Manastır sisteminin Ortaçağ’da
öncelikli olarak Anadolu, Yakın Doğu, Yunanistan ve Balkanlar ile İtalya,
Fransa, Almanya ve İngiltere gibi ülkelerde görüldüğü bilinmektedir. Bu
kurumunun temelleri ilk olarak 4. yüzyılda atılmış olup kurumsal olarak
etkileri 15. yüzyıl sonuna kadar sürmüştür. Özellikle Batı kültürlerindeki
felsefe, dinsel düşünce ve anlayış, ibadet ve yaşam biçimlerinin manastır
geleneğinin oluşmasında etkili olduğu bilinmektedir.
Dünyadan el etek çekip, toplumdan
uzakta inzivaya çekilerek dua ve ibadet yoluyla Tanrı’yı arama, Hıristiyanlığın
ilk yıllarında ortaya çıkmıştır. MS 313 yılında Batı Roma İmparator’u Konstantinus’un
Hıristiyanlığı serbest bırakmasıyla manastırlara olan ilgi artmıştır. Roma
İmparatorluğu’nda ilk keşişler daha 3. yüzyıl sonlarında görülmeye başlanmış ve
Konstantinus’un açılımıyla da sayıları giderek artmıştır. Manastır kelimesi, Yunanca “monakos”
yani “tek başına yaşamak” fiilinden türemiştir. İnziva yolunu seçen kişiye ise
“münzevi” ya da “inziva yolunu seçen kişi, çöl ıssızlığında yalnız yaşayan”
anlamında Latince “erenos/eremos” denirdi. Manastır sistemini Doğu ve Batı
manastırları olarak ikiye ayırmamız mümkündür.
Doğu manastır sisteminin temelini
Mısırlı Aziz Pachamios’un attığı bilinmektedir. Koptik kiliseler[i]
her yıl 9 Mayıs’ta Aziz Pachamios gününü kutlarlar. Roma Katolik ve Doğu
Ortodoks Kiliseleri ise bu günü 15 Mayıs’ta kutlamaktadırlar. Pachamios, 292
yılında Teb’de Pagan bir ailede dünyaya gelmişti. 21 yaşında Roma ordusuna
katılmış ve çeşitli savaşlarda görev aldıktan sonra Roma ordusuyla Nil nehrini
geçerek tekrar Teb’e gelmişti. Yerel Hıristiyanlarla ilk kez burada
karşılaşmıştı. Teb’de kaldığı süre boyunca kendilerine yiyecek getiren ve
günlük ihtiyaçlarını karşılayan Hıristiyanlardan çok etkilenmiş, görevi bitince
Hıristiyanlığı yaymak üzere yola çıkmıştır. Bu süreçte pek çok keşişi takip
etmiş son olarak ise Palaemon adında bir keşişin yolunu takip etmeye karar
vermiştir. Palaemon’un yanında yedi yıl kaldıktan sonra bir gün bir ses duyduğu
ve bu sesin kendisine “Hıristiyanlar için bir yer yapmasını” söylediği rivayet
edilmektedir. Bu olay üzerine Pachamios, 318-323 yılları arasında Tabennisi[ii]’de
ilk manastırını yaptırmıştır. Bu manastıra zamanla yüze yakın münzevi
yerleşmiştir. Pachamios’un pek çok manastır işini kendisinin yaptığı, buraya
gelen münzevilerden kendilerini yalnızca inzivaya ve Tanrı’ya ulaşmaya
adamalarını istediği öne sürülmektedir. Topluluk, Pachamios’a “Abbot”tan gelen
“Abba” yani “baba” unvanını vermişti. Öldüğünde sekiz tane manastır ve bu
manastırlarda yaşayan yüzlerce keşişin olduğu ve öğretilerinin Filistin,
Suriye, Kuzey Afrika ve Avrupa’ya ulaştığı bilinmektedir. Böylelikle
Pachamios’un manastır öğretisini takip eden keşiş sayısının da 7000’i bulduğu
söylenebilir.
"Skhema" içinde bir manastır ehli |
Batı manastır sisteminin kurucusu ise
Aziz Benedikt’tir. 529 yılında İtalya’nın Nursia kentinde ilk manastırını
kurmuştur ve bu nedenle Nursia’lı Benedikt olarak da adlandırılmaktadır.
Hristiyanlığın hem Katolik hem de Ortodoks mezheplerince aziz kabul
edilmektedir. “Regula Benedicti” olarak adlandırılan kurallar listesi, Benedikt
keşişleri tarafından halen uygulanmaktadır. Nursialı Benedikt ölümünden çok
sonra 1220 yılında azizlik mertebesine yükseltilmiş, 1964’te ise Papa VI. Paul
tarafından Avrupa’nın koruyucu azizi ilan edilerek adı sonraki Papa isimlerinde
kullanılmıştır. Alman Kardinal Joseph Ratzinger 2005 yılında Papa olarak ilan
edildiğinde Aziz Benedikt’e ithafen kendisine Papa XVI. Benedikt unvanını
vermiştir. Bir Roma asilzadesinin oğlu olarak dünyaya gelen Benedikt, bir
görüşe göre Azize Scholastika’nın da ikiz kardeşidir. Yirmili yaşlarına
geldiğinde Nursia’dan uzak bir yerde yaşamaya karar vermiştir. Yola çıktıktan
sonra Romanus isimli bir keşişle karşılaşmış ve bu keşiş manastırda yaşadığını
belirterek ona bir keşiş elbisesi hediye etmiştir. Benedikt’in bu olaydan
etkilenerek Romanus’un kaldığı mağarada 3 yıl boyunca münzevi bir hayat
sürdüğüne ve bu sürenin sonunda hem zihninin hem de karakterinin olgunlaştığına
inanılmaktadır. 3 yıl sonra, kaldığı mağaranın yakınında bulunan Vicovaro[iii]
manastırına katıldığı fakat bir süre sonra buradaki keşişlerle fikir
ayrılıklarına düştüğü bilinmektedir. Olaylar üzerine manastırda yaşayan
keşişlerin Benedikt’i zehirlemek istedikleri ancak bunda başarılı olamadıkları
rivayet edilmektedir. Buna göre, keşişler önce şarabın içine zehir
karıştırmışlar ancak Benedikt şarabı içmeden kutsamak için dua ettiği sırada
kadeh parçalanmış, daha sonra ise zehirli bir somunu yemesi için verdiklerinde
de yine dua ederken ekmeği karganın aldığı görülmüştür. Bu olaylardan sonra
mucizeleri devam etmiş ve pek çok kişi onun kılavuzluğu altına girmek için kendisini
ziyaret etmeye başlamıştır. Bu kişiler için bu dönemde 12 manastır inşa
edildiği ve Benedikt tarafından bu manastırlara 12 papaz yerleştirildiği öne
sürülmektedir. 13. manastırda ise birkaç keşişle birlikte kendisi yaşamaya
başlamıştır. Benedikt manastır sisteminde onun tüm manastırların papazı olduğu
kabul edilmektedir. 21 Mart 547’de Monte Casino manastırında ayakta dua eder
halde ölmüştür. Bayramı önceleri 21 Mart olarak kutlansa da bu tarih oruç
zamanına denk geldiği için Roma Katolik takvimine göre 11 Mart olarak
değiştirilmiştir. Ortodokslar ise Benedikt günü olarak 14 Mart’ı kabul ederler.
Keşişlikte en önemli husus keşişin
hayatını belli bir hedefe yöneltmesi ve bir program dâhilinde yaşamasını
sağlamaktır. Bu nedenle keşişlerin hem Doğu hem de Batı manastırlarına özel bir
törenle adım attıkları ve özel bir elbise giydikleri bilinmektedir. Bazen de
vücutlarına çeşitli işaretler yaparak İsa’ya olan bağlılıklarını
göstermişlerdir. Buna, Hıristiyan keşişlerin İsa’nın çarmıha gerilmeden başına
konulan dikenli tacı temsilen saçlarının tepe kısmını kazıtmaları örnek olarak
verilebilir. Keşişler manastıra kabul edilmeden önce
belli bir deneme sürecinden geçerlerdi. Çıraklık dönemi olarak
adlandırabileceğimiz bu dönemde adayın manastıra uygun olup olmadığı çeşitli
yöntemlerle tespit ediliyordu. Bu deneme sürecini ilk olarak Pachamios
uygulamış ve zamanla bu uygulama hem Doğu hem de Batı manastırlarına
yayılmıştır.
Pachamios’un çıraklık döneminde aday,
bir törenle keten cüppe ve kukuletası ile keçi derisinden yapılmış bir
pelerinden oluşan keşiş elbisesi giyiyordu. Çıraklığa kabul edilecek kişi
deneyimli keşişlerin oyları ve rızasıyla belirleniyordu. Bu dönemde çırak
itaate, elişlerine ve Kitab-ı Mukaddes’in uzun bölümlerini ezberlemeye
yönlendiriliyordu. Başarılı bir çıraklık dönemi geçirirse aday, yemin ederek
manastıra kabul ediliyordu. Mısır’daki manastır sisteminde “Basit” ve
“İlerlemiş” keşişlik olmak üzere iki derece vardı. Aday manastıra kabul
edildikten sonra 3 yıl bekletilir, bu süreçte de manastır hayatının kurallarını
ve felsefesini araştırırdı. Aday erkek ise 17, kadın ise 20 yaşında olması
gerekirdi. Erkekler manastır başkanı, kadınlar ise manastır papazı tarafından
kabul edilirdi. Kabul töreninde çırağın başı traş edilir ve doğuya döndürülür,
yüzü toprağa eğilir ve üzerindeki elbiseleri çıkarılırdı. Manastırda
kullanacağı keşiş elbisesi ise yine bir törenle giydirilir ve tören tütsü
sunumu, şükran duası ve çeşitli dualarla son bulurdu. Manastır hayatında
başarılı olan kişiler buraya girişlerinden ancak 5 yıl sonra ileri keşişlik
düzeyine geçebilirlerdi. İleri düzeye geçiş töreninde keşiş ve rahibelere
“skhema” adı verilen özel bir elbise giydirilirdi.
Aziz Benedict'e ait bir fresk. (San Marco Müzesi, Fra Angelico) |
Benedikt manastır sistemine
baktığımızda burada da adayın hazırlık sürecinden geçmesi konusunda bir
uygulamanın varlığı dikkati çekmektedir. Benedikt kurallarına göre adaylık
süreci 1 yıldır. Bu süre sonunda önce iki sonra altı son olarak da dört aylık
üç deneme süreci geçirilir ve kuralların okunmasıyla bu üç dönem son bulurdu.
Manastıra kabul edilen kişi hayatının tamamını burada geçirmek zorundaydı. Bu
kuralın, keşişlerin sürekli yer değiştirmelerinin önüne geçilebilmek amacıyla
konulduğu düşünülmektedir. Regula Benedicti’de manastıra kabul için yapılan
törenler detaylı bir şekilde anlatılmıştır. Bu manastırlara Doğu’da 10 yaşında
çocukların dahi kabul edildiği ancak giriş yaşının ortalama 16-17, Batı’da ise
15-20 arasında olduğu belirtilmektedir.
Manastır yaşamının temeli itaat, bekârlık
ve fakirlik olmak üzere üç kavram altında toplanabilir. Keşişlerin en önemli
hedefi İsa’nın yolunu takip etmekti. Başlangıçta manastır hayatına yönelenler
ruhani bir babanın etrafında toplandıklarından bu kişi hem bir öncü hem de
model olmuştur. Bu nedenle ruhani babaya kesin bir itaat manastır hayatının
vazgeçilmezidir. Hatta bu itaat İsa Mesih’e itaat olarak da algılanmıştır. Her
manastırda hiyerarşik bir düzen vardı ve emirler kayıtsız şartsız yerine
getirilirdi. Bu nedenle yönetici konumundaki keşişlerin manastıra yeni
gelenlerin sabrını ölçmek için yanan ateş üzerinde yürüme, taş taşıma, toprağa
bir sopa dikerek 3 yıl boyunca sulama ve filizlenmesini bekleme gibi yöntemlere
başvurdukları bilinmektedir. İtaati bozmak büyük günah olarak kabul edilir ve
bu kişilerin cezası hapis, aç kalma ya da kırbaçlanma olurdu. Cezaların en
ağırı ise topluluktan çıkarmaydı. Pachamios manastırlarında itaatsiz olanlar
topluluktan çıkarılırdı çünkü ona göre bir arada yaşamanın temeli başkana ve
kurallara itaat etmekten geçiyordu.
Sant Pere de Rodes Manastırı, Katalonya/İspanya (Fotoğraf: José Luis Mieza) |
Fakirlikten kasıt ise tamamıyla basit
bir yaşam biçimi idi. Keşişlerin temel prensip olarak toplumun geri kalanının benimsediği
lüks ve konforu reddetmesi gerekiyordu. Basit bir yaşam sürmek aynı zamanda
İncil’in öğretilerinden biriydi. Mısırlı Aziz Anthony’nin de fakirliğe vurgu
yapılan İncil ifadelerinden etkilenerek her şeyini sattığı ve fakirlere
dağıtarak münzevi bir hayat sürmek için çöle çekildiği bilinmektedir. Aziz
Benedikt’e göre, keşişler manastıra girerken hiçbir şeye sahip olmalıydılar.
