George Orwell’den Mein Kampf Eleştirisi


Dünyayı sarsan başyapıtının ortaya çıkmasından önce George Orwell, İkinci Dünya Savaşı, tek başına dünyayı kana bulayan sorumlusu ve deli saçması görüşlerini doldurduğu kitabı hakkında bir yazı kaleme alır. Tüm dünyanın Hitler’in karizması altında şaşkına döndüğü, batılı müttefiklerin ne yapacaklarını şaşırdığı, üçüncü dünya ülkelerinin bu şaşılası kudret karşısında hazır ola geçtiği bir zamanda George Orwell keskin kalemiyle onu alaşağı eder. Almanca olarak yayınlanışının neredeyse on beşinci yılında yazarının dünyayı ele geçirme planlarına ulaşmak üzere olduğu artık kabul görmüş iken karşı sesler kendisine toplumsal bir taban bulamıyordu. George Orwell’in de altını çizdiği gibi toplumlar kudretli önderler karşısında büyülenmiş gibidir. İşte tam da bu anda Orwell New English Weekly dergisi'nde Hitler ile kavgaya girişir.


George Orwell’in eleştirisinde değindiği bir gerçek de on yıl önce yapılan baskı ile eleştirisini kaleme aldığı zamanki yapılan baskı arasında muazzam bir fark olmasıdır. On yıllık süre içinde Hitler’in toplumsal algılanışı tümüyle değişmiş ve tarih yeniden yazılmaya başlanmıştır. Günümüzde de Türkiye’de basılma, satılma ve alınma nedenselliği tartışma götüren bu kitabın nadiren okunduğu da bir başka gerçektir. Hala okumadıysanız, okumayınız. Bazı kitaplar okunmaya değmezler. Bu da öyle. Söz konusu kitabın George Orwell tarafından okunması ve eleştirel bir tartışmaya açılması dönemselliği bakımından öncü bir adımdır. Herkesin gıpta ettiği bir lidere George Orwell küçük bir başkaldırı başlatmıştır. Böylece Orwell, parlak zekasını göstermiş, henüz hiç kimsenin yapamadığını yapmış ve Hitler’e karşı, en azından yazınsal alanda, bir savaş açmıştır.

George Orwell bu eleştiriyi yayınladığında henüz müttefikler Almanya’ya karşı bir savaş başlatmamıştır. 1939 yılında Alman güçleri Polonya’yı işgal etmiştir ve tüm dünya Almanya’nın işgali karşısında şaşkınlık ve suskunluk içinde gibidir. Aynı yılın sonlarına kadar henüz işgal edilmemiş Fransa ve İngiltere Almanya’ya savaş açacaklardır ama kimse henüz Hitler'e karşı çıkamamıştır. George Orwell’in eleştirisini kaleme aldığı günlerde kimse Hitler bir cani olduğunu düşünmüyordu. Kitabı da hala eleştiri oklarını toplamış değildi. Polonya’nın işgali henüz gazetelerce yeni bir dünya savaşının başlangıcı olarak haberleştirilmemişti. George Orwell üstün bir betimleme ile Hitler’in kitabı ilk kez alaya alıyor ve yaklaşan yeni savaşın saflarını netleştiriyordu. Özgür dünya ile despot düşünceler arasında yeni bir savaş patlak verecektir ve George Orwell New English Weekly dergisinin 21 Mart 1940 tarihli sayısında bunu ilk ilan eden kişidir.



Adolf Hitler’in Mein Kampf Eleştirisi

George Orwell, New English Weekly, 21/03/1940

Hangi olayların başlattığı hız göstergesi olan Hurst and Blackett’in[1] bir sene önce sansürsüz olarak yayınlandığı Mein Kampf’i Hitler yanlısı bakış açısıyla hazırlanmıştır. Çevirmen’in önsözündeki ve notlarındaki açık niyeti kitabın vahşetinin tonunu düşürmek ve Hitler’i olabildiği kadar nazik bir aydın gibi göstermektir. Bu zamana kadar Hitler hala saygıdeğer birisiydi. Alman işçi hareketini ezmiş olduğundan neredeyse mülk sahibi sınıflar onu neredeyse her şey için affetmek eğilimindeydi. Hem Sol hem Sağ “Nasyonel Sosyalizm sadece Muhafazakârlığın bir türevidir” sığı kavramlaştırma üzerinde mutabıktı.

