Gazneli Mahmud’un akınları Müslüman
Türkleri Hindistan’a taşıyorken yeni bir dinsel inancı bir inançlar denizi olan
alt-kıtaya eklemiştir. İslam Ortaçağ’da yaşanan bu dinsel fethin ardından
Hindistan’ın yerleşik dinleriyle kaynaşmış; yeni görünümlerle birlikte Ortodoks
varlığıyla da bu topraklarda kök salmıştır. Mahmud dehşet uyandıran akınlarıyla
Hindistan'da sadece askeri başarılar kazanmamış; sarayında başlayarak tüm
egemenlik alanlarına yayılan haklı bir siyasal övgüye de mazhar olmuştur.
Egemenliğini dinsel itikadı kadar siyasal becerisiyle de harmanlamış; yarattığı
askeri dehşete rağmen idaresi altındaki halkları birleştirmeyi bilmiştir.
Kendisinden sonra kurulan Hindistan’daki
Türk egemenlikleri idari yöntemlerini ve askeri becerilerini taklit etmiş;
kurduğu düzen, belki kendi soyundan gelenler tarafından bir hanedanlık olarak
olmasa da, köleleri ve komutanları eliyle uzun yüzyıllar boyunca
sürdürülmüştür. Hindistan’daki dinsel çeşitliliğin içindeki yegâne tek tanrılı
inancı eklemesi kadar yaratmış olduğu bu siyasal meşruiyet kendi zamanını aşan
bir bilgelikle efsaneleşmiştir. Uzun iktidar süresi efsaneleşen kişiliği ile
doğulu bilginlerin kendisinden yararlanmasını kaçınılmaz kılmıştır. Hind
toprakları üzerinde kendisinin izinden gidenlerin kurduğu büyük imparatorluklar
çağları aşıp; yeni derin izler yaratmıştır.
Ortaçağ’da yazılmış birçok tarihi eserde Gazneli Mahmud’un bilgece
yönetiminden, İslam’a hizmetlerinden ve Hindistan’ı fethetmesinden sıklıkla
bahsedilmektedir. İdaresi altındaki topraklar üzerinde kurduğu yönetim tarzı, siyasi ve dini olaylara bakış açısı ve Ortaçağ’da Müslümanların hızla yayıldıkları bu
bölgedeki örnek davranışlarından övgüyle bahsedilen bu kaynaklarda Mahmud’un
kişiliğinden de yararlanılmıştır. İktidarda kaldığı on yıllar boyunca Gazne’de;
Hindistan’dan sağladığı ekonomik zenginlikleri şaşalı bir saray hayatı için
nasıl harcadığına dair detaylar bulunmaktadır. Ülkesinde kurduğu medreseler ve camilerin ihtişamlı görünümünden
sıklıkla bahsedilmektedir.
Çok genç yaşta iktidara gelen ve uzun
yıllar iktidara kalan Mahmud, elbette ki ardında yenilikçi bir siyasal yöntem
bırakmaz. Farklı bir coğrafyada ilk olmanın rahatlığı ile idaresi altındakileri
eşsiz bir etki altında tuttuğu anlaşılmaktadır. Müslümanlar için Hindistan yeni
ve bilinmeyen bir coğrafyadır. Türkler henüz Müslüman olmuşlardır ve yeni dini
inançlarını siyasal egemenlikleri altına aldıkları bu kadim topraklar üzerinde
ilk kez tatbik etmişlerdir. Türklerin bu yeni tarz siyaset etme biçimleri hem
bu yeni coğrafyada uzun yıllar etki etmiş hem de Müslümanlar arasında derin
izler bırakmıştır.
Mahmud’un tarihsel vizyonu uzun yüzyıllar
boyunca yolunu Müslümanlara açtığı topraklar üzerinde kurulacak Türk
devletleriyle sürdürülen Hindistan ile sınırlı değildir elbette. Önce
Selçuklular arkasından da onun tarihsel mirasçılarından kabul edebileceğimiz
Osmanlılar eliyle çok uzak coğrafyalara kadar taşınmıştır. Asker-Devlet
anlayışını ve güçlü devlet yapısını ilk kez yabancı topraklar üzerinde siyasal
egemenlik kurmak için kullanan Mahmud’un bu siyasal istenci sonraki Türk
devletleriyle sürdürülecektir. Osmanlılar için sıklıkla kullanılacak “İslam’ın
Bayraktarlığı” ifadesi aslında Gazneli Mahmud’un siyasal motivasyonunun takip
edilmesinden başka bir şey değildir.
1891 tarihinde Paris'te yapılan tıpkıbasımın kapak görseli. (Siasset namèh) Yaşayan Doğu Dilleri Okulu, Paris |
Selçukluların takip ettiği bu motivasyonun
Osmanlılara geçmesinden önce Büyük Selçuklu Veziri Nizamülmülk, Gazneli
Mahmud’un bahsi geçen izlerini yazdığı Siyasetnamesinde örneklerle
açıklamaktadır. Nizamülmülk için Mahmud siyasetnamesinde konu edinecek kadar
bilge bir yönetici, dinsel erdemiyle sadık bir mutekit ve edebi yeteneğiyle
nazik bir muallimdir. Söz söylemesini bilen, insanların yaşamlarına sadece
yaptığı fetihler, düzenlediği askeri seferler ya da gerçekleştirdiği dinsel
dönüşümler nedeniyle değil bilgeliği ve erdemli yönetimiyle de etkilemiştir.
Uzun siyasal egemenliği süresince bölgesindeki Müslüman kültürünün
yaygınlaşmasını, içselleştirmesini ve tabana yayılmasını sağlamıştır. Aşağıda
Nizamülmülk’ün Siyasetname’sinde; yazarının gözündeki Mahmud’un en iyi temsil
edildiği metni okuyabilirsiniz:
***
Kadılar, Hatipler, Muhtesibler ve İşlerinin Revnak Bulmasına Dair Altıncı Fasıl
Rivayet olunur ki Sultan Mahmud, gece boyu gözde adamları ve nedimleriyle şarap içmiş, sabahlamıştı. Mahmud’un sipahsalarları Ali Nuş-Tekin ve Muhammed Arabi de şarap meclisinde onunla birlikteydiler. Kuşluk vaktine doğru aşın şarabın ve uykusuzluğun tesiriyle Ali Nuş-Tekin iyiden sarhoş oldu. Evine revan olmak için destur istedi. Mahmud ona şöyle dedi;
- “Gündüz gözüyle eve böyle körkütük
sarhoş halde gitmen yakışık almaz, güneş batana değin burada istirahat eyle;
ayıldıktan sonra gidersin. Muhtesip seni şu halde görürse derhal derdest eder;
hadd cezasını uygulayarak sopa vurdurur. Senin itibarın zedelenir, bu da içime
dert olur.”
Elli bin kişilik bir ordunun serdarı olan
Ali Nuş-Tekin’in kudreti bin adama bedeldi. Muhtesibin böyle bir şeye cesaret
edeceği aklının ucundan bile geçmiyordu. Sultana:
- “Bana müsaade.” dedi. Sultan
Mahmud; “Madem laf dinlemiyorsun buyur müsaade senin!” dedi.
Ali Nuş-Tekin çevresinde kalabalık maiyeti
olduğu halde atma binerek evin yolunu tuttu. Hasbelkader pazar yolunda muhtesip
ile karşılaştı. Muhtesip onu öyle körkütük sarhoş görünce attan indirilmesini
emretti. Muhtesibe de attan inerek bir adamına Ali Nuş-Tekin’in kafasını, diğer
adamına ayaklarını sıkıca tutmasını emretti. Daha sonra muhtesibe kendi
elleriyle Nuş-Tekin’e gözünü kırpmadan kırk sopa vurdu. Nuş-Tekin acıdan
toprağı ısırıyor ve askerleri de çaresiz öylece bakıyorlardı. Hiç kimse ses
etmeye cüret edemiyordu. İşte bu muhtesip haşmetli, görmüş geçirmiş, devlete
hizmeti geçmiş Türk bir hadim idi. Ali Nuş-Tekin’e had uygulandıktan sonra onu
evine götürdüler. Yol boyunca, “Sultanın fermanına boynu kıldan ince olmayanın
akıbeti budur.” diye söyleniyordu. Ertesi gün sultanın huzuruna varınca Sultan
Mahmud:
- “Halin nicedir, muhtesipten
yakayı nasıl kurtardın?” diye sual eyledi.
Nuş-Tekin de yarık yarık olmuş yaralarını
Mahmud’a göstermek için sırtını sıyırdı. Sultan Mahmud gülerekten;
- “Pazar yerine ve evden dışarıya bir
daha sarhoş adım atmaya tevbe et!” dedi.
Devlet düzeni ve ceza sisteminin temelleri
sağlam oturtulduğu için hukuk, zikredildiği gibi fark gözetilmeksizin herkese
uygulanmaktaydı.
Yukarıdaki kısa alıntı da görülebildiği
gibi Nizamülmülk’ün Siyasetname’sinde Gazneli Mahmud’un sarayında tuttuğu
tarihçilerin resmi kayıtlarda bulunmayan özel hayatında dair detayları
gözlemleyebilmekteyiz. Mahmud’un siyasal kimliği kadar dinsel kimliği de bölge
halkları açısından derin bir etkiye haizdir. Hindistan, Pakistan ve
Bangladeş’te bugün sayıları on milyonlarla ifade edilen Müslüman kitlesinin
varlığında Mahmud’un Hind altkıtasına düzenlediği askeri seferleri kadar;
yönetimsel tercihlerinin dinsel dayanakları ve siyasal egemenliğinin bireylerin
dini hayatına olan yansımaları da etkili olmuştur. Kendisinden yüzlerce yıl
sonra dahi adından anılmayı sürdüren Mahmud’un kişiliğinin bu yanları; öznel
dahi olsa, Nizamülmülk’ün Siyasetnamesi’nde böylece yansıtabilmektedir.
***
Nizamülmülk'ün yüzü daha sonra tahrif edilen suikast minyatürü. |
İdareci olması kadar bir düşün adamı
olarak da Turan halklarının tarihinde eşsiz bir yere sahip olan Nizamülmülk'ün;
adıyla anılan medreselerde başlattığı yenilikçi eğitim anlayışı, teolojik
toplantılarla fikir ayrılıklarını gidermekteki itikadı ve gözlemsel
deneyleri destekleyen düşünsel merakıyla farklı bir portre çizmektedir. Bu
farklı kişilik özellikleriyle; sadece idari yetenekleriyle değil entelektüel
birikimiyle de Gazneli Mahmud hakkında ne düşündüğü önem arz etmektedir. Söylem
ve eylemleriyle haklı bir övgüye sahip Nizamülmülk'ün yazınındaki Gazneli
Mahmud'un, geleneksel tarih yaklaşımından farklı özellikleri ortaya
çıkmaktadır.
Nizamülmülk için Gazneli Mahmud; sadece
askeri seferleriyle anılması gereken sıradan bir komutan değildir. Bu anlamda
Hindistan'da bulunması İskender'le karşılaştırılamaz. Bir avuç asker ile
şairane akınlar düzenleyip, dehasıyla üstün çıkmayı bilmiş usta bir komutan
fazlasıdır hasılı. Öte yandan Hindistan'da kendisinden sonra gelecek diğer
büyük Türk hükümdarları Babür ya da Ekber kadar oturmuş bir siyaseti de
bulunmamaktadır. Hindistan'ı Babür ya da Ekber kadar içselleştirememişse de
İskender kadar gözünde büyütmemiştir. Kendisine özgü siyasal düşüncesinde
Mahmud; Horasan kadar egemenliğini Hindistan'a da dayandırabilmiştir.
Mahmud'u kendisinden sonra Hindistan'da
daha büyük Türk imparatorluklarının kurulmasına öncülük etmesi ve Müslüman
Türkleri Hind altkıtasının kültürel, sosyolojik ve siyasal coğrafyasının bir
parçası haline getirmesi nedeniyle; Türklere Hindistan'ın kapısını açan adam
olarak değerlendirmek yerinde olacaktır, Nizamülmülk'ün yazınındaki içsel
saygının temelinde hiç kuşkusuz bu yatmaktadır. Ancak öte yandan bunun yanında
ve belki de Nizamülmülk'ün açısından daha da önemli olanı Mahmud'un Horasan ve
Maveraünnehir'deki karmaşık teolojik ve ideolojik çatışmaları dindirmesi ve
nispi bir sükunet sağlamış olmasıdır. Nizamülmülk'ün yazınında saygıyla
bahsedilen bu özellikleri anlamak, Gazneli Mahmud'u daha yakından ve bu kez
daha farklı bir açıdan tanımamızı sağlamaktadır.
Gazneli Mahmud hakkında daha detaylı bilgi
edinmek isterseniz buraya bakabilirsiniz.
Nizamülmülk'ün Mezarı: İsfahan, İran (Kaynak) |
- Nizamülmülk, Siyasetname, Çev: Mehmet Taha Ayar, 2009
- İslam Ansiklopedisinin İlgili Maddeleri, Türkiye
Diyanet Vakfı
- http://www.historynet.com/holy-terror-the-rise-of-the-order-of-assassins.htm
- http://www.dinbilimleri.com/Makaleler/1132473336_0503080381.pdf
Yazının başında bulunan görselin kaynağı:
Nizamülmülk'ün Mashhad/İran'daki Heykeli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder