Ülkemizdeki
genel kabul görmüş tarihi yaklaşımın aksine tümüyle bir çağı kapatan ve yeni
bir çağı başlatan tek bir kişi yada olay bulmak zordur. Tarihçilerin tarihi
anlamak ve yorumlamak adına zamanı sübjektif olarak bölümlemesinin bir ürünü
olarak çağlar belirgin olaylarla başlatılır ve bitirilir. Ama bu başlangıç ve
bitiş tarihlerinin zaman çizgisi üzerinde işaretlemesi tarihçilerin
kimliklerine, siyasi görüşlerine yada düşünsel bağlılıklarına göre değişiklik
gösterebilmektedir. Yine zamanın öyle şahsiyetleri biçimlendirildiği anlar
olmuştur ki ortaya çıkan insan dehası zamanının ötesine taşınabilmiş ve
çağların değişim süreçlerine belirgin izler bırakabilmiştir. Alplerin
yamaçlarından Akdeniz’e sokulan şekliyle müstesna yarım adanın Vinci ismiyle çağrılan
kasabasında Piero’nun gayrimeşru oğlu olarak dünyaya gelen Leonardo’nun
belleğimizde bıraktığı iz de işte böyledir.
Leonardo,
Floransa olarak kurulacak küçük ama çağının en önemli İtalyan
cumhuriyetlerinden birisinde Toskana’nın Vinci isimli küçük bir beldesinde
dünyaya gelir. Çocukluğu ve Vinci’de geçirdiği ilk yılları hakkında çok bilgi
yoktur. Dönemin kayıtları muğlaktır ve Leonardo’nun düşünsel dünyanın
şekillendiği ilk dönem tam anlamıyla bilinememektedir. İnsan zekasının
gelişiminde çocukluk yıllarının önemine rağmen Leonardo’nun kişisel tarihinin
bu evresinin bilinememesi biyografisinin en kusurlu yanıdır. Ortaçağ’ı kapatan
düşünsel devinimi yaratan insan zekasının en üstün örneklerinden birisi olan
Leonardo’nun bu nedenle de tam olarak anlaşılamayacaktır. Gayrimeşru bir çocuk
olarak fakir bir annenin yanında ve zamanın alışkanlıklarıyla fiziksel yüklerin
altında ezilen küçük bir bedenin bu zamanları aşan dehayı nasıl beslediğini
bilmek; Leonardo’yu anlamanın ilk şartı olmalıdır.
Leonardo’nun
yeteneğinin erken yaşlarda fark edilmiş olması gerekir ki henüz on dört
yaşındayken Verrocchio’nun atölyesine çıraklığa verilir. Gayrimeşru oğlu olduğu
Piero’nun noterlik gibi bir saygın görevde olmasının Leonardo’ya ne kadar
katkısını olduğunu bilemeyiz. Ama Ortaçağ ressamlarının yaşam öykülerini
derleyen Giorgio Vasari isimli yazar Le Vite de' più eccellenti pittori,
scultori, e architettori da Cimabue insino a' tempi nostri[1]
isimli kitabında Leonardo’nun ilk müşterisinin babası olduğunu söyler.
Babasının uzaktan da olsa Leonardo’nun sanatsal gelişiminde böylesi bir etkisi
olması dikkat çekicidir. Verrocchio’nun atölyesinde Leonardo sadece
resim değil metal işçiliği, deri işlemeciliği, heykeltıraşlık ve marangozluk
gibi çeşitli sanatsal becerileri de edinmiştir. Leonardo bu atölyede edindiği
becerilerini ise bilimsel merakıyla harmanlayarak yepyeni bir tür düşün
yöntemini ileride yaratacaktır.