Bekârlık, Mesih’in yolundan gitmek
isteyen münzevilerin hem bedenlerini bakir tutmak hem zihinlerini kirli
düşüncelerden arındırmak için kullandıkları bir yöntemdi. Pavlus,
Korinthoslular’a gönderdiği birinci mektubunda bekâr olanların Tanrı’ya
bölünmemiş bir dikkat verdiğini, evlenen kişilerin tanrı yolundan ayrılacağını
bildirmiştir. Bekâr keşişler ve evlenmemiş papazlar kilise hiyerarşisi içinde
en üst derecelere getirilmişlerdir. Manastırda yaşayan keşişlerin günlük
hayatlarını incelediğimizde ise günün büyük bölümünün dua ve çalışma ile
geçtiği görülmektedir. Yemek belli oranlarda belirli saatlerde yenirdi. Yılın
belli zamanlarında oruç tutulurdu. Özellikle nefis terbiyesini ve dünyevi
arzulardan kurtulmayı sağladığı için oruca ayrıca önem verilirdi. İsa’nın oruç
ile ilgili Matta 6:16-19’da geçen sözleri de keşişlerin oruç tutmasının
altındaki nedeni açıkça anlatmaktadır.
“Oruç tuttuğunuz zaman ikiyüzlüler gibi surat asmayın. Onlar oruç tuttuklarını insanlara belli etmek için kendilerine perişan bir görünüm verirler. Size doğrusunu söyleyeyim, onlar ödüllerini almışlardır. Siz oruç tuttuğunuz zaman, başınıza yağ sürüp yüzünüzü yıkayın. Öyle ki insanlara değil, gizlide olan babanıza oruçlu görünesiniz. Gizlilik içinde yapılanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir.”
Gündelik hayatın en önemli faaliyeti
olan duaların temelini tefekkür ve Mezmurlar’ın okunması oluştururdu. Temelde
okunan dualar, tövbe duaları, manevi yaşamı güçlendirmek için yapılan dualar,
ruhların kurtuluşu için okunan dualar ve Tanrı’nın verdiği lütuflar için
yapılan şükran dualarıdır. Dua saatleri ise genellikle belirli bir metoda uygun
olarak yapılırdı. Benedikt manastırlarında gün içinde yedi dua saatinin olduğu
ve bu duaların toplu olarak yapıldığı bilinmektedir. Suriye ve Filistin’deki
manastırlarda ise keşişler yalnızca hafta sonları dua için bir araya gelir onun
dışındaki saatlerde ise hücrelerinde dua ederlerdi.
Manastırlarda yaşayan keşişler dua
dışında kalan vakitlerinde marangozluk, fırıncılık, madeni eşya yapımı,
ayakkabıcılık, nalbantlık ve hurma dallarından sepet ve hasır yapımıyla da
uğraşıyorlardı. Bunların dışında minyatür, resim, boyama, mimari, heykel yapımı
gibi pek çok sanat dalıyla da ilgilenmişlerdir. Eğitim seviyesi yüksek
olanların en önemli görevleri Kitab-ı Mukaddes’i ve kutsal yazıları okumak ve araştırmaktır.
El yazma eserleri de çoğaltarak günümüze kadar ulaşmasını sağladıkları
bilinmektedir. Manastırların mimarisine ait ilk ideal
plan Saint Gall planı olarak geçmektedir. 820 yılında kopya edilen plana uygun
olarak bir manastırın inşa edilememiş olması ilginçtir. İçerisinde 110 keşiş,
150-170 serf ve diğer çalışanları barındıracak şekilde çizilen bu plandan
sonraki manastırların yapımında yararlanıldığı görülmektedir ancak bu plana
bire bir uyan bir manastır inşa edilmemiştir.
Dr. Sevgül Çilingir
Dr. Sevgül Çilingir
Yararlanılan Kaynaklar:
- Karen Kingsley, “Manastır Mimarisi Üzerine”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.12, S.2, Çev.Salih Çift, 2003, 349-360
- Salihe Polat, Hristiyanlıkta Manastır Hayatı, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dinler Tarihi Anabilim Dalı Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2004
- Sema Doğan, “Ortaçağ Manastır Sistemi: Doğu ve Batı Manastırları, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, C.20, S.2, 73-89, 2003
- John Berryman, The Church: Defining Moments in Its Western Tradition, USA; 2010; Andrew Bourque, “Benedictine Monasticism and The Lay Vocation” A Thesis Submitted to the Faculty of Theology in Partial Fulfillment of the Requirements for the Degree of Master of Theological Studies, Faculty of Theology St. Peter’s Seminary at The University of Western Ontario London, Ontario, Canada, 2010
- http://en.wikipedia.org/wiki/Pachomius_the_Great
- http://en.wikipedia.org/wiki/Benedict_of_Nursia.
[i] Arapların
Mısırlı Hristiyanlar’a verdikleri isimdir.
[ii] Yukarı
Mısır’da bir yerleşim birimi.
[iii] Roma’nın
45 km kuzeydoğusunda bulunmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder