yerinden oynar. Rousseau, bilim ve
sanatların insanlığa kaybettirdiklerini bir tokat gibi şaklatmıştır.
Denilebilir ki Rousseau’nun
bundan sonra yayınlayacağı bütün eserler, ortaya koyacağı bütün bilimsel
çalışmalar yada ününe ün katacak bütün edebi yazılar hep bu ilk çalışmasını
kanıtlamak için yazılmış gibidir. Rousseau, kendisini hatırı sayılı bir üne
kavuşturan bu ilk çalışmasında insanlığın o güne değin göstermiş olduğu bütün
gelişmeye tek tek cevap veriyor, neredeyse bilim, sanat ve tarihi yerle bir
ediyordu. Ünü ona Diderot ve D’Alembert’in Ansiklopedisinde bazı maddeleri
yazma şansı getirmişti. Düşünür Diderot’un akıl hocalığını her zaman önemseyen
Rousseau, onunla sıkı bir dostluk geliştiriyordu.
Rousseau, edebi ve düşünsel
yapıtları yanı sıra müzik ile olan ilgisini de sürdürüyordu. Yazdığı bir
operayı çok seven Fransız Kralı 14. Louis’i yazara ömür boyu maaş bağlanmasını
emreder ancak Rousseau bu teklifi geri çevirir. Bu davranışı dilden dile
dolaşan bir şehir efsanesine dönmesine neden olur. Artık o kralın parası geri
çeviren adam olarak anılacaktır. Çok geçmeden yayınlanan “İnsanlar Arasındaki
Eşistsizliğin Kaynağı ve Temelleri Üzerine Söylev”i yine büyük yankı uyandırır.
Rousseau’nun görüşleri otoritelerin mide bulantısı yaşatır. Din adamları,
soylular ve siyasetçiler bu kendini bilmez küstahın söylediklerine inanamamaktadır.
Ezelden beri içinde yer aldığı Ansiklopedistler ile yolları ayrılır. Hiçbir
zaman itaatkar olmayan Rousseau bir kez daha özgürlüğü seçmiştir.
Romanlarında betimlediği dünya,
okuyanları büyülemektedir. Romantizm kurucuları arasında gösterilir. İnsan doğasın,
duygulara ve dünyanın güzelliklere adeta kendisini kaptırmıştır, okuyucularına
bu kapıyı aralar. Yapıtları yazın dünyasını sonsuza dek değiştirir. Artık hiç
kimse ondan sonra eskisi gibi yazıp, söz söyleyemeyecektir. Bütün modern
romancıların üslubunun temellerini on sekizinci yüzyıl Rousseau atar. Siyasal
eleştirileri kadar siyasette varlığı da kimilerini rahatsız etmeye yetmektedir.
Yazılarındaki eleştiriler sadece Kral’a değil bütün soylulara olmasına rağmen
Kral karşıtı kimi soylularca cesaretlendirilir ve kollanır. Dine bakışı da ilgi
çekicidir. Din karşıtı değildir ama din adamların onun görüşlerini asla tasvip
etmez. Kiliselerde kitapları bulundurulmaz, yasaklama girişleri olur. Evi dini
taassup sahiplerince taşlanır, hakkında yakalama emri verilmesiyle İngiltere’ye
kaçar.
Bireysel hikayesi elbette burada
noktalanmaz. En çok okunan eseri olan “Çocuk Eğitimi Üzerine – Emile” romanını
yakan, çağına damga vuran Toplum Sözleşmsi’ni yasaklayan, Fransa ile aidiyeti
çok bağlandığı duygularının ötesindedir. David Hume’un misafiri olarak gittiği
İngiltre’den dönmemesi düşünülemezdi. Otoritelerden habersiz gizli bir kimlik
ile Paris’e geri dönüp, yasak olmasına rağmen bir Katolik ile evlenir. Dönemin
Fransız yasalarına göre Protestanlar ile Katolikler arasında evlilik mümkün
değildi. Tabuları yıkmaya devam etmektedir. Evliliğinin yarattığı mutsuzluk
kendisini çevrelemiştir ki Fransa’ya girişini yasaklayan kararın iptal
edilmesiyle biraz nefes alır. Ancak Fransa’ya dönüşünden sonraki son on yılını
çok münzevi bir hayat sürdürür. İtiraflar’ını tamamlar ve yaşam sahnesinden
çekilir.
Söylevleri, klasik siyaset
teorilerinden biri haline gelen Toplum Sözleşmesi, sayısız makale ve yazıları,
aranjmanları, operaları ve besteleri ile çok yönlü bir aydınlanma neferidir
Rousseau. Bütün büyük değerler gibi zamanında hak ettiği itibarı elde edemez.
Toplum tarafından dışlanır. Yalnızlığa ve çaresizliğe mahkum edilir. Eserleri
yakılır, sürgün ile yüzleşir. Ancak yine de üzerine düşen isyanı ateşler.
Sanatı, düşüncesi ve yazını ile yeri doldurulamaz bir mirası gelecek kuşaklara
bırakır. Sayısız yazar eserlerinden üsluptan beslenir, devrimlere yol gösterir,
teorilere imzasını atar ancak birey olarak kişisel yalnızlığının mahkûmluğundan
asla kurtulamaz. Belki de o yalnızlıktı bu dehayı besleyen.
Görüşlerinden beslenen büyük bir
batı felsefesi neredeyse onun düşünceleri üzerinde durmaktadır demek sanırım
çok iddialı olmayacaktır. Ne Marx ne Kant nede adını şimdi sayamadığımız çeşit
çeşit düşünürler onun adını anmadan söze başlayamazlar. Emile, Platon’dan sonra
batıda en çok iz bırakan filolojik eser olarak anılır. Edebiyatçılar üzerinde
bıraktığı etki kuşkusuz daha keskindir, İtiraflar’daki dil ve anlatım biçemi
yıllarca taklit edilir, büyük yazarlar hep o akışkanlığa öykünür. Rousseau’nun
üç yüzüncü doğum günü başta Fransa olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde
kuşkusuz kutlanacaktır. Etkinlikler, paneller düzenlenecek, inceleme yazıları
kaleme alınarak bu unutulmaz düşünürün etkileri tartışılacaktır. Bu yıl
Rousseau’yu daha çok duyacak ve belki de bu fırsatla daha yakından
tanıyabileceğiz.
Yararlanılan Kaynaklar:
- Genevieve Blanchet, Jean-Jacques Rousseau's Contribution to International Relations Theory
- http://www.bbc.co.uk/history/historic_figures/rousseau_jean_jacques.shtml
- http://www.open.edu/openlearn/history-the-arts/culture/philosophy/rousseau
- http://podcasts.ox.ac.uk/freedom-and-its-betrayal-jean-jacques-rousseau-1952
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder