Politeizm'den Monoteizm'e Şeytan'ın Kötücül Tarihi


Çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere doğru ilerleyen insanlık tarihi boyunca karmaşıklıktan yalınlığa doğru bir akım olduğu düşünülebilir. Zamanla insanlar inançlarını daha yalın ve temel normlarda kesiştirmişler, karmaşık ve doğaüstü olayların incelenmesinde din ile sonradan ortaya çıkan bilimin kavgasında tanrı düşüncesini karmaşıklığı açıklamakta kullanırken dini bireyin kendisine indirgemeye çabalamışlardır.  Nihayetinde batılı bir okuma olsa da din; çok tanrılı inançlar bütününden tek tanrılı temel normlara ilerlerken basite ve tek bir soruya kadar düşürülmüş, geri kalan her şey biraz mitoloji, biraz destan, birazcık da tarih olup çıkmıştır. Avrupa’nın son yüzyılında gösterdiği din dışı modern toplum kimliğine rağmen din; Ortaçağ’daki değerini az çok koruyabilmiştir, en azından hapsedildiği bireyin iç dünyasında dahi olsa.

Kavram olarak dinde yaşanan bu çok tanrılı yapıdan tek tanrılı yapıya doğru evrimde geride kalan tanrıların mistik güçleri ya o tek tanrıya atfedilmiş yada tanrının ölümsüz yardımcıları olan meleklere atfedilmiştir. Tek tanrılı inançlardaki melekler; çok tanrılı dinlerdeki ikincil tanrıları (ana tanrılardan olma ikinci nesil tanrıları) andırmakla birlikte asla onlar kadar güçlü değildirler. Çok tanrılı dini inançlardaki karmaşık yaşam öyküleri, mistik arka planlar yada destanlar meleklerde görülmez. Melekler tanrıyla insan arasında kalan ve ölümsüz olan yaşamını tanrıya vakfeden ulu varlıklardır ve tanrısal özelliklerden çok yaratılmışlık vasıfları taşımaktadır. Hal böyleyken sadece belirli bir işle sınırlandırılmış mucizevi özelikleriyle de insanların sınırlarını zorlamışlar ve doğaüstü varlık konumu kazanmışlardır.

Dinin ana normlarında görülen değişimleri izlemek için kötü karakterlere bakmanın faydası olacaktır. Örneğin neredeyse tüm çok tanrılı dinlerde gözlenen ortak bir nokta vardır ki çok tanrılı dinlerde salt “kötü” olarak resmedilmiş ana bir karakter yoktur. Tek tanrılı dinlerde “Şeytan” olarak adlandırılan karakter gibi tümüyle “kötü” olan bir karaktere çok tanrılı dinlerde rastlanmaz. Çok tanrılı dinlerde şeytani özellikler taşıyan karakterler olmuştur elbette. Bu karakterler kötü olarak nitelemeleri doğurmakla, insanları kötü yollara yönlendirmekle yada bizatihi kötülüğün kaynağı olmakla tek başlarına sorumlu tutulmazlar. Çok tanrılı dinlerdeki tanrıların kendi aralarındaki mücadeleleri çok taraflıdır. Karakterlerden sadece birisi iyi diğeri kötü olmakla tasvir edilmezler. Her bir karakter ayrı olaylar içinde kendi kendilerine değerlendirilir. Bu nedenle çok tanrılı dinlerde tanrıların hem kötü hem iyi özellikleri olmakla birlikte tümüyle iyi yada tümüyle kötü karakter gözlenmemiştir.

Çok tanrılı dinlerden kadim Mısır dininde bulabileceğimiz en kötü karakter Seth’tir. Seth çöllerin, hava felaketlerinin, şiddetin ve Mısır’a saldıran dış güçlerin tanrısı olarak bilinir. Ama öte yandan Seth, daha da kötü bir başka tanrı olan Apep ile savaşında Ra’ya destek olmakla iyi bir özellik de göstermektedir. Apep ise karanlıklar tanrısıdır ama düalist düşünce gereği aydınlığın tanrısı Ra ile mücadele etmektedir. Bu yönüyle Ra’nın düşmanı ama aslında ona o özelliklerini kazanmasını da sağlamaktadır. Zaten düalist düşünce sistemi çok tanrılı dinlerin genel özelliğidir ve her bir karakteristiğin karşıtlığı sistem içinde kendisini göstermektedir. Seth kız kardeşi Neftis’le evlidir ama kendi kardeşleri olan Osiris ve İsis’ten olma Horus’la homoseksüel ilişki içindedir. Seth’in homoseksüelliği ise Mısır dininde kötülüğün işareti olarak algılanmaz. Ensest ve homoseksüelliğin vasıllıkla harmanlandığı bu mücadelede Seth kaybedendir ama yukarı Mısır’ın hamiliğini kazanır. Tanrıların savaşında kazanan yada kaybeden yoktur.

Seth ve baş düşmanı/aşığı Horus
Seth’in Mısır dininde gösterdiği özellikler onun salt kötülüğün temsilcisi olduğu izlenimi uyandırmaz. Yeryüzüyle gökyüzünün çocukları olan Seth, Osiris, Isis ve Neftis’in kendi aralarında mücadele iyilerle kötülerin savaşı değildir. Her iki tarafından iyi ve kötü yanları vardır. Ele aldığımız Seth’in baş düşmanı ve yeğeni Horus’a savaşı kaybetmesi kötülüğün iyiliğe kapılması şekline yorumlanmaz. Horus kazanınca yeryüzünün hakimi olur ama Seth de Yukarı Mısır’da adına tapınaklar yapılan ilk tanrıdır. Hatta bazı firavunlar onun adıyla anılmaktan hoşnut olmuşlardır. Zira gücü ve azmiyle savaşta Mısırlıların azametini göstermiştir. Mısırlılar evlerinin koruması, şarapların güzel olması yada kum fırtınalarının olmaması için ona tapınırdı. Kardeşi ve yeğenleriyle giriştiği savaşı kaybetmiş olsa dahi tümüyle inanç sisteminden çıkarılmamış ve dışlanmamıştı. Bu anlamda tümüyle kötü olarak düşünülmezdi.

Çok tanrılı bir diğer din olan kadim Yunan dininde karşılaştırabileceğimiz tanrı Pan olarak karşımıza çıkar. Pan, kadim Yunan dininde keçi ile insan arası bir görüntüyle tasvir edilir; çobanların, eğlencenin, zevklerin ve ahlaksızlığın tanrısıdır. Bugün neredeyse bütün batı dillerinde kullanılan “panik” kelimesinin kökeninde bu Yunan tanrısı vardır. Pan’a dair, Pan’a ait anlamlarıyla panik olmak hali bugün kimsede iyi bir anlam ifade etmemektedir. Ancak yine de Pan Yunan yurttaşlarınca salt kötü bir karakter olarak düşünülmez. Cinsel hazzın ve eğlencenin tanrısıdır, çılgınlıkların ve vahşiliklerin tanrısına yaraşır özellikler gibidir. Eğlenceye düşkün, sosyal hayatta geçimsiz ve insanları yoldan çıkaran bir tanrıdır.

Yunan Tanrısı Pan'ın keçiyle sembolleştirilmesi
daha sonra Hristiyanlığın Şeytan Sembolizmine geçecektir
Yunan tanrılarının tümünde olduğu gibi insana dair hasetleri tanrılarda da görürüz. Onlar insanlar gibi doğal güdülere sahiptirler ve kimi zaman insani olan bu hasetleri kaynağı gibi gösterilirler. Pan da böyledir; inatçıdır, sarhoştur, kaba-sabadır, yabanidir, kavgacıdır vs. Ama yine de kendisine tapınılır ve salt kötü olduğuna inanılmaz. Cinsel şehveti insanlara aşılamakla suçlanan bu arsız tanrı yine de insanların kendi kendilerin kaldıklarında yardım dileklerine mazhar olmaktadır. Düşkün ve arsız özelliklerine rağmen insanların Pan’ın iktidarına imrenmektedir. Bir yandan onu ahlaksız ve kötü davranışların müsebbibi olarak görmekle birlikte ondaki cinsel gücü arzulamaktadırlar. Bu kötücül tanrı da şeytani özellikler gösterse de salt kötü olarak düşünülmez, adına tapınaklar kurulmaya ve hasat dönemlerindeki zevk törenlerinde anılmaya devam eder.

Hindistan alt-kıtasının çok tanrılı ve kadim dini inançlarında en kötü olarak düşünebileceğimiz tanrı ise Kali olarak düşünülebilir. Kali daha çok Shiva’yla ilişkilendirilir; karanlığın, ölümün, değişimin ve zamanın tanrısıdır. Kötücül vahşi özelliklerin tümü Kali’de toplanmıştır. Resimlerde sıklıkla kan ve ölümle sembolleştirilir. Zamanın kendisinden önce, ışık dahi var olmadan önce hiçliğin ve karanlığın efendisidir, zamanın ötesindedir ve çoğunlukla eril olan Shiva’nın dişi eşi olarak nitelendirilir. Dört eliyle canice resmedilen bu Hind tanrısı ölümle ve vahşilikle anılır, kötülüğün karanlıkla ilgilisi düşünüldüğünde kadim Hind dininde kötülüğün temsilcisidir. Ebedi ve ezeli olan bu tanrıçanın zamana hükmedişi ürperticidir.

Hind Tanrıçası Kali
Kali’nin dişiliği, cinselliği ve vahşi özellikleri onun kötülüğün tarafında olduğunu düşündürür. Ancak Hind dininde durum hiç de böyle değildir. Diğer çok tanrılı dinlerde olduğu gibi Hinduizm’de de kötülüğün salt bir temsilcisi yoktur, en kötü karakterlerden olan Kali dahi bütün bu saydığım özelliklerine rağmen anaçlığın da sembolüdür. Özgürlüğün ve bağımsızlık onda vücut bulur. Kendisine ve kendi yetiştirdiklerine kötülük edenlere musallat olur. İnsanlardan çok egonun düşmanıdır. Vahşi görünümü altında yatan dişiliğinin taşıdığı annelik özellikleri batılı gözlemcileri şaşırtır ama inanların kalbini yumuşatır. Diğer çok tanrılı dinlerde olduğu gibi Hinduizm’deki Kali de salt kötü karakterleriyle anılmaz. İyi yanları da vardır ve anlaşılmayı beklemektedir. Vahşi özellikleri günahı, cahilliği ve bozgunluğu yok etmekte kullanmaktadır.

Bunların dışında Romalıların da Perslilerden aldıkları gizli bir kötülük tanrıları vardır. Pers ülkesinde sadakat ve umut tanrısı olan Mitras; Roma’da eli kanlı gladyatörlerin ve savaş kahramanlarının gizlice tapındığı bir tanrıdır. Bu tanrı kötü kalpli insanların inandığı bir tanrıdır. Savaşçıdır, karanlıktır ve kötü kalplidir. Bir kayadan doğmuş ve bir boğayı boğazlamıştır. Kötülerin ve kötülüklerin tanrısı gibidir ama aslında Roma’daki azınlıkların tanrısıdır. Bir avuç “kötü” insanın kendi arasındaki yardımlaşmayı ve sadakati anlatmaktadır. Gizli ayinlerle bir araya gelen ve Romalılarca kötü bilinen insanların inanışıdır. Ayrıca bazı yorumlarda Mithras, Romalıların güneş tanrısı Sol ile ilintilendirilerek aslında erken dönem Hristiyanlığıyla bağlanmak istenmektedir. 

Mithras
Romalı katillerin karanlık tanrısı Mithras’ın Hristiyanlıkla bağlantısı kurulmaya çalışılsa da aslında erken dönemde bu iki öğretinin güneş tanrısı Sol’un mirası yüzünden karşı karşıya geldikleri düşünülebilir. Zira tarihsel olarak Sol geri çekilirken yerine geçecek yeni tanrının ne olacağı merak konusudur. Kötü kalpli Mithras da babasızdır, erken dönem ilk Hristiyanlar gibi gizli örgütlenmektedir ve boğa ile temsil edilen Mithras’ın kurban edilmesiyle İsa’nın insanlık için kendisini kurman etmesi arasındaki sembolik ilişki dikkat çekicidir. Zira Mithras’da tek tanrılı inanç sistemlerinin ilk belirtileri vardır. Bir tanrı ve on iki öğrencisi gibi benzer motifler Romalıların İsa ve öğretisine adapte olmasını kolaylaştırmış olabilir. Böylece çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere doğru bir bağın kurulmaya çalışıldığını ve bunu da aslında kötücül bir karakter üzerinden yapıldığını söyleyebiliriz.

Çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere geçişte yukarıda örneklendirmeye çalıştığım kötü karakteristiklerin tümü aynı tanrı gibi tek bir tanrıda toplanmıştır. Kötülüklerin, vahşetlerin, acının ve savaşın kaynağı şeytandır. Şeytan; İbrahimi dinlerinin tümünde aynı kelimeyle anılmaktadır. İbrahim’in ve takipçilerinin gözünde tüm kötülüklerin babası olan şeytan aynı zamanda yoldan çıkarıcı, insanları günaha sevk eden ve tanrıya boyun eğmeyen bir karakterdir. Yani çok tanrılı kötücül karakterlerin aksine şeytan tümüyle kötüdür. İyi özellikleri yoktur. İnsanların korkması ve sakınması gerektiği ve tanrı tarafından cezalandırılan bir karakterdir. Bu yönüyle çok tanrılı dinlerdeki kötücül karakterlerden ayrılır. Sapkınlığın ve günahların müsebbibi olarak kaçınılır.

Şeytan kelimesi etimolojik olarak İbranice’den Arapça’ya ve Aremice’ye oradan da batı dillerine doğru geçmiştir fakat Yahudi kutsal metinlerindeki anlamı kaynağından zenginleşerek ilerlemiştir. Yahudi kutsal metinlerde geçtiği anlamıyla şeytan sadece bir suçlayıcı, itham edicidir. Tanrı’nın tek hakim olduğu insanın yargılanmasında şeytan insanların suçlarını ifşa eden bir savcı gibidir. Bu sembolizm üzerinden gidersek Yahudilikte şeytanın kötülüğü sadece insan içindir. İnsan kendisinin suçlarını ifade eden savcı rolündeki şeytanı kötü bilmekte ve onu kötülükle eşleştirmektedir. Üç dindeki ortak temalardan birisi olan insanlığın cennetten kovulma sahnesinde; mesela, Yahudiler şeytani bir aracı olarak yılanı öyküye katmamaktadırlar. Böylece insanlığın yeryüzüne gelişinde “varsa bir suç” bunu tümüyle Adem ile Havva’ya yüklemektedirler.

Sistine şapelindeki Adam ve Havva tablosu: Michelangelo
Hristiyanlıkla Şeytan kötülük kavramındaki üstünlüğünü kazanmaktadır. Tanrı’ya isyan etmiş ve ateşten bir denizde yaşamaya mahkum edilmiştir. İnsanlığa ve Adem’e düşman olan şeytan figürü insanlık tarihinde ilk kez karşımıza Yeni Ahit’le çıkmaktadır. Buna göre şeytan kıskanç ve hasettir ve genel olarak insanlığın özel olarak da Adem’in günah işlemesini istemektedir. Yahudilikteki suçlayıcı, itham edici rolünden çıkarak şeytan bu kez yoldan çıkarıcı, bozguncu, günaha sevk edici rolüne geçmiştir. Şeytanın rolünün arttığını ve daha da kötülük kazandığını söyleyebiliriz. Yahudiliğin dünyeviliğine karşıt Hristiyanlığın münzeviliği şeytanın daha mistik bir savaşta tanrıyla karşı karşıya gelmesiyle sonuçlanmıştır. Şeytan; Yahudilikte ilahi yargılamanın savcısı rolündeyken Hristiyanlıkta Tanrı’ya karşı isyan eden bozguncu sıfatına kaymıştır.

İslam’da ise ne Yahudilikteki dünyeviliği ne de Hristiyanlıktaki münzeviliği görürüz. İbrahim’in son takipçisi İslam dininde şeytan aslında doğrudan Tanrı’ya karşı değil ama insana karşı bir mücadele içindedir. Şeytan aynı Hristiyanlıkta olduğu gibi Tanrı’nın buyruğunu dinlemez ama buradaki sahne daha farklıdır. Şeytan diğer büyük melekler gibi büyük bir karakterdir ve Tanrı; bu kez, yarattığı Adem’e tüm meleklerinin secde etmesini ister. Şeytan dışında tüm melekler Adem’e secde ederler. Şeytan topraktan yaratılan insanın kendisinden üstün olduğuna inanmaz ve isyan eder. Tanrı Şeytan’ı cezalandırmak yerine onu insanın büyüklüğünü ispat için görevlendirir. Şeytan; ilk insanlar Adem’le Havva’yı yoldan çıkarır ve cennetten kovulmalarına neden olur. Belki Şeytan insanın cennetten kovulmasına neden olmaktadır ama burada Şeytan’a yenilen insandır. Şeytan’ın kötülüğü İslam’da dengeye gelmiştir ve bu kez tanrıya karşı olmaktan insanlığı yoldan çıkarmakla sınırlı kalmıştır.

Tanrı insanları cennetinden uzaklaştırıp yeryüzüne bir başlarına yollamıştır. Artık Şeytan’a karşı kendilerini korumaları gerekmektedir. Zira Tanrı insanlığı ebedi bir sınava tabi tutacaktır. Şeytan’ın yoldan çıkarmalarına ve günaha davetlerine kendilerini kaptıranlar cehennemle cezalandırılacak, Tanrı’nın buyruğundan ayrılmayanlar ise Cennetle ödüllendirilecektir. İslam'daki dengeli yaklaşım ve insanlığın tabi tutulduğu sınav sembolizmi Şeytan’ın kötücül karakterini daha da karanlıklaştırmıştır. Şeytan; insandaki karanlık yönlerin kaynağıdır, Tanrı’nın tabi tuttuğu büyük sınavda insanlığı yoldan çıkarmaya çalışandır ve yeryüzündeki tüm kötülüklerin sorumlusudur.

Denilebilir ki; Şeytan tek tanrılı dinlerle salt kötülüğün temsilcisi olarak nihai bir sonuca ulaşmıştır ve bu özelliği onu çok tanrılı dinlerdeki kötücül karakterli muadillerinden ayırmaktadır. Artık insanların önünde uymaları gereken temel normlar, takip etmeleri gereken tek bir Tanrı ve sakınmaları gereken tümüyle kötü bir şeytan vardır. Çok tanrılı dinlerdekinin aksine yapılması gereken daha yalın, temel ve sınırları belirlidir. Kaçınılması gereken kötülükler ve o kötülüklerin kaynağı olan Şeytan ise bütünüyle tanımlanmış ve tektir. Tümüyle kötü ne varsa onda toplanmıştır. Şeytan’ın öyküsünde çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere karakterlerin yolculuğu giderek koyulaşmış ve en sonunda bütüncül bir kötüye ulaşmıştır.



Dr. Selahattin ÖZKAN




Yararlanılan Kaynaklar:

- Kathlyn M. Cooney; The Cost Of Death, N.I. voor het N.O., 2007
- Bruno Jacobs, Mithra, Iconography of Deities and Demons, E. Pre-Publication, 2006
- William Caldwell, The Doctrine of Satan I – III, 41. Cilt Sayı: 1 – 3, 1913
- George Hart, The Routledge Dictionary of Egyptian Gods and Goddesses
- Sacha Badanjak, Götter und Dâmonen, Schweizerischer Nationalfonds, 2004
- Jeffrey Burton Russell, Lucifer: Ortaçağda Şeytan, 2001
- Michael Jordan, Dictionary of Gods and Goddesses, 2004
- Acharya S/D.M. Murdock, Mithra: The Pagan Christ
http://www.theoi.com/Georgikos/Pan.html




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder