1945
sonrasında açık bir şekilde Sovyet tehdidine maruz kalan Türkiye dış
politikasını Sovyetlerden gelebilecek olası saldırılara ancak batılı
devletlerden yardım alarak bertaraf edebileceği gerçeğini göz önünde
bulundurarak şekillendirmiştir.[1] Bu bakış açısı dini, kültürel ve tarihsel bağlarının derin olduğu Ortadoğu
devletleri ile olan ilişkilerini de etkilemiş ve bu gerçekliklerin dışında batı
yanlısı bir politika izlemeye başlamıştır.[2] Dış
politikadaki bu kırılmanın açığa çıktığı somut olaylardan bir tanesi de
İsrail’in durumuna ilişkin Türkiye’nin tutumudur. Türkiye 1947 yılında İsrail
devletinin kurulmasına sebep olacak taksim planının Birleşmiş Milletler ’deki
görüşmelerinde esnek politika güdebilme yeteneğini yitirmemesi nedeniyle
kendisine batılı devletlerce yapılan baskılara rağmen hayır oyu kullanmıştır.[3] Ancak aynı yıl başlayan Marshall yardımlarıyla birlikte Türkiye batılı
devletlere daha çok yaklaşmaya başlamıştır.
Bu nedenle 11 Aralık 1948’de BM tarafından alınan Filistin uzlaştırma
komisyonun kurulması kararına Filistin’in yakın doğuda sürekli bir kargaşa ve
tehlike yuvası olmasından dolayı bölgede adaletli bir nizamın kurulması için
Fransa ve ABD ile candan bir işbirliği temenni ederek evet demiştir.[4]
Ortadoğu Komutanlığı Kurma Fikrinin Ortaya Çıkışı
Ortadoğu Komutanlığı Kurma Fikrinin Ortaya Çıkışı
İkinci
Dünya Savaşı sırasında yaşanan gelişmeler Mısır’ı Ortadoğu’nun askeri, siyasi ve
ekonomik faaliyetlerin merkezi haline getirmişti. İngiltere savaş sonrasında
Mısır ile imzalamış olduğu 1936 ittifak antlaşmasına göre Süveyş’te varlığını
devam ettirmek istiyordu. İkinci dünya savaşında etkin olarak kullandığı
Süveyş’teki üstünü 1947 yılında İngiliz Ortadoğu Komutanlığı karargahı haline
getirmişti. Ancak bu noktadan itibaren Mısır’ın şiddetli karşı koymasıyla
karşılaşmıştır. Mısır İngiliz güçlerinin ülkeyi terk etmesini istemeye
başlamıştır.[5]
1948-1949
Arap İsrail Savaşı Ortadoğu’ya yeni bir mücadele unsuru getirmişti. Araplarla
Yahudiler arasındaki mücadele ve Arapların yeni yeni kurulan İsrail devletini
ortadan kaldırmak istemeleri bölgeye Amerikan’ında yakından ilgi duymasına
neden oldu.[6] İngiltere bu durumdan yararlanarak Ortadoğu’da kurmak istediği askeri
komutanlığa ABD’nin de dahil olmasını istiyordu.1949 Kasım sonlarında ABD dış
işleri bakan yardımcısı Türkiye’de Ortadoğu ABD Ortadoğu büyükelçileri ile
toplantı gerçekleştirmiş, bu toplantı sonucunda yaptığı açıklamada Truman doktrini
çerçevesinde dört nokta programını uygulamaya devam edeceklerini, kendisine
sıkça sorulardan biri olan ABD’nin bölgesel askeri ittifaklara üye olmasında
şimdilik bir zorunluluk görmediklerini açıklamıştı.[7]
1950 yılının başlarından itibaren
ABD ve İngiltere bölgeye ilişkin görüş ayrılıklarının üzerinden gelmeye
çalışarak,[8] Güneydoğu Asya’da yaşanan olayların Ortadoğu’da da yaşanmasını engellemek
amacıyla bölgede NATO benzeri bir askeri güvenlik sistemi kurma çabası içine
girmişlerdir.[9] 7 Mayıs 1950’de İngiliz, Fransız ve ABD dışişleri bakanlarının katıldığı üçlü
Londra zirvesi İngiliz Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu’da bir savunma paktının
kurulması yönündeki düşüncesini açıklayarak NATO modelinde ( Türkiye, Mısır,
Avustralya, Yeni Zelanda ve Güney Afrika’yı içine alan ) bir Ortadoğu savunma
paktının İngiltere tarafından kurulması istendiğini belirtti. ABD heyeti ise
dünyanın diğer yerlerinde ki sorumlulukları nedeniyle böyle bir pakta destek
vermeyeceğini ancak İngiltere’nin bu çalışmalarına engel olmayacağını belirten
bir açıklama yaptı.[10] 25 Mayıs 1950’de yayınlanan üçlü deklarasyonda ise ABD, İngiltere ve Fransa,
İsrail ve Arap devletleri arasında sınırlarının korunacağını ve bölge
ülkelerine sadece savunma amaçlı silah satılacağına ilişkin maddeler yer
almaktaydı. ABD bölgeye ilişkin konularda İngilizlerle işbirliği yapacağının
sinyallerini vermiş oluyordu. ABD yetkililerince, bölgedeki ABD etkinliğinin az
olduğu düşünülmekte ve Sovyet uydu devletlerine yakın olan devletlerin
komünizmden korunmak için ABD desteğine ihtiyacı olduğu, bu nedenle ABD’nin
Ortadoğu ülkelerine daha çok yardım etmesi gerektiği düşünülmekteydi.[11] Türkiye de ise bu çalışmaların Akdeniz ve Avrupa’nın savunmasından ayrı
tutulmaması gerektiği şeklinde algılanıyordu. Eğer çalışmalar bu yönde olursa
olası Sovyet saldırısına karşı etkili bir savunma sağlanabilirdi.[12] Türkiye’de üçlü deklarasyonun Ortadoğu’da Sovyetlere karşı bütünleştirici bir
etki yaratacağı düşüncesi ortaya çıkmıştır.[13]
Üçlü Deklarasyon
İlanından ve 13 Ekim 1951 de Mısır’a Resmi Olarak ODK Üyeliğinin Teklif
Edilmesine Kadar Olan Gelişmeler
1950 yılında gelişen olaylar bölgeye
ilgisi olan devletlerin gelecekteki Ortadoğu politikasını etkileyecekti.
İngiltere’nin Süveyş’teki askeri üsse ilişkin sorunları çözülememişti. Arap
milliyetçiliği yükselmeye devam etmesi, Arap dünyasındaki Haşimi Mısır
çekişmesi, Arap İsrail gerginliğinin devam etmesi gibi nedenler Ortadoğu da
tansiyonun artmasına neden olmaktaydı.[14] 1950 Haziranında Kore krizinin savaşa dönüşmesi devletlerin bölgeye ilişkin
yaklaşımlarında bazı değişiklikler meydana getirdi. ABD’de hiçbir şey yapmadan
beklenildiği takdirde Sovyetler ’in İran’dan başlayarak Ortadoğu’yu ele
geçireceği düşüncesi oluşmuştu.[15] ABD bu dönemde Ulusal Güvenlik konseyi 68 sayılı raporuna göre politikalarını
geliştireceğini deklare etmiş, geniş çaplı askeri bir yapılanmaya gitmiştir. Bu
politika değişikliği Ortadoğu’nun savunulmasına ilişkin geliştirilen
stratejilerde de değişiklik meydana getirmiştir. REAPER adı altında
geliştirilen planlarda ABD’nin batı Avrasya ve ilerisinde bir savunma hattını
tutması öngörülüyordu. Bu hat Tronheim, Oslo, Ren Nehri, Alpler, Piave Nehri,
Adriyatik Denizi, Türkiye ve Hürmüz boğazından geçmekteydi.[16] Ancak
ABD İngiltere’nin önerilerine askeri kuvvet gönderme dışında katılmaya devam
etti. Bölgede Türkiye Mısır’a göre daha çok önem taşıyordu ve ABD Türkiye’de
sahip olduğu askeri etki sayesinde Ortadoğu’ya yeterli katkıyı sağladığını
düşünüyordu.[17]
22-24 Ocak 1951 de İngiltere’nin
Ortadoğu Başkomutanı General Bryan Robetson ile NATO Güney Kanadı
Komutanlığı’na atanan ABD Altıncı Filo komutanı Amiral Carney Türkiye’nin
Ortadoğu savunma planında oynayabileceği rol dahil olmak üzere Ortadoğu ile
ilgili problemler üzerinde ortak bir karara varabilmek üzere Malta’da bir araya
geldiler. Toplantıda Robertson Türkiye’nin coğrafi açıdan Ortadoğu’nun bir
parçası olduğunu ileri sürdü ve ABD Genelkurmay Başkanlığı’nın bölgenin
savunulmasına yönelik isteksizliğinden bu görevin kendilerine bırakıldığını
belirtti. Bundan dolayı Türklerin bölgedeki İngiliz karargahlarını askeri
planlarını koordine etmeleri gerektiği bir merkez olarak görmeleri gerektiği
düşüncesini savundu. Ancak Carney Türkiye’ye silah temin eden başlıca ülkenin
ABD olduğunu bu ülkenin Akdeniz de kendi komutası olmasında gerektiği ve
Türklerinde Avrupa’nın savunmasının bir parçası olmak istediklerini ve
kendilerini Ortadoğu’ya endekslemek istemediklerini öne sürerek bu görüşe karşı
çıktı.[18]
Türkiye,
ABD görüşlerine paralel bir görüşte bulunuyordu. Kendini Ortadoğu devleti
olarak değil Avrupa ve Ortadoğu’yu birleştiren bir konumda görüyor, Akdeniz
meselelerinde etkin rol almak istiyordu. Dönemin dışişleri bakanı Fuat Köprülü
mecliste yaptığı 24 Şubat 1951 tarihli konuşmada hükümetin Avrupa ve
Ortadoğu’yu birbirinden ayrı görmediğini coğrafi ve kültürel olarak her iki
tarafa ait olduklarını düşündüklerini belirtmektedir. Ayrıca Atlantik paktının
Akdeniz Komitesine fikir alışverişi için davet edilmekten memnuniyet
duyduklarını belirtmiştir. Bölgeye yönelik olası saldırıların ancak NATO
çerçevesinde bölgeyi kapsayan bir oluşumla bertaraf edilebileceği düşüncesinde
olduklarını belirtmiştir.[19]
ABD
Dışişleri Bakanlığı tarafından 15 Mayıs 1951’de yapılan açıklamada, ABD’nin
Türkiye ve Yunanistan’ın NATO’ya üye olarak alınmalarını İngiltere ve Fransa’ya
teklif ettiğini bildirmiştir. Ancak İngiltere, Türkiye’yi NATO’ya dahil etmek
yerine, bu ülkenin kurulması düşünülen Ortadoğu Komutanlığında görev alması
fikrinde ısrar ediyordu.[20] Türkiye NATO’ya üyelik için hiçbir şarttı kabul etmeyeceğini açık etmiş [21] ancak NATO’ya üye olduğu takdirde Ortadoğu savunmasında yer almayı kabul
etmiştir.[22] Türkiye
‘ye göre böyle bir durum eşitlik haklarına uymamaktadır.[23] Türkiye’nin bu konudaki net tavrı İngilizler tarafından görülmüş ve Türkiye’nin
NATO’ya üye olması sonrasında ODK’ya üye olması için daha iyi baskı
yapılabileceği değerlendirilmiştir.[24] İngiliz
hükümeti Türkiye’ye ABD’nin yaptığı seviyede bir yardım yapamadığının bu
nedenle Türkiye’ye bu konuda ABD tarafından yapılacak baskıların daha etkili
olacağını düşünmektedir. [25] Ayrıca
ABD’nin sembolikte olsa ODK için askeri birlik tahsis etmesi ODK başarılı
olması için gerekli görülüyordu.[26]
13
Ekim 1951’de Türkiye, İngiltere, Fransa ve ABD Mısır’ı resmi olarak Ortadoğu
Komutanlığına katılmak için davet ettiler. Mısır’ın özgür dünyaya ait olduğunu
savunması konusunda diğer özgür devletlerle eşit haklara sahip olacağı,
Mısır’ın ve diğer bölge ülkelerinin savunmasının ancak ortak hareket ederek
sağlanabileceği teklifte yer almaktaydı. Avustralya, Güney Afrika ve Yeni
Zelanda’nın da söz konusu komutanlığa davet edildiği belirtilmeydi.
Komutanlığın komuta merkezinin de Mısır’da konuşlanacağı bildiride
bulunmaktaydı. Ortadoğu Komutanlığı bölge devletleri arasındaki çatışmalara
taraf olmayacak, Mayıs 1950’de yayınlanan üçlü bildiride yer alan hususlara
sadık kalacağı duyurulmaktaydı.[27] Sovyetler
ise duruma seyirci kalmamış ve 24 Kasım 1951’de ABD’ye konuyla ilgi bir nota
iletmiştir. Söz konusu girişimin Atlantik Paktı ülkelerinin saldırgan
tavırlarının bir devamı olarak görüldüğü Ortadoğu Komutanlığının kurulmasının
gerçek amacının Ortadoğu’nun yabancı güçler tarafından işgal edilmesi olduğu
görüşüne yer verilmiştir. [28] ABD
ise Sovyetlerin Ortadoğu’ya ilişkin görüşlerinde samimi olmadıklarını,
özellikle ikinci dünya savaşı sonrası Türkiye olan tavırlarının düşmanca
olduğunu içeren karşı bir nota sunmuştur.[29]
Mısır
1950 Nisan’ında 1936 İngiltere Mısır Dostluk Antlaşmasının yenilenmesi talebini
reddetmişti. Kendisine sunulan Ortadoğu Komutanlığına üyeliğin ülkesindeki
İngiliz askeri varlığının yancı güçlerce desteklemesi anlamına geldiğini
belirterek bu teklifi reddetmiş bununla da yetinmeyerek 1936 dostluk
antlaşmasını iptal ettiğini açıklamış ve Mısır parlamentosunda aldığı kararla
Kral Faruk’u Mısır ve Sudan’ın kralı ilan etmiştir.[30]
Sonuç Yerine
Mısır’ın
Ortadoğu Komutanlığına katılmayı reddetmesi söz konusu fikrin ölü doğmasına
neden oldu. Ancak Kahire’nin ret cevabını kabul etmekte zorlanan İngiliz ve
Amerikalılar ODK fikrinden vaz geçmeyecekler diğer Arap devletleri ve İsrail’i
yanlarına çekebilmek umuduyla projeyi gündemde tutacaklardı.[31] Türkiye’nin ODK içinde yer alması Arap dünyasında tepki çekmiş ve Arap
ülkelerinde Türkiye karşıtı gösteriler yapılmış, Arap basınında Türkiye batının
uşağı olarak ele alınmıştır.[32]
ABD’ye
göre, ODK yapılanması NATO’nun sağ kanadının güvenlik altına alınmasına büyük
katkı sağlayacaktı, ancak Mısır’ın olmadığı bir ODK’nın bu bölgeden gelecek
saldırılara karşı Türkiye’yi korumakta yetersiz kalacağı düşünülmekteydi.
Ayrıca Süveyş bölgesi Afrika’nın savunulması için hayati önem taşıyordu. Mısır
bu önemine rağmen ODK kurulması için girişimlere hız kaybetmeden devam edilmesi
düşünülmektedir. ODK fikrinden bu nedenle vaz geçilirse diğer bölge ülkeleri
ile olan ilişkilerde zararlı bir durum ortaya çıkacağı ABD çevrelerince
düşünülmekteydi. Mısır’ın geçmişi sürekli olarak güncel sorunları
değerlendirirken göz önünde tutması nedeniyle bu konuda mantıklı davranması
düşülmemekte ve ODK’na üye olması yakın gelecek için beklenmemekteydi.[33] Türkiye
ise ODK’nın Arap devletleri ve İsrail için çekici olacağı düşüncesindeydi.[34]
Mısır’da
23 Temmuz 1952’de İngiliz aleyhtarı olan Albay Cemal Abdül Nasır’ın
liderliğinde bir darbe gerçekleştirilerek rejim değişikliği yapıldı.[35] İngiltere’nin Mısır’daki yeni rejimle ile
birlikte 1936 İngiliz-Mısır antlaşmasını yenileme ümidi kayboldu. Önceki
yönetim gibi yenisi de İngilizlerle söz konusu antlaşmayı yenilemeyi reddetti.
Sonuçta Haziran 1952’de ABD ve İngiltere Mısır’ın katılmayı reddetmesine rağmen
ODK’yı bir askeri komutanlıktan ziyade bir planlama organizasyonu olarak hayata
geçirme konusunda karara vardılar. Böylece ODK yerine Ortadoğu Savunma
Organizasyonu doğmuş oldu.[36] Türkiye bundan sonraki dönemde de batı tarafından Ortadoğu’nun kilit ülkesi
olarak görülmeye devam etmiş Ortadoğu Savunma Organizasyonunda aktif görev
alması düşünülmüştür.[37] Türkiye ise önce dükkânın kurulup
sonrasında müşteri beklenmeli şeklinde ifade ettiği görüşüne göre söz
konusu organizasyonun bir an önce hayata geçmesini düşünmüştür.[38]
“Amerikan
Diplomatlarının Konferansı Sona Erdi”, Akşam,
1 Aralık 1949.
Arı,
Tayyar, Yükselen Güç Türkiye-ABD
İlişkileri ve Ortadoğu, Bursa, MKM Yayıncılık, 2010.
Armanoğlu,
Fahir, Amerikan Belgeleri ile Ortadoğu
Komutanlığı’ndan Bağdat Paktı’na 1951-1955, Ankara, Türk Tarih Kurumu
Basımevi, 1995.
Ayın
Tarihi, http://ayintarihi.byegm.gov.tr/turkce/date/1951-08-21 Erişim Tarihi:
23.12.2015.
Başbakanlık Cumhuriyet
Arşivi, Başbakanlık Basın Yayın ve Turizm Genel
Müdürlüğü, 2970, 19 Aralık 1952.
Bilgin,
Mustafa, Britain and Turkey in the Middle
East: Politics and Influence in the Early Cold War Era London & New
York, Tauris Academic Studies, 2008.
CAB
128/19.
CAB
128/23.
Cleveland
,William L., Modern Ortadoğu Tarihi,
Ankara, Agora Kitaplığı,2008.
Coşar,
Ömer Sami, “Ortadoğu’nun Güvenliği”, Cumhuriyet,
27 Mayıs 1950.
Daver,
Abidin, “ Ortadoğu’nun Güvenliğini Sağlamak İçin”, Cumhuriyet, 11 Mayıs 1950.
FRUS, 1950, The Near
East, South Asia, and Africa, Volume V, Document 74.
FRUS, 1951, Volume V, s. 231.
FO
800/830.
Gönlübol,
Mehmet, Olaylarla Türk Dış Politikası
Cilt: 1 (1919-1973), Ankara, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
Yayınları, 1982.
Hogan, Michael J., America in the World: The Historiography of US Foreign Relations
Since 1941, New York, Cambridge University Press, 1995.
Hurewitz,
J. C., Diplomacy In the Near and Middle
East A Documentary Record Volume 2 1914-1956, New York, Van Nostrand
Company, 1956.
Hurewitz,
J. C., Middle East Politics: Military
Dimensions, New York, Frederick A. Praeger, 1969.
Kürkçüoğlu,
Ömer E., Türkiye’nin Arap Ortadoğusu’na
Karşı Politikası (1945-1970), Ankara, Sevinç Matbaası, 1972.
McGee,
George, ABD-Türkiye-NATO-Ortadoğu,
İstanbul, Bilgi Yayınevi, 1992.
Onozova, Toru,
“Formation of American Regional Policy for the Middle East, 1950–1952:
The Middle East Command Concept and Its Legacy”, Diplomatic History, Vol. 29, no 1, 2005.
Ro'i,
Yaacov, From Encroachment to Involvement:
A Documentary Study of Soviet Policy in the Middle East 1945-1973, New
York, Halsted Press,1974.
Sever,
Ayşegül, Soğuk Savaş Kuşatmasında
Türkiye, Batı ve Ortadoğu 1945-1958, Boyut Yayınları, İstanbul 1997.
TBMM Tutanak Dergisi,
Cilt 5.
TBMM Tutanak Dergisi,
Cilt 9.
TBMM Tutanak Dergisi,
Cilt 12.
TBMM Tutanak Dergisi,
Cilt 14.
Yeşilbursa,
Behçet K., İngiltere ve Amerika’nın
Ortadoğu Savunma Projeleri ve Türkiye 1950-54, Ankara, Bizim Büro Basımevi,
2000.
Yeşilbursa
, Behçet K., “Turkey’s Participation in the Middle east Command and Its
Admission to NATO,1950-52” Middle Eastern
Studies. , 35:4, ss. 70-102.
[1]
Mehmet Gönlübol, Olaylarla Türk Dış
Politikası Cilt: 1 (1919-1973), Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesi Yayınları, Ankara 1982, s. 235
[2]
Ayşegül Sever, Soğuk Savaş Kuşatmasında
Türkiye, Batı ve Ortadoğu 1945-1958, Boyut Yayınları, İstanbul, 1997, s. 97
[3]
Tayyar Arı, Yükselen Güç Türkiye-ABD
İlişkileri ve Ortadoğu, Bursa, MKM Yayıncılık, 2010, s. 26
[4]
TBMM Tutanak Dergisi, Cilt 14, s. 154
[5]
J. C. Hurewitz, Middle East Politics:
Military Dimensions, New York, Frederick A. Praeger, 1969, s. 86
[6]
Fahir Armanoğlu, Amerikan Belgeleri İle
Ortadoğu Komutanlığı’ndan Bağdat Paktı’na 1951-1955, Ankara, Türk Tarih
Kurumu Basımevi, 1995, s. 192
[7]
“Amerikan Diplomatlarının Konferansı Sona Erdi”, Akşam, 1 Aralık 1949
[8]
George McGee, ABD-Türkiye-NATO-Ortadoğu,
İstanbul: Bilgi Yayınevi, 1992, s. 106
[9]
Michael J. Hogan, America in the World:
The Historiography of US Foreign Relations Since 1941, New York, Cambridge
University Press, 1995, s. 93
[10]
Behçet K. Yeşilbursa, İngiltere ve
Amerika’nın Ortadoğu Savunma Projeleri ve Türkiye 1950-54, Ankara, Bizim
Biro Basımevi, 2000 s.27
[11]
FRUS, 1950, The Near East, South
Asia, and Africa, Volume V, Document 74, s. 169
[12]
Abidin Daver, “ Ortadoğu’nun Güvenliğini Sağlamak İçin”, Cumhuriyet, 11 Mayıs 1950
[13]
Ömer Sami Coşar, “Ortadoğu’nun Güvenliği”, Cumhuriyet,
27 Mayıs 1950
[14]
Mustafa Bilgin, Britain and Turkey in the
Middle East: Politics and Influence in the Early Cold War Era London &
New York, Tauris Academic Studies, 2008 s. 164
[15]
Behçet K. Yeşilbursa “Turkey’s Participation in the Middle east Command and Its
Admission to NATO,1950-52” Middle Eastern
Studies , 35:4, 70-102, s. 71
[16]
Toru Onozova, “Formation of American Regional Policy for the Middle East,
1950–1952: The Middle East Command Concept and Its Legacy”, Diplomatic History, Vol. 29, no 1, 2005,
s. 123
[17]
Onozova, s. 123
[18]
Ayşegül Sever, Soğuk savaş kuşatmasında
Türkiye, Batı ve Orta Doğu 1945-1958, İstanbul, Boyut Kitapları, 1997, s.
73
[19]
TBMM Tutanak Dergisi, Cilt 5, ss.
698-702
[20]
Kürkçüoğlu, s. 45
[21]
Ayın Tarihi, http://ayintarihi.byegm.gov.tr/turkce/date/1951-08-21
Erişim Tarihi: 23.12.2015, Dönemin Dışişleri bakanı Fuat Köprülü Tribüne de
Geneve gazetesi muhabiri Paul du Bochet’e verdiği röportajda muhalefetin
bölgesel savunma paktlarına üye olmayı kafi gördüğünü ancak kendilerinin bu
durumun Sovyetlere karşı görüş ayrılığı bulunduğu görüntüsü düşüncesinde
oldukları için bu fikre şiddetle karşı çıktıklarını önceliklerini Atlantik
Paktına üyelik oluşturduğunu belirtmiştir.
[22]
TBMM Tutanak Dergisi, Cilt 9, ss.
231-233
[23]
TBMM Tutanak Dergisi, Cilt 12, s. 8
[24]
CAB 128/19, s. 26
[25]
FO 800/830, s. 6
[26]
CAB 128/23, s. 28
[27]
J. C. Hurewitz, Diplomacy In the Near and
Middle East A Documentary Record Volume 2 1914-1956, New York, Van Nostrand
Company, 1956, s. 331
[28]
J. C. Hurewitz, s. 332
[29]
J. C. Hurewitz, s. 334
[30]
Yaacov Ro'i, From Encroachment to Involvement:
A Documentary Study of Soviet Policy in the Middle East 1945-1973, New
York, Halsted Press,1974 s. 90
[31]
Sever, s. 91
[32]
Bilgin, s. 177
[33]
FRUS, 1951, Volume V, s. 231
[34]
FO 800/830 s. 8
[35]
William L. Cleveland, Modern Ortadoğu
Tarihi, Ankara, Agora Kitaplığı:2008 s. 338
[36]
Sever, s. 100
[37]Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Başbakanlık Basın Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü, 2970, 19
Aralık 1952
[38]
FO 800/830 s. 22
This one is also great! It highlight the most important aspects that require our immediate reaction!
YanıtlaSil