1871 Paris Komünü ve Tarihimize Etkileri


Dünya tarihinin en deneysel yönetim biçimlerinden bir tanesi 1871’de Paris’te sadece yetmiş üç günlüğüne hayata geçirilir.  İhtirasları ve siyasi öngörüsüzlükleriyle belki de yetişmiş en akılsız Fransız siyaset adamı 3. Napolyon, atasözümüzdeki gibi bulgura giderken eldeki pirinçten olmuş, esir düşmüş, iktidarını ve ülkesini yitirmiş ve gerçekleşmemesi için canhıraş savaştığı Alman ulusal birliğinin kurulmasına ironik olarak yardımcı olmuştur. Esaretiyle ise hem Fransızların hem de bütün dünya halklarının hayretle karşıladığı 1871 Paris olaylarının başlamasına sebep olmuştur. 

1870 yılında yanı başındaki Prusya’da yükselen Alman ulusçuluğunun uzun süredir prenslikler halinde darmadağın olan Alman halkını bir araya getireceğinden korkan 3. Napolyon, Prusya’ya savaş açar. Savaştan beklentisi hem Alman ulusal birliğini engellemek hem de Ren nehrinin doğusundan alabildiğince uzanan Prusya topraklarından ganimet kazanmaktadır. Ancak istediğine ulaşamaz. Zaten dominyonlara dağılmış olan kralın askerleri Fransa’nın yanı başındaki Prusya’ya emperyalist bir manevra yapmasını kaldıracak kondisyonda değildi. Fransız kralının askerleri hem yorgun hem de yükselen Alman savaş mühendisliği karşısında oldukça demode kalmaktaydı.

Çok geçmeden savaş Prusya lehine döner. 2. Fransız Cumhuriyetinin Kralı 3. Napolyon kılıcını Prusya Kralı 3. Wilhelm’e teslim eder. Fransa, Prusya’ya esir düşmüştür. Fransa’da kralın en büyük destekçileri olan Burjuva ve din adamları ise Kral sonrası Fransa’da yeniden cumhuriyeti diriltmenin hesaplarını yapmışlardır bile. Ancak Paris’in sokaklarından devrim ateşi yüzyılı aşkın süredir sönmemekteydi. Komün işçileri hemen bir araya gelmiş ve kral sonrası kurulacak olan Ulusal Hükümete Paris’in savunmasını üstlenmeye hazır olduklarını bildirmişlerdir. Burjuvalar ise Alman ordularına karşı bir vatan savunmasına girişmekten çok savaş ekonomisinden yararlanmayı düşünüyordu.

Burjuvalar öncülüğünde kurulan Ulusal Hükümet, hemen galip Prusya hükümranlığı ile ateşkes imzalamayı düşünüyordu. İşçi hareketi ise Paris sokaklarında gönüllü muhafız alayları kuruyordu. Ulusal hükümet bir yandan Ateşkes yordamıyla Alman işgalini engellemeyi amaçlarken, bir yandan da silahlanan işçilerin kendilerine karşı harekete geçmesinden endişe ediyordu. Ulusal hükümet silahlanan işçilerden öyle korkuyordu ki henüz Alman topçularının dövmeye başlamadığı Paris yerine Bordeaux’da toplanıyordu. Burjuva silahlanan işçilerin vatan savunmasıyla bir araya geldiğine bir türlü ikan olmuyor, onları savaş ekonomisinin ağır darbeleri altında ezmeye çalışıyordu. Savaşın acı yönüyle yine yalnızca fakirler ve işçiler yüzleşiyor, Burjuva yaşam standardını sürdürüyordu.


Burjuva ile İşçi komünlerinin arasından yaşanan bu gerilimin ötesinde bir de Prusya baskısıyla kurulan Ulusal Meclisin yapısı içler acısıydı. Seçimlerde işçilere karşı burjuva ve din adamları ittifak gerçekleştirip, komünistleri ağır iftiralarla itham ediyordu. Seçimin sonunda da zaten beklenen yaşandı ve Meclis kral taraftarı Burjuva ve din adamlarından oluşmaktaydı. Seçilmiş meclisin ilk işi Cumhuriyet talebini reddetmek oldu. İşçilere kendi yolunu çizmekten başka alternatif kalmıyordu. Şubat 1871’de “Ulusal Muhafız Merkez Komitesi” kurulur. Komitenin ilk icraatı yüksek Alman mühendisliğinin ürünü olan savaş toplarını ele geçirip, Parisli komünlere dağıtmak olur. Burjuva’nın Ulusal Meclisi hemen bu topların iadesini talep eder. Vatan savunmasına karşı çıkan vatanseverler iş başındadır. İşgal güçleri olan Alman birlikleri ile işbirliği içindeki Ulusal Muhafız bu kez Parisli işçileri oldukça kızdırmıştır.

Paris’in savunması için Alman birliklerinden yürütülen toplar, işçilerin kendi aralarından topladıkları paralarla dökülen toplarla birlikte Montmartre tepesine yerleştirilmiştir. Hükümete bağlı güçler işçilerin kontrolündeki bu topların devlet malı olduğunu iddia ederek geri alınması için tepeye akın eder. Sabaha karşı gerçekleşen olay, kente kulaktan kulağa yayılır ve 17 Martı 18 Marta bağlayan 1781 gecesi işçiler, vatan savunması için diktikleri topların hükümet tarafından çalınacağını haber alır almaz Montmartre tepesine akın eder. Topları korumakla görevli küçük birliği saf dışı bırakan burjuva güçleri ile işçiler ilk kez karşı karşıya gelmiştir. Bu bir iç savaştır. Prusyalıların Paris’i kuşattığı yıllarda sefa süren burjuva şimdide kendisini ve vatanını korumak isteyen işçilere silah doğrultmaktaydı.

18 Mart 1871 günü öğleye kadar bütün Paris Ulusal Muhafız Merkez Komitesi yani komünist işçiler Paris’in kamu binalarını, tren garını ve belediye binasını ele geçirir. Burjuva’nın desteklediği krallık taraftarı Ulusal Meclis ise Versailles’a kaçar. Ne büyük bir tesadüf! Kralcılar eski krallığın başkentine sığınmaktalar. Akşama doğra Ulusal Muhafız Merkez Komitesi, Parislilere devrimi müjdeler. Belediye seçimlerine kadar işbaşında olduklarını bildirip, yönetimin halkta olduğunu ilan ederler. Zaten yaklaşık bir çeyrek asırdır süregelen sefaletin, son Paris kuşatmasında burjuvanın gösterdiği iki yüzlülük ve ihanetle birleşince devrimle sonuçlanmaması ayıp olurdu. Parisli işçiler prangalarını söküp, Paris’e ve dünya halklarına önemli bir ders vermeye çoktandır hazırdılar.

Ulusal Muhafız Merkez Komitesi bir siyasi oluşum değildi. Zaten üyeleri arasında devlet adamları yada politikacılar da yoktu. 19 Mart günü yeni bir bildiri ile Parislilere ne yapmak istedikleri soruldu. Komite bir an evvel yönetimi gerçek sahibi olan halka verip, çekilmek istiyordu. 22 Mart 1871 günü seçim yapılana kadar iş başında kalan Komite bir yandan da devrimci adımlar atıyordu; sansür ve sıkıyönetim kaldırılmış, basın özgürlüğü ilan edilmiştir, bütün siyasi tutuklular salıverilmiş, kapsamlı bir genel af çıkarılmış ve ulusal ordunun harp divanları dağıtılmıştır. Komite Prusya ile yeniden bir savaş istemiyordu. Bu yüzden ateşkesin hükümlerine sağdık kalacağını, Prusya topraklarına saldırmayacağını ilan etmiş ve barış görüşmelerinin devamını talep etmiştir.


Ancak bu devrimci adamlar Fransız burjuvasını ve muhafazakarlarını oldukça rahatsız ediyordu. Seçimlere bir gün kala 21 Mart günü gösteriler düzenlenmiş ve seçimlerin gerçekleştirilmesi çıkan olaylar sebebiyle imkansızlaştırılmıştır. Komite seçimleri 26 Mart’a ertelemek durumunda kalır. Versailles hükümeti de Komitecilere karşı sürekli bir karşı saldırı içindedir. Komünistleri “caniler” ve “şaşkınlar” olarak niteleyen bildiriler ile halkı kışkırtmaya çalışmaktadır. Ancak bütün saldırılara rağmen bu kez 26 Mart günü seçimler gerçekleştirilir. Komünistler, demokratlar, Jakobenler ve  her ne kadar sonradan meclisten çekilecek olsalar da burjuvalardan oluşan bir Şehir Meclisi meydana gelir. Mecliste fikir birliği bulunmamakta ve sürekli büyük tartışmalar yaşanmaktadır.

1871 Paris Komünü, devleti yeniden şekillendirmiştir. Versailles’a kaçan Ulusal Meclis’in ardından, Paris’teki birçok devlet adamı ve memur da görevlerini bırakıp kaçmıştı. Zaten kalanlarda komünistlere karşıydılar, ya devrimleri baltalıyor yada devletin işlemesine engel oluyorlardı. Komün bu yüzden yönetim erklerini yeniden düzenlemiştir. Yeni bir devlet şekli ilk kez böyle orta çıkmıştır. Genel oyla seçilen Komün Meclisi devletin en üst erki olarak temsil edilecektir. Polis dağıtılmış, zorunlu askerlik kaldırılmıştır. Bakanlıklar yerine Komisyonlar kurulmuştur. Her birinin başından seçilmiş bir meclis üyesi bulunan on adet komisyon bakanlıkların görevlerini üstlenmiştir. Şehrin güvenliği ise eli silah tutan işçilerden oluşan gönüllü muhafızlara bırakılmıştır.

Komün Meclisinde kurulan komisyonlar devrim niteliğinde kararlar alıyordu. Özellikle Çalışma Komisyonu işçi hakları adına büyük ileri adımlara atmıştır. İlk kooperatifler ve gece çalışma yasağı gibi uygulamalar büyük adımlardır. İşçi aylıklarından patronların para cezası kesmesini yasaklayan karar, özellikle burjuvayı çok kızdıracaktı. Fakirlerin eşya karşılığı para temin ettiği emanetçilerde Komün kararıyla kaldırıldı. Emanetteki fakir eşyaları sahiplerine dağıtıldı. Komün laik bir dünya görüşüne sahiptir, din adamlarının hoşuna gitmeyecek birçok yenilikçi uygulamaya gidilir. Dini kurum ve kuruluşlarının elindeki gayrimenkuller millileştirilir. Devlet bütçesinden din adamlarına pay aktarılması tarihe karışır. Halkın dini duygularını sömüren hayır vakıfları kaldırılır. Bunun yerine yardım sandıkları kurulur. Fakirlere düzenli yardım yapılması için denetim getirilir.


Versailles’e kaçan burjuva evlerine Komün tarafından zor durumdaki fakirler yerleştirilir. Paris’te kiracıların evlerinden atılması uygulaması yasaklanır. Kiralar için de bir üst limit belirlenir ve bu limitin üstündeki kirayı bugüne kadar ödeyenlerin evlerinde üç ay daha oturmaları sağlanır. Komün sadece işçiler lehine değil küçük burjuva içinde adımlar atar. Vadesi gelen borçlar üç yıl ertelenir. Savaş zamanında esnaf ve küçük burjuva üzerinden halkı sömüren burjuvaya karşı esnaf desteklenmektedir. Komün büroktratikleşmeyi de engellemek istemektedir. Bütün yönetim mekanizmalarındaki çalışanlar seçimle ve belirli süreler için işbaşına gelecektir. Devlete bağlı sınıflaşma engellenmek istenmektedir. Ayrıca memur maaşları işçi maaşlarıyla eşitlenir. Memuriyet sınıf atlanılacak bir makam olmaktan çıkarılır. 2 Nisan 1871’de Komün okullardaki din eğitimini sonlandırır. Teknik eğitime ağırlık verilir. Burjuva elindeki tiyatro salonları kooperatif eliyle işletilmeye başlanır. Artistler Federasyonu’nun talebiyle Güzel Sanatlar Okulu devlet bütçesinden çıkarılır. Sanat devletten bağımsızlığını kazanır. Artık devlet sanat çalışmalarına karışmayacaktır. Operalar, tiyatrolar ve kütüphaneler baştan düzenlenir. Bürokratik uygulamalar, sansür ve otoriter devlet müdahaleleri sonlandırılır.

Bütün bu olumlu gelişmelere rağmen savaş şartları Komün’ü oldukça zorlamaktadır. Bütçenin büyük bir kısmı savaş harcamalarına aktarılır. Fransa’nın diğer kentleriyle iletişim kurulamakta; Lyon, Marsilya, Toulouse, Creuset ve diğer illerde kurulan komünlerle ortak hareket edilememektedir. Kralcıların tıkamaya çalıştığı demiryolu ağı yüzünden ulaşım sıklıkla durmaktadır. Bu nedenler Komün’ün egemenliği çok sınırlı bir bölgede kalmıştır. Ancak Versailles’daki Ulusal Meclis, bütün Fransa’da kurulu devlet yapılanmasını kullanmayı sürdürmektedir. Paris kırsalında dahi burjuva ajanları komün karşıtı propagandalarla halkı komünistlere karşı kışkırtmaktadır. Buna karşın komünistler Paris’te burjuva ve onun sinsi ajanlarının dahi yararlanabildiği bir özgürlük ortamı kuruyorlardı. Bu özgür ortam ne yazık ki Komün’ün sonunu hazırlamaktaydı.

Komün’ün bir türlü millileştiremediği Fransız merkez bankası içindeki paralar Paris’ten Verailles’e kaçırılır. Komün karşısında zayıf olan burjuva, bu paralar ile toparlanmaya başlar. Komün ise bir iç savaş olasılığı akıllarına dahi getirmiyordu. Komün temsilcileri Versailles’daki Meclis’e uzlaşma teklifinde bulunuyor, her seferinde küçümsenerek geri çevriliyordu. Uzlaşma talebinin arkasından ise burjuva komünistlere karşı saldırı hazırlıklarına devam ediyordu. Burjuva bir yandan da Almanlarla görüşmelere devam ediyordu. Görüşmelerin ana konusunu ise esirlerin iadesi oluşturuyordu. Ancak Almanların o gün bilmediği ise Fransız burjuvası lideri Thiers’in bu geri verilerin esirleri Paris Komünü üzerine yollayacağı idi. Almanlar en sonunda 130.000 Fransız esir askerini burjuva yetkililerine teslim eder. Bu askerler hemen başlayacak olan iç savaşta kullanılırlar. Alman lideri Bismarck zaten Paris’teki komünistlerin sonunun gelmesini arzulamaktaydı, bunu Thiers komutasındaki Fransız burjuvasına yaptırarak bir tuş iki kuş vurmuş olacaktı. Hem komünistlerden kurtulacak hem de burjuvanın iç savaşta fizik ve moral açıdan zayıflamasını sağlayacaktı.

Burjuva’nın düzenli ve eğitimli ordusuna karşın, sayıca yetersiz, eğitimsiz ve gönüllülerden oluşan Komün’ün federeleri 20-28 mayıs haftası göğüs göğüse bir savaş verir. Paris kanlar içindedir. Kanla dolu geçen bir hafta boyunca Paris sokakları burjuvanın acımasız ilerleyişine ve proleteryanın onurlu geri çekilişine şahit olur. Sokak sokak, cadde cadde, mahalle mahalle komünistler geri, burjuvalar ileri hareket eder. Son bir komünist kalana kadar savaş devam eder. Komünistlerin Parislilere, dünya halklarına hatta burjuva ordularına karşı yaptığı çağrılar yanıtsız kalır. Kaçınılmaz son 28 Mayıs günü son federe öldürülünce gelir. Paris düşmüştür.
Yararlanılan Kaynaklar:
  1. Devrimler ve Karşı Devrimler Tarihi Ansiklopedisi, Cilt: 3
  2. Jacques Rougerie, Paris Komünü, 1993
  3. http://www.marxists.org/history/france/paris-commune/
  4. http://www.marxist.com/paris-commune-of-1871.htm




1 yorum:

  1. Bu komunist yöneticim devrimci değil reform isyanları gibi çünkü yeni anayasa ve reformlar yani demokrasi özgürleştirliyo fakat Komunist olduğu doğru zaten yenilikler'den biri tam Komunist yönetimde yada Sosyalist yönetimde bulunur dini eğitim yoksa Atheist olurlar ve böylece iç olay savaşlar çıkabilme olası artar görünüşü doğru olsada Komunist yönetimde bu değişiklik sonra halk liderleri önemser yani oy kullansalar sizi çoşkularlar sanarsın fakat öyle değil sonu diğer oylar aynen Stalin yoksa alkışlamayanı yada erken bitirne öldürür fakat en iyisi bunlar kalksa yada Çin'e bakın SSCB'den farklı hem Sosyalist fakat katliyacamcı halk onu destekliyo Çin 2 katı steel mi neydi çıkarma amaçlı üretim dandik onlar yaptıkları bir kıtlık çıktı halk ölümü kaçınılmaz oldu zaten tarımı yüksek gösteriyorlardı Komünizsm bazı anayasaları ve görüşleri kalksa bide onun yerine reform değişikçileri isyanları demokratik geçişlere yardımcı olur özğürleşmesine yani Komunizsm Fransa'daki diğerlerine bakın Fransa komuniszm hariç bildiğin insan hakkı yok dersin yanlış devlet kendisi belirler Komunizsm katliyamcı olsada bazı Devrimlerde insan hakları özgürleşir. Fakat Komunizsm kanlı tarihtir Darwiznsm dolayı bu İdeloji çıktı diyinilir diğerlerin farklı Darnwiznsm falan filan diyorlar işte görüş size kalmış.

    YanıtlaSil