Türkiye Cumhuriyetinin
kurulmasının ardından Anadolu görülmemiş bir eğitim seferberliği ile tanışır.
Genel tarih algımızın aksine bu seferberlik geçmiş dönemlerdeki hatta geçici
dönemlerdeki eğitim anlayışlarıyla kıyaslanınca yepyeni ve hiç duyulmamış bir girişim
değildir. Anadolu tarih boyunca yönetildiği erkler eliyle eğitim
teşkilatlarıyla donatılmıştı. İlk Yunan şehir devletlerinden İyonyalılara,
Romalılardan Osmanlıya kadar gelip geçen her iktidar Anadolu’da çeşitli eğitim
ocakları kurmaya çalıştı. Kimisinin izlerini bugüne kadar sürebilirsiniz bile.
Cumhuriyetle sonuçlanan son
özgürlük kavgamızın hemen öncesinde Yunan Krallığının İzmir’de kurduğu
yönetimin izleri ne yazık ki günümüze kadar ulaşamadı. Bugün dahi şüpheyle
karşılanan bir yangın nedeniyle şehir kayıtlarının neredeyse tamamı elimizden
gitti. O melun yangın ile bir kentin, diyebiliriz ki, hafızası silindi. Yine de
Yunanlı dostlarımız o günlere ait bazı araştırmaları Yunanistan’da el
yordamıyla da olsa yürütmeye devam ediyorlar. Hoş geri kalanlar sadece bir iki
tanıklık ve güzel hatıradan öte başka bir şey olmasa da.
Yunan Krallığı’nın İzmir’de
kurduğu Yüksek Komiserlik, 15 Mayıs 1919’dan bu yana İzmir’de sadece bir “işgal”
gücü olmadıklarını kalıcı bir egemenlik olduklarını işaret etmektedir. Zaten
yerli Rum halkın özlemle beklediği Anavatan ile birleşme de ancak böyle
yapılabilecektir. İzmir Yüksek Komiserliği sadece bir askeri yapılanma
değildir; iktidarları süresince; sağlıktan bayındırlığa, tarımdan ekonomiye birçok
konuya el atmış ve bir dominyon yönetimi esası çizmiştir. Ne yazık ki
komiserliğin yazılı materyalleri, evrakları, yazışmaları yada tebliğleri
günümüze ulaşmamıştır. Bilinenler sadece anlatılanlardan ibarettir. Eldeki
yetersiz veriyle bile bazılarınca ilk ve son İzmir Yüksek Komiseri olan
Aristeidis Stergiadis’in halk arasında düşük olan popülaritesini artırmak için
böylesi sosyal icraatlara giriştiği de düşünülmektedir.
Komiserliğin zamanın Yunan
Başbakanı Eleftherios Venizelos’un da öngördüğü şekilde İzmir’de bir üniversite
girişiminde bulunması gerekmektedir. Krallık, o zaman sadece Atina’da bulunan
yüksek öğretiminin genişleyen sınırlar nedeniyle ülkenin doğusunu da kapsayacak
şekilde büyümesini istemektedir. Bu nedenle Selanik, Sakız ve İzmir’de birer
tane daha üniversite kurulması kararı alınır. Merkezi hükümet, İzmir Yüksek
Komiserliğinden bu nedenle kurulacak olan üniversiteler için yardımcı olunması
rica eder. Zaten Komiserliğin kadim İzmir kentinde yeni bir Helenistik yüksek
öğretim kurumu talebi öteden beri bilinmektedir.
Mondros Ateşkesiyle büyüyen Yunan
egemenliği, bütün Yunanlılarda Helenistik tahayyüllerin artmasına neden olmaktaydı.
Yükselen Yunan milliyetçiliği bir yandan ülkenin sınırlarının sürekli
büyümesiyle sonuçlanan askeri hareketlere neden oluyor; Dünya politiğinin de
desteklemesiyle, Yunan vatanseverliği, ulusal özgüveni ve milliyetçi görüşleri
birbirini besliyordu. Tarihi ve manevi bir öneme sahip İzmir’in de Yunanlılarca
ele geçirilmesiyle bir ulusun hafızasındaki eski bir düş yeniden canlanmış bin
yıllık planlar raflardan ortaya saçılmıştır. İzmir’de kurulacak olan yeni
üniversite de işte böylesi bir plandır.
Constantin Carathéodory, bu büyük
planın kurgulayıcısı ve uygulayıcısı olarak tarihteki yerini alacaktır. Carathéodory
Berlin doğumlu bir Yunanlı matematikçidir. Babası bir zamanlar Osmanlı
Devletinin Brüksel büyükelçiliğini de yapmış eski bir İstanbulludur. Carathéodory
Belçika Askeri Akademisinde bir mühendis olarak başladığı kariyerini Almanya’da
Göttingen, Berlin, Bonn ve Hannover gibi kentlerde sürdürür. 1919 yılında İzmir’de
kurulacak üniversite için görevlendirilmeden önce Berlin’de Matematik
çalışmaktadır. Bilim çevrelerinde Einstein ile olan yakın dostluğu ve
Yunanistan’ın Atina dışında bir ikinci üniversiteye olan ihtiyacını savunması
ile tanınır.
Kurulacak olan üniversitenin adı
hiç tartışmasız bir şekilde belirlenmiştir; İyon Üniversitesi. Yunan
milliyetçiliğinin İyon kültürünü kapsama iddialarının tartışmayacağım elbette,
ama bu dahi bir yana bırakılırsa İzmir’de kurulacak olan bir üniversitenin
tarihi bir aidiyet olarak İyon geçmişini sahiplenmesi oldukça dikkat çekicidir.
Kentin İyon kimliği şüphesiz, aradan geçen binlerce yıllık tahrifata rağmen
yaşamakta, en azından yaşatılmaya çalışılmaktadır. Mekân olarak olmasa da
kültürel ve hatırat olarak yaşayan İyonya, akademik Helenizm’in bir yansıması
olabilir. Avrupa’da akademik tartışmalarda geliştirilen argümanların daha sonra
Ortadoğu kentlerinin sokaklarında neden olduğu sorunlar hatırlanacak olursa;
canlandırılmak istenen bu Helenistik hülyanın da İzmir’e yansımalarının felaket
olacağı kestirilebilirdi. Ancak öyle olmadı, Yunan ulusu; on dokuzuncu yüzyılın
yükselen milliyetçilik hastalığına kapılmış gibidir.
Kurulması düşünülen İyon Üniversitesi
için görevlendirilen Constantin Carathéodory, İzmir’e yerleşir. Yapılan
planlara göre, Üniversite’de ilk aşamada; Ziraat, Doğa Bilimleri ve Doğu
Dilleri olarak üç bölüm ve beş enstitü/okul açılması düşünülmektedir;
Mikrobiyoloji ve Halk Sağlığı Enstitüsü, Ticaret Yüksek Okulu, Ziraat Yüksek
Okulu, Harita ve Kadastro Enstitüsü ve Müslüman Din Adamı Okulu. İyon
Üniversitesi için yer konusu da şekillenmeye başlanılmıştır. Eski bir Yahudi
Mezarlığı arazisi olan günümüz İzmir’inde Bahri Baba olarak bilinen otobüs
duraklarının arkasındaki tepenin yamaçlarına doğru uzanmaktadır. Bu alanda
zaten daha önce Osmanlı zamanında yapımına girişine bir yeni okul binası olduğu
da bilinmektedir, İzmir Yüksek Komiserliğinin Yunanlı yetkileri yarım kalan
inşaatı bitirmek istemektedir. (Tahminen bugünkü Dr. Ekrem Hayri Üstündağ Kadın
Hastalıkları ve Doğum Hastanesi, Yunanlı kaynaklar İzmir Kız Lisesi binasının
da bu araziye dâhil olduğunu söylemektedir. Ancak İzmir Kız Lisesi bu iddiayı
kabul etmemektedir. Belirsiz olmakla birlikte savaş döneminde hastane olarak
kullanılan yapının da üniversite kütüphanesi olarak kullanılması planlanmaktadır
ki bugün İzmir Etnografya Müzesi olarak hizmet vermektedir.)
Yunanlı kaynakların sözlü
ifadelerine göre yarım kalmış inşaat 1922 yazında bitirilir ve 1922-1923 eğitim
sezonunda İyon Üniversitesinin ilk kez öğrenci kabul etmeye başlayabileceği
dile getirilmektedir. Ancak planlar Anadolu’daki Yunan ilerlemesinin durdurulmasıyla
suya düşer o yılın ağustos ayının son günü Mustafa Kemal emrindeki Türk ordusu
taarruza geçer, Yunan ileri harekatı püskürtülür ve eylül ayında Anadolu’daki Yunan
egemenliğine son verilir. Yunan egemenliğinin son bulmasıyla İzmir’deki
üniversite kurma planları da bitirilmek zorunda kalınır. Constantin Carathéodory’in
9 Eylül 1922’den önce üniversite için toparlanan kütüphaneyi de yanına alarak
İzmir’i terk etmiştir. Carathéodory, İzmir’i terk edişinin ardından önce Atina’da
1924’e kadar ikamet edecek daha sonra akademik çalışmalarını sürdürmek için
tekrar Almanya’ya dönecektir. 1938 yılında profesör unvanıyla emekli olan Constantin
Carathéodory 1950 yılında yaşamını yitirir.
İzmir’de kurulmaya çalışılan İyon
Üniversitesi’nin daha önce de belirtmeye çalıştığım gibi iki büyük önemi olduğunu
düşünmekteyim; öncelikle Yunanlılar İzmir’de geçici değil kalıcı olduklarını
düşünüyorlardı. Burada attıkları her adımın yüzlerce, belki binlerce yıl
sürecek yeni bir geleceği inşa ettiğine inanıyorlardı. İkincisi ise üniversite
verdikleri isimle buradaki kalıcılıklarının yeni bir şey olmadığını geçmişle
bir bağı ve ilintisi olduğunu söylüyorlardı. Yunan Yüksek Komiserliği kurmaya
çalıştığı İyon Üniversitesiyle binlerce yıllık Ege’yi Helenistik bir tarih
algısıyla yorumluyor eski şaşalı medeniyetlerini modern zamanlara taşımaya
çalışıyordu. Bu büyük iddia ne yazık ki Anadolu’daki gerçeklik ile
örtüşmüyordu. Bu yüzdendir bir ki hayal olarak kaldı ve onun yerine bambaşka
bir gerçek yada kim bilir yepyeni bir gelecek inşa edildi.
Dr. Selahattin ÖZKAN
Dr. Selahattin ÖZKAN
Yararlanılan Kaynaklar:
Turklerin de Selanik'te, Kavala'da, Midilli'de, Sakız'da vs kalıcı olduklarını, geçici olmadıklarını düşündüklerinden birçok eser meydana getirmişler. Yunanlıların aksine, buraları terkederken, boşaltırken yakıp yıkmamışlardır. Üniversite konusuna gelince aynı şekilde Türkler de söz konusu yerlerde daha çok eser meydana getirmek ve gerekirse üniversite kurmak istemişlerdir. Yunanistan Türkiye'ye böyle bir fırsat versin ve biz bu kentlerde, yerlerde birer üniversite kuralım çok isteriz. Örnek; Selanik'te Mustafa Kemal Üniversitesi... Sakız Namık Kemal Üniversitesi gibi...
YanıtlaSilGünümüzdeki İzmir Kız Lisesi ile ilgili paragraf yanlıştır... Üniversitenin merkez binası bu okul binasıdır. İzmir Kız Lisesi yönetimi neyi kabul etmiyor ki? Okulun amfisi sütunlu girişi ve arka kule işgal döneminde inşa edilmiştir. Planları da elimizde mevcuttur. Devlet Hastanesi binasının uzaktan yakından bu gelişme ile ilgisi yoktur. Çünkü işgal yönetimi (öyküsü uzun) ABD bayrağı çekildiği için hastane binasına el koyamamışlardır...
YanıtlaSil