Tarih biliminin yaşayan
efsanelerinden Prof. Dr. Tuncer Baykara. Zeki Velidi Togan’ın
tedrisatından geçmiş olan şanslı hocalarımızdan. Öğretmen çocuğu olmanın
verdiği kişisel disiplin ile pedagojik hassasiyeti birleştirebilmiş bir söz
üstadı. Bilimsel ilgisinin kısıtlamayan tarihi her alanıyla kucaklayan, uzman
hassasiyetinin dar çerçevesinin sınırlarını kıran Baykara Hoca ülkenin çeşitli
üniversitelerinde yüzlerce öğrenci yetiştirmiştir. Yetiştirdikleri
öğrencilerden akademide kalanlar Profesör olmuş, hocaların hocası lakabını
çoktan hak etmiştir. 2012 yılında Emekli olmasına rağmen, bilimsel yazından
kopmamıştır. Katıldığı bilimsel çalıştaylarda yeni yetişmekte olan bilim
çevresiyle tanışmakta, bilgi ve deneyimlerini paylaşmakta ve bildirileri ile
düşünsel üretimini sürdürmektedir.
Kendisiyle tanışmam da böyle bir
vesile ile oldu. Genç bir tarihçi adayı olarak katıldığım bir sempozyumda
dinlemiştim kendisini ilk önce. Bir yıl sonra bir başka sempozyumda bu kez
dinleyici olarak değil anlatıcı olarak yer aldığımda dinleyicilerim arasında
onun da olması beni çok heyecanlandırmıştı açıkçası. Baykara Hoca’nın önünde
anlatmak kolay değildi. Bildirimi tamamlayıp anlatımımı noktalandığımda, oturum
başkanı adet olduğu üzere sorusu olanların olup olmadığını hatırlattığında
şaşkınlığım daha da artacaktı. Soru sormak için elini kaldıran arasında birisi
diğer soru sormak isteyenleri unutmamı sağladı. O el hocanındı. Tuncer Baykara
hoca soru sormak istiyordu.
Yeni yetme bir tarihçi adayı
olmanın yarattığı heyecanla gelen sorulara hazırlanırken Tuncer Baykara Hoca'nın sorusuyla karşılaşacağımı hiç beklemiyordum aslında. Oturum başkanı bekleneni
yaptı ve ilk soru hakkını Hoca'ya bırakmasında şaşılacak bir şey yoktu
aslında. Öyle de oldu. İşte dedim şimdi Tuncer Baykara’nın soruları knock-out
edecek. Ama heyhat öyle olmadı. Usta bilim insanı kısa bir düzeltmenin ardından
beni tebrik edip öğrencilik yıllarından bu yana kullandığı neredeyse elli
yıllık not defterini bana hediye etti. Bilimsel yazındaki şüpheci geleneğin
önemli temsilcilerinden olan hoca yetişmekte olan benim gibi acemi oğlanlarına müsemmasıyla
bilinirmiş meğer. Ülkemizde önüne geçemediğimiz kişisel egonun zerresi
kendisinde bulunmuyormuş da ben boşuna heyecanlanmışım. Aldığım hediye de
cabası.
Bu küçük not defterinden ne
doktorlar, profesörler yetişti bugün yeni öğrenciler yetiştirmekteler. Bu
gerçekten yolun başındaki bir tarihçi için onur kaynağı iken bir yanda da
önemli bir sorumluluk. Bu not defterindeki özel kayıtları, Hoca’nın aldığı
notları ve ileride kullanmak için kaynaklardan derlediği atıfları okumak,
anlamak ve kullanmak önümdeki ciddi bir hedef şimdi. Hoca’nın yazısı sizin de
görebileceğiniz gibi bazen inci gibi dökülmüş bazen ise zamanın hızına yenilmiş.
Yine de el yazısının bir anlam taşıdığı dönemlerde yetişen Baykara’nın nazik ve
bilge karakterinin el yazısından yansıdığını iddia etsek çok da ileri gitmiş
olmam diye düşünüyorum. Bu notlardaki notlarda Hoca’nın bilge kişiliği kadar
mesleki becerilerini de yazınında önemli bir yer tutan edebi zevklerini ve çok
yönlü merakını da görebilmekteyiz.
Aldığı notlar arasında neler yok
ki Tuncer Baykara’nın. Başladığı dilleri öğreniyoruz örneğin. Farsça ve Arapça’yı
seçmek şaşırtmasa da akranları arasında sıyrılmasını sağlayacak derecek
İngilizce, Fransızca, Almanca ve Yunanca notlar olması ilginç. Tarihçiliğimizin
en büyük sıkıntıları arasında yer alan yabancı dilde yayın takip edememenin
Hoca için geçerli olmadığını görüyoruz. Not defterinden anlıyoruz ki Tuncer
Baykara hoca geniş çalışma alanını farklı dillerden çok geniş bir çerçevede
okuyor ve bilimsel merakını adanmışlıkla besliyor. Gerçekten de Tuncer Baykara
hoca tarihin çok çeşitli alanlarında çalışmalar yapmış birisidir. Ortaçağ
Avrupa’sından Türk Tarihi’ne, Cumhuriyet Tarihi’nden Beylikler Dönemi’ne kadar.
Mesleki bir avantaj olarak çok yönlülüğü O’nun tarihsel meseleleri yorumlama
kabiliyetini sıkıcılıktan ve perspektifsizlikten kurtarıyor.
Onlarca kitabı ve sayısız
makalesi bulunan Tuncer Baykara’nın tarihe bu çok yönlü yaklaşımı bizim gibi
genç kuşak tarihçilerin imreneceği bir derinliği göstermektedir. 1967’de
tutmaya başladığı bu not defterinin sararmış yapraklarını çevirdikçe çok
çeşitli konularda aldığı notlara denk geliyorum. Biyografisini incelediğimizde
not defterini tutmaya Erzurum’daki asistanlığı yıllarına denk geldiği
anlaşılmaktadır. Hem kendi tezinde kullanmak için edindiği kimi kaynak
taramalarını hem de tüm akademik hayatı boyunca katıldığı bilimsel
çalıştaylarda kullanmak üzere zaman içinde aldığı notları okuyup zamanda hızlı
bir yolculuk yapıyoruz adeta. Bazı notların üzerinde çok durulmuş, kırmızı
kutulara alınmış, kimisinin altı birkaç defa çizilmiş. Örneğin önce Fransızca tercümesi
bulunan bir kaynağın Farsça orijinali bulununca hemen altına not alınmış. Kimi
zaman kroniklerin zamanla edindiği yol isim isim çıkarılmış.
Her bir sayfası başka bir tarihi
hadise bu küçük not defterinin adeta. Yetmişlerinin sonunda Baykara Hoca’nın
bir kütüphane çalışmasına rastlıyoruz. Hoca özenle kütüphane fişlerini not
almış. Bu fişlerin hangi kütüphane raflarında bulunduğunu bilemiyoruz. Hoca’nın
hangi değerli çalışmasına bu notların eşlik ettiğini çıkarmak zor. Ancak
kütüphanelerde geçirilmiş uzun bir ömrün izlerini bu küçük not defterinde takip
etmek insanı keyiflendiren bir olgu. Hoca’nın elinde not defteriyle meçhul
kütüphanenin tozlu raflarında numaraları özenle not alınmış kitapları arasını
hayal etmek bir düş gibi. Okurlarının ve öğrencilerinin bu notlardaki küçük
rakamlarla ulaşılan kaynaklarda ulaşılan ve Hoca’nın dehasıyla kaleme alınan
eseri o tatlı düşün bir neticesi. Hem o düş hem o netice kendisini bu not
defterinden yılları aşarak aktarılmış şimdi.
Hoca’nın not defteri sadece
bilimsel çalışmalarıyla dolu değil elbette kişisel notları da bulunmakta. Tozlu
yapraklarını çevirdikçe her birisi insanı tebessüm ettiren keyifli notlarla
karşılaşmamak içten bile değil. Örneğin bir yerde hoca günlük bir düzen
tutturmuş, onu fark ediyoruz. Akademik çalışmalarına ve dolu dolu geçen
bilimsel hayatına bakınca böylesi bir düzen insanı şaşırtmıyor elbette. Buna
göre Tuncer Baykara hoca günü yaklaşık olarak on iki saate ayırmış. Sabah saat
altı da kalkan Baykara Hoca’nın erkenci olduğunu söyleyebiliriz. Yarım saatlik
kahvaltı ritüelinin ardından Hoca’nın bir saatini İngilizce’ye ayırdığını
görüyoruz. Belki de bu yüzden bu düzenin Hoca’nın kariyerinin ilk yıllarına ait
olduğunu düşünebiliriz. Hoca’nın günlük mesaisinin ardından saat beş ile sekiz
arasını serbest zaman olarak işaretlediği dikkatimizi çekiyor. Ancak saat
sekizden sonra on bire kadar yeniden İngilizce’ye zaman ayrıldığını görüyoruz.
Belli ki Hoca İngilizce’yi ciddiyete
alıyor günlük olarak dört saati dile ayırıyor. Serbest zamanı dahi işaretlemiş
olarak iş disiplinini kişisel yaşamına yansıttığını görebiliriz. Günümüzde
konusu ne olursa olsun bilimsel çalışmalara, dil öğrenmeye ya da iş ile kişisel
yaşamına nasıl yaklaşacağına karar veremeyenlere çok yerinde bir örnek bırakmış
Baykara Hoca. Hem işe hem yaşama hem de yabancı dil öğrenmeye vakit öğrenmeye
nasıl vakit ayrılacağını dahi görebildik Hocanın not defterinden. Tuncer
Baykara gibi örnek bir isimden öğreneceğimiz çok şey var. Bilimsel merakı, iş
disiplini ve hayata bakış açısıyla parlak bir akademisyen olmanın yanı sıra bilge
bir kişilik Tuncer Baykara. Bana hediye ettiği küçük not defterinden çok şey
öğrendim. Tarihçilik mesleğine dair alıntılar, bilimsel merakı geliştirmeye
yönelik anılar ve zamanı nasıl değerli kullanabileceğine dair yaşanılmış
örnekler.
İleri Okumalar:
- Tuncer Baykara, Ben, Kendim ve Tarihçilik Yolunda Kırk Yıl (1964-2004), IQ Kültür Sanat
Yayıncılık, İstanbul, 2004.
- Prof. Dr. Mehmet Öz, Tuncer Baykara Armağanı, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara, 2011
- Akif Erdoğru, Doğumunun
65. Yılında Prof Dr. Tuncer Baykara’ya Armağan Tarih Yazıları, IQ Kültür Sanat
Yayıncılık, İstanbul, 2006
- Nilüfer Keskin, Tuncer Baykara, Hayatı, Eserleri, Şahsiyeti ve
Fikirlerine Dair Bir Araştırma, Medrese Kitabevi, Afyon, 1997
There are not many people in our world who are so famous of their teachin skills and Prof.Dr.Tuncer Baykara is one of them. We should be proud that such people live in our country.
YanıtlaSilThe work of the professor allows us to discover some new facts. This applies not only to a certain period. Such knowledge will be important.
YanıtlaSilAwesome! Education is the extreme motivation that open the new doors of data and material. So we always need to study around the things and the new part of educations with that we are not mindful.
YanıtlaSilIn order to read the notes made over time and to understand the essence of how to use them in the situation that has arisen, you need to try very hard.
YanıtlaSilThank you for shedding light on this topic with such thoroughness. I found it both insightful and valuable
YanıtlaSil