Sonra aniden ortaya çıktı ki Hitler hiç de saygıdeğer birisi değildi. Bunun bir sonucu olarak, Hurst and Blackett’in edisyonu “tüm gelirinin Kızıl Haç’a bağışlanacağını” açıklayan yeni bir kitap kapağı ile yayınlandı. Buna rağmen, Mein Kampf’in basitçe içsel kanıtları dahi Hitler’in amaçları ve görüşlerinin değiştiğini gösterdiğine inanmayı güçleştirir. Bir yıl önce veya on beş yıl önce yaptığı hitaplarını karşılaştırdığımızda, düşüncesinin rijitliği ortaya çıkacaktır, dünya görüşü hiç gelişmemiştir.  Saplantılı birisinin takıntılı vizyonudur ve güç politikalarının geçici manevralarından pek etkileniyor gibi değildir. Muhtemelen, Hitler’in kendi aklında, Rus-Alman Paktı[2] zaman çizelgesinde bir değişiklikten daha fazlası değildir. Mein Kampf’ta ortaya konan plan önce Rusya’yı yere sermeyi ve İngiltere’yi yere serme niyetini ima etmektedir. Şimdi, ortaya çıktığına göre, önce İngiltere ile ilgilenmelidir, zira ikisi arasında Rusya rüşvete daha kolay gelebilendir. Ama İngiltere resmin dışına çıkarıldığında Rusya’ya da sıra gelecektir- ki şüphesiz Hitler bunu düşünmektedir. Bunun böyle olup olmayacağı elbette başka bir sorudur.


Varsayalım ki Hitler’in programı uygulamaya konulabilsin. Öngördüğü şey, bundan yüz yıl sonra, birçok “oturma odasın”na (örneğin Afganistan’a ya da oralara bir yerlere kadar uzanan) sahip 250 milyonluk bir Alman devleti, oğlanları savaşa hazırlaması ve taze müfrezenin bitmeyen tatbikatı dışında içinde hiçbir şey olmayan korkunç beyinsiz bir imparatorluk. Bu canavarca vizyonu nasıl kabul ettirebilirdi ki? Kariyerinin bir aşamasında, kendisinin Sosyalist ve Komünistleri ezebileceğini gören, ağır sanayiciler tarafından finanse edildiğini söylemek kolaydır. Şayet varlığı hâlihazırda büyük bir ivme kazanmasaydı onu destekleyemezlerdi. Yine, yedi milyon işsizi ile Almanya’daki durum demagoglar için şüphesiz ki idealdir. Ama Hitler bir çok rakibini, kendi kişiliğine ilgi kazanma istemeseydi yenemezdi, bunu Mein Kampf’in sakar yazınına bakarak dahi anlayabiliriz, ya da şüphesiz ki hitaplarını dinlerken sıkıcı bir biçimde... Aslında onun hakkında daha derin bir cezp edici yan vardır. Fotoğraflarını gördüğünüzde dahi gördüğünüzde de bunu hissedersiniz. Özellikle Hurst and Blackett’in edisyonundaki gibi özellikle Sturmabteilung[3] günlerinde gösteren fotoğraflarını öneririm. Beş para etmez, köpek gibi yüzü telafisi mümkün olmayan hataları altında ezilen bir adamın yüzüdür. İnsani olmaktan çok uzakta, şüphesiz ki Hitler’in tam da kendisi gördüğü şekilde, İsa’yı çarmıha çekilirken gösteren sayısız resimdeki ifadenin yeniden üretimidir.   Evrensel kötülüğünün temel ve kişisel nedeni ancak tahmin edilebilir; ama her haliyle kötülüğü burada. Kendisine göre o Şehit[4], kurban, kayalara zincirlemiş Prometheus[5], kendisini feda ederek tek koluyla yenilmez tanrılara karşı savaşan kahramandır.  Bir fareyi öldürdüğünde bir ejderhayı öldürmüş gibi göstermesini bilmektedir. Napolyon’da olduğu gibi kadere karşı savaştığını hissedebilir, yenemeyeceğini ama bir şekilde galibiyeti hak ettiğini düşünebilirsiniz. Böylesi bir tavrın çekiciliği elbette muazzamdır; izlediğimiz filmlerin yarısı böyle bir temaya dayanmaktadır.


Yine yaşama karşı hedonistik[6] bakışın yanlışlarına tutunmuştur. Geçen savaştan bu yana[7] neredeyse tüm “ilerici” batı düşüncesi,  zımnen insani varlıkların huzur, güvenlik ve acıdan kaçınma dışında bir şey istemediğini varsaymıştır. Böylesi bir yaşam bakış açısında; örneğin, vatanseverliğe ve askeri erdemlere yer yoktur. Çocuklarını askerler ile oynarken bulan Sosyalist genellikle üzgündür, ama asla oyuncak askerlerin yerine bir şey koymayı düşünemez; bir şekilde kurşun pasifistler olmaz! Hitler, kendi kasvetli aklında istisnai dayanıklılığı ile idrak ettiğinden, insanoğlu sadece rahatı, güvenliği, kısa çalışma saatlerini, hijyeni, doğum kontrolünü ve genel olarak aklıselimi istemediğini ayrıca en azından geçici de olsa mücadeleyi ve özveriyi, bahsetmeye gerek yok bavulları, bayrakları ve geçit alaylarını da istediğini anlamıştır. Buna rağmen ekonomik teoriler gibi olabilir, Faşizm ve Nazizm psikolojik olarak yaşamı hedonistçe ele alan herhangi bir şeyden daha derindir. Aynı şey muhtemelen Sosyalizm’in Stalinist askeri versiyonu için de geçerlidir. Büyük diktatörlerin her üçü[8] de halklarının üzerine ağır ekonomik yükler bindirerek güçlerini artırmaktadır. Oysaki Sosyalizm ve hatta gönülsüzce de olsa Kapitalizm bile halka “sana iyi zaman vaat ediyorum” demektedir, Hitler ise onlara “size mücadele, tehlike ve ölüm vaat ediyorum” demiş ve sonuçta tüm ulus ayaklarına kapanmıştır. Belki sonra bundan rahatsız olacak ve fikirlerini değiştirecektir, aynı bir önceki savaşta olduğu gibi.  Birkaç yıllık katliam ve açlıktan sonra “en büyük kitleler için en büyük mutluluk”[9] iyi bir slogandır, ama şu an için sloganı “Lieber ein Ende mit Schrecken als ein Schrecken ohne Ende”[10] onun önüne geçmektedir. Şimdi bunu basan adama karşı savaşıyoruz, duygusal cazibesini küçümsemek zorunda değiliz.

Çeviriye esas metin için tıklayınız.



Doç. Dr. Selahattin ÖZKAN

Güncel Tarih’e destek olmak için lütfen tıklayınız






[1] 1933 yılında Mein Kampf’ı ilk kez İngilizce olarak yayınlayan yayın evi.
[2] 1939’da imzalanan Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı
[3] Alman Nasyonel Sosyalist İşçi Partisi’nin paramiliter kolu.
[4] Hıristiyan mitolojisine göre sadece din için ölen değil aynı zamanda Tanrı Kelamını taşıyan anlamını da içerir.
[5] Yunan mitolojisinde İnsanlara ateşi armağan eden titan. Bu suçu nedeniyle Zeus tarafından zincire vurulmuştur.
[6] Hazzı her şeyin önüne koyan Yunan felsefe ekolü.
[7] Birinci Dünya Savaşı.
[8] Stalin, Hitler ve Mussolini
[9] İngiliz Filozof ve Hukukçu Jeremy Bentham’ın ünlü sözü.
[10] “Korkulu bir son, sonu olmayan bir korkudan daha iyidir” anlamına gelen Almanca deyiş. 

3 yorum:

  1. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. I often think about Hitler. It is something unexplainable how one person could be so cinvincing. George Orwell created this book, and we see he was also aminable to this image of absolute cult.

    YanıtlaSil
  3. The basic idea is that there is a huge difference between oppression and promotion because one concept is completely different from the other.

    YanıtlaSil