Leonardo'nun Eşsiz Anatomi Bilgisi: Yaşadığı dönemde yasak olmasına rağmen ölü bedenleri üzerinde deneyler ve incelemeler yapmasıyla çok ayrıntılı çizimler yapabilmiştir. |
Leonardo’nun
zekası; Ortaçağ’ın ürünüdür. Ortaçağ’daki tüm bilginler gibi o da sadece tek
bir alanla ilgilenmemiştir. Modern üniversitenin temellerinin atıldığı bu
dönemde Avrupa’nın önde kentlerinde yeşeren bilimsel düşün sistematiği Antik
çağların erdemlerini ve gizemlerini çözümlemeyi ve yaygın inanış olan
Hıristiyanlıkla bağdaştığı ölçüde gelecek nesillere iletmeyi hedeflemiştir. Trivium[2]
ile birlikte temeli atılan düşün gücü Quadrivium[3]
aracılığıyla Edebiyat, Felsefe ve Hukuk metinlerini okumayı, öğrenmeyi ve
yorumlamayı öğrenir. Edebiyat, Felsefe ve Hukuk Leonardo’ya kadar hem formel
eğitim kanallarının bilebildiği yegane bilimsel yollar iken resim gibi sanatlar
ise düşünsel güce katkısını yok sanılarak dışlanıyordu. Mekanik düşünce ve
yaşamın özünde var olduğu Leonardo tarafından savunulan hareket ise
bilimselleşemiyordu. Zira Ortaçağ boyunca Antiçağ’ın tek bilimi olan
Felsefe’den diğer bilim dallarının kopup gelişmesi izlenebiliyordu.
Leonardo’nun
bilimsel serüveninde zamanın da öngördüğü bu yol izlenmiştir. Ancak Leonardo
akranlarından farklı olarak mekaniği ve dinamiği yani hareket bilimini hiçbir
zaman es geçmemiştir. Yaşamdaki özün cisimlerin ve canlıların hareketinde gören
Leonardo bilimsel sezgisini hareketin kavranması üzerine inşa etmiştir. Bundaki
amacını elbette sanatsal vizyonundan aldığı düşünülmelidir. Çağının çok
ötesinde bir göze sahip Leonardo, yaşamı tüm güzelliği ve bütünlüğüyle tuvale
yansıtmak istemek de ama bunu ancak ve ancak hareketi de geçirebildiğine
başaracağına inanmaktadır. Hareketi, yani yaşamın özünü sanatına aktardığında yaşamı
anlamanın gayreti olan bilimsel bilgiyi de aktarabileceğine olan felsefi
yaklaşımı onu çağdaşlarından ayırır. Zira çağının genel bilimsel ve sanatsal
yaklaşımıyla örtüşmeyen bu görüşünü kendi kişisel hayatına yansımış ve toplumla
uyuşamamanın dezavantajlarını deneyimlemiştir.
Leonardo’nun
yaşadığı dönemde, ve dahi tüm Ortaçağ boyunca, asillerle sıradan insanlar
arasında yaşama ve yaşamı yorumlamaya yarayan felsefi, dini ve bilimsel bakış
açısında bir farklılık vardır. Antik çağlardan kalan sınıfsal kökenlerin
Ortaçağ’a özgü taassupla harmanlanmasıyla sınıfsal sınırlar keskinleşmiş ve
toplumsal tabakaların birbirine olan tahammülleri giderek kaybolmuştur. Alt
tabakalardaki sıradan insanların sınıfsal olarak sadece bedensel ve fiziksel
uğraşlarla uğraşmaları, üst tabakalardaki asillerin ise daha entelektüel kabul edilen
özgür sanatlarla uğraşmaları bir gereklilik gibi algılanır olmuştur. Onur ile
beden, erdem ile fiziksel güç arasında keskin sınırlar çizilmiş; asillerin
sıradan işlerle uğraşmaları; felsefi, dini ve kültürel nedenlerle kabul
edilebilir olmaktan uzaklaşmıştır. Sınıfsal tabakalaşmanın doğurduğu bu
meşrulaştırma çabası başa dönüp doğduğu sınıfsal sınırları keskinleştirmiştir.
Leonardo'nun Optik Merakı: Ortaçağ boyunca Müslümanlar dışında kimse optikle ilgilenmemiştir. Leonado'nun bu özelliği onun toplumsal ve kültürel evrenselliğinin göstergesidir. |
Böylelikte
Leonardo’nun çağının felsefi, dini ve kültürel birikimine ihanet edercesine alt
tabakalardaki sıradan insanlara özgü görülen fiziki güce, canlı bedenlerine ve
aslında tümüyle harekete olan merakı kötü olarak yorumlanmış ve toplum
tarafından dışlanmasına neden olmuştur. Sanatsal dehası her ne kadar toplumdaki
asiller tarafından merakla desteklenmiş olsa da bilimsel merakından
endişelenmiş ve çeşitli suçlamalarla engellenmek istenmiştir. Leonardo’nun
sanatsal yapıtları giderek artan bir ilgiye mazhar olurken felsefi görüşleri,
bilimsel merakı ve siyasi düşüncelerinin bu kadar çok bastırılması ve modern
zamanlar dahi sadece ressam olarak anılması dehasının anlaşılmaktan ne kadar
uzak olduğunu göstermektedir. Leonardo’nun resim sanatına en büyük katkısı
resme felsefi bir anlam yüklemesidir kuşkusuz. Latincedeki eksikliğini
resimdeki kusursuzluğuyla tamamlayan Leonardo resimdeki maneviyatı
gerçekliğiyle sıradanlaştırmış ve katmanlı dokusu ve perspektifiyle görünürü
anlaşılır kılmıştır.
Böylelikle
Ortaçağ’ın sonlandırılmasında Leonardo’nun düşünsel yaratımlarının payı ortaya
çıkacaktır. Bilim ile felsefeyi, deney ile büyüyü birbirinden ayıran düşünür
mühendisliğin temel olarak estetikle buluşmasına da öncülük etmiştir. Leonardo;
estetik algısındaki çağın ötesindeki sanatsal yaklaşımıyla mühendisliğin sadece
mekanik ve dinamik bilimiyle sınırlanamayacağını ispatlamıştır. El yazmalarında
ve çoğu zaman yarım kalan çalışmalarından anlaşılacağı üzere tasarımları yola
çıkılan sorunlara çözüm bulmanın yanı sıra görsel çekicilikleriyle de
belirginleşmişlerdir. Bir başka açıdan da çağdaşlarının aksine maddeyi sadece
resim sanatına yarayacak kadar tanımayı yeterli görmemiş; gerek canlı gerekse
cansız alemi en ince ayrıntısıyla kavrayarak resim sanatının ötesinde bilimsel
merakını da besleyebilmiştir.
Leonardo’nun
çalışmalarına bakıldığında çok farklı alanlarda çağının çok ötesinde bir
bilince ulaştığını görebilmekteyiz. Astronomi’de Kopernik’in, Kepler’in,
Matzlin’in, Halley’in ve Galileo’nun çok öncesinde ulaştığı seviye;
Matematik’te Commandus’un Manolycus’un öncesinde ulaştığı seviye; Hidrolik’te
Caselli’nin öncesinde ulaştığı seviye; Kimya’da Lavoisier’in çok öncesinde
ulaştığı seviye Leonardo’nun bilişsel seviyesi hakkında ipucu taşımaktadır. Modern
araştırmacılar ilgi alanlardaki neredeyse her konuda Leonardo’nun akıl
yürüttüğünü, deneyler yaptığını yada ilk soruları kaleme aldığını şaşkınla el
yazmalarında görebilmektedirler. Buna rağmen Leonardo’nun popüler kültürümüzde,
son birkaç yıldır artan gizem öğesi artırılmış filmleri göz ardı edersek,
sadece resim sanatıyla anılması Leonardo’nun hala anlaşılamadığının en acı
kanıtlarındandır.
Leonardo Haritalar da hazılamıştır. İtalya'daki küçük bir yerleşim birimi olan Imola'ya ait bir harita çizimi. |
Tarih
bilimi açısında zamanı takvimsel bölümlere anlama ve yorumlama için
kaçınılmazdır. Bu bölümlerden en muğlaklardan birisi olan Ortaçağ’ın tarihsel
olarak sonu modern toplumlarımızı inşa eden Rönesans’a sabitlenir çoğu kez.
Ancak Rönesans’ın bizatihi kendisi belirsiz bir zaman aralığı olarak
anlaşılması zor bir kavramdır. Leonardo’nun düşünsel, kavramsal ve bilişsel
varlığıyla var olmasında, tanımlanmasında ve sınırlandırılmasına önemli bir
katkı sağladığı ve Rönesans aydınları arasında ilk sırada aldığı bu zaman
aralığında yer alan insanların bilime olan bakışı tarihin hiçbir zamanına
benzemeyen bir değişime uğramıştır. Leonardo, sadece
eşsiz resim yeteneği, mimari becerileri yada temelini attığı mühendislik
bilimiyle değil el yazmalarındaki edebi ve felsefi açıklamaları, çağının
ötesindeki mantık açıklamaları ve insan bilincinin sonsuza kadar değiştirecek
buluşlarıyla da Ortaçağ’ı bitirip Rönesans’ı yaratan isimdir.
Yine
de Leonardo yaşamı boyunca geniş halk kitleleri tarafından anlaşılamamıştı ama
yönetici sınıflarla olan ilişkisi her zaman iyiydi. Floransa’dan önce kısa bir
süre Milano’da, Floransa sonrası ise Papa X. Leo’nun yanında Roma’da yada son
istikameti olan Clos-Lucé’den önce I. François’nın Sarayında. Öyle ki Fransa’ya
Rönesans’ın taşınmasında ve Fransız üst tabakalarınca sahiplenilmesinde
Leonardo’nun Fransız kralının sarayında bulunmasının büyük bir payı olduğu da
düşünülmelidir. Leonardo; yaşamı boyunca göstermiş olduğu maceranın sonuna ulaştıkça;
halk nazarındaki gizemli ve korkulan sanatçı imajı; meraklı ve garip bir bilim
insanına doğru değişmiştir. Ancak bu değişim dahi Leonardo’nun saraydaki
ağırlığını hiçbir zaman sarsmamış; yaratısı olan askeri silahların ulaştığı
çağını aşan vizyon sayesinde saray sakinlerince hoş karşılanmıştır.
Leonardo;
elbette çağının şartlarından beslenmiş ve kültürel iklimin temel nosyonlarından
tümüyle bağımsız değerlendirilebilen bir düşünür değildir. Bir Ortaçağ İtalyan kentinde yetişmiş olmanın
tüm kısıtlarına haizdir. Ortaçağ’ın tümüyle dinsel bir görünüm almasıyla;
insanlığın kutsal kitaplarca yaratıldığı iddia edilen haleden bilgiler dışına
çıkmadığı bir dönemde onunda dinsel bilgiden tümüyle arınması beklenemezdi de
zaten. Ama onu diğer çağdaşı olduğu Ortaçağ bilim insanlarından,
düşünürlerinden ve sanatçılarından ayıran bambaşka bir özelliği onu eşsiz
kılıyordu. Ortaçağ aklı; insan düşüncesini meşgul eden sorunları çoğunlukla
dönemin ruhuna uygun olarak dinsel bilgiyi temel kabul ederek çözümlemeye
çalışıyordu. Leonardo’nun katılmadığı bir yaklaşımla kutsal kitaplar dışında
herhangi bir bilgi kaynağı kabul edilmiyordu. Leonardo işte bu yüzden zamanının
ötesine taşabiliyordu.
Leonardo'nun Çizdiği Hidrolik Makineleri. |
Leonardo,
Kutsal Kitaplarda çoğu zaman yetersiz ve katıksız bir itikada ulaşmak
maksadıyla ele alınan sorunları doğanın, bilimsel gözlemin ve henüz emekleme
aşamasındaki deneysel izlenimin çerçevesinden ele alıyor ve aklın ortaya
çıkardığı sorunları doğanın araçlarıyla çözmeye çalışıyordu. Leonardo’nun
başlardaki sadece sanatsal bir uğraş olarak başlayan doğa gözlemleri; giderek
bir bilimsel merakın fitilini ateşlediğinde önüne geçilemez yeni bir akıl
süzgeci yaratılmış oluyor; bilginin kaynağı kutsal metinlerinden doğa
yasalarına doğru kayıyordu. Leonardo; çağdaşları gibi ölümü, doğumu,
hastalıkları, insan bedenini yada yeryüzündeki yaşamın topluca sona ermesi
üzerine akıl yürütüyor, fikirler öne sürüyor yada okumalar yapıyordu. Ama diğerlerinden
ayıran en önemli özellik bu akıl yürütmelerini, öne sürdüğü fikirlerini yada
yaptığı okumaları sadece kutsal metinlerle sınırlı tutmuyordu.
Leonardo;
üst düzey bir aristokrat olmadığı için çağına özgü formel bir eğitim almamış;
çoğunlukla kendi kendisini geliştirmişti. Yüksek gelirli bir babanın yasadışı
bir çocuğu olmanın etkisi hayatında hiç eksik olmamıştı. Ancak dehanın
şekillenmesinde formel eğitimin yarattığı dezavantajlardan sıyrılması onun
belki de en büyük şansıydı. Aykırı yaşamı, aykırı bir şekilde kendi kendini
eğitmesi ve az olan Latincesi nedeniyle; din kurumlarının ağır baskısıyla
şekillenen kitaplar yerine kadim uygarlıkların eski yazmalarına yönelmesi onu
çağındaki bilginlerden farklı bir noktaya taşınmasını sağlamıştır. Ortaçağ
boyunca din adamlarınca şekillendirilen formel eğitim; kutsal metinler
dışındaki bilgilerin taşınmasına olanak sağlamıyordu. Latince dışındaki yerel
yada antik diller öğretilmiyor; yada bu dillerdeki bilginin taşınmasına engel
olunuyordu. Leonardo; kişisel özellikleriyle bu engelleri aşıyor ve günümüze
kadar böylelikle ulaşabiliyordu.
Leonardo'nun hayata geçmemiş projelerinden birisi: Haliç Köprüsü Çizimi, 1502 |
Leonardo’nun
Latincesi’nin çok da iyi olmadığını bilinmektedir, ancak bu ona bir eksiklik
değil de artı kazandıracağını kimse tahmin edemezdi. Ortaçağ’da bilginin tek
kaynağı olarak görülen kutsal metinler ve bilimin yegane dili olan Latince,
Leonardo’nun bilişsel ifadesinin kaynak noktasında değildir. Bu ortaçağ için
kabul edilemeyecek bir dezavantajdır. Ama bu eksikliğini bir kazanıma
dönüştürmek için Leonardo’nun bilimsel gayreti yetecektir. Yerli dilleri yabana
atmaz Leonardo, kadim halkların bilgeliğine ulaşır, din adamlarının sansüründen
kurtulabilir. Roma’nın asla kabul etmeyeceği bir şekilde kafirlerin dillerini
ve bilimlerini merak etmiştir. Optik, Avrupa Ortaçağ’ında bilinmezken sadece
Müslüman Arap bilginlerinin ilgi alanına giriyorken Leonardo’nun bu konuda
kalem oynatması onun evrenselliğine ve kültürler arası merakına delalettir.
Leonardo;
bu ayrıksılığına rağmen, az yukarıda belirtildiği üzere, yine de çağındaki
genel görüşleri takip etmiş, yaşanan tartışmaların yada kültürel iklimin
sorunlarında uzak kalamamıştır. Elbette ki bu sorunlara kendi perspektifinden
yaklaşımlar sağlamış ve böylece farklılığını anlamamızı kolaylaştırmıştır.
Bugün onlarca cilt el yazması; bilim ve sanat tarihçileri tarafından hala
araştırılan ve konu edilen düşünürün merak düzeyi modern insanı zorlamaktadır. Kimi
zaman sığ bir yaklaşımla sadece resim yeteneğiyle anılmakla yetinilen Leonardo;
bilimsel merakıyla güçlendirdiği gözlem ve deney yeteneğiyle bir çok bilimsel
alana dahil olmuştu. Mimaride Edebiyata, Mühendislikten Biyolojiye bir çok
alanda gözlemler, deneyler ve okumalar yapan; el yazmalarındaki tartışmalarda
modern araştırmacıları şaşırtan dehanın anlaşılmasından çok uzakta olduğumuzu
görmek ise bir o kadar üzücüdür.
Başlık Görseli: Siefried Woldhek
[2]
Üçlü Bilimsel Yol: Gramer, Mantık, Retorik. Bilim ve düşünün ilk basamağı.
[3]
Dörtlü Bilimsel Yol: Aritmetik, Geometri, Müzik, Astronomi. Bilim ve düşünün ikinci basamağı.
Yazıları kendiniz mi yazıyorsunuz?
YanıtlaSilAksi belirtilmediği müddetçe evet kendim yazıyorum. Siteyi incelerseniz çeviri ve başka yazarlara ait yazılar ayrıca belirtiliyor. Teşekkürler.
Sil