Türk-ABD İlişkileri ve "Ortadoğu Komutanlığı" 1950-1952


1945 sonrasında açık bir şekilde Sovyet tehdidine maruz kalan Türkiye dış politikasını Sovyetlerden gelebilecek olası saldırılara ancak batılı devletlerden yardım alarak bertaraf edebileceği gerçeğini göz önünde bulundurarak şekillendirmiştir.[1] Bu bakış açısı dini, kültürel ve tarihsel bağlarının derin olduğu Ortadoğu devletleri ile olan ilişkilerini de etkilemiş ve bu gerçekliklerin dışında batı yanlısı bir politika izlemeye başlamıştır.[2] Dış politikadaki bu kırılmanın açığa çıktığı somut olaylardan bir tanesi de İsrail’in durumuna ilişkin Türkiye’nin tutumudur. Türkiye 1947 yılında İsrail devletinin kurulmasına sebep olacak taksim planının Birleşmiş Milletler ’deki görüşmelerinde esnek politika güdebilme yeteneğini yitirmemesi nedeniyle kendisine batılı devletlerce yapılan baskılara rağmen hayır oyu kullanmıştır.[3] Ancak aynı yıl başlayan Marshall yardımlarıyla birlikte Türkiye batılı devletlere daha çok yaklaşmaya başlamıştır.  Bu nedenle 11 Aralık 1948’de BM tarafından alınan Filistin uzlaştırma komisyonun kurulması kararına Filistin’in yakın doğuda sürekli bir kargaşa ve tehlike yuvası olmasından dolayı bölgede adaletli bir nizamın kurulması için Fransa ve ABD ile candan bir işbirliği temenni ederek evet demiştir.[4]

Ortadoğu Komutanlığı Kurma Fikrinin Ortaya Çıkışı

Embed from Getty Images

İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan gelişmeler Mısır’ı Ortadoğu’nun askeri, siyasi ve ekonomik faaliyetlerin merkezi haline getirmişti. İngiltere savaş sonrasında Mısır ile imzalamış olduğu 1936 ittifak antlaşmasına göre Süveyş’te varlığını devam ettirmek istiyordu. İkinci dünya savaşında etkin olarak kullandığı Süveyş’teki üstünü 1947 yılında İngiliz Ortadoğu Komutanlığı karargahı haline getirmişti. Ancak bu noktadan itibaren Mısır’ın şiddetli karşı koymasıyla karşılaşmıştır. Mısır İngiliz güçlerinin ülkeyi terk etmesini istemeye başlamıştır.[5]

1948-1949 Arap İsrail Savaşı Ortadoğu’ya yeni bir mücadele unsuru getirmişti. Araplarla Yahudiler arasındaki mücadele ve Arapların yeni yeni kurulan İsrail devletini ortadan kaldırmak istemeleri bölgeye Amerikan’ında yakından ilgi duymasına neden oldu.[6] İngiltere bu durumdan yararlanarak Ortadoğu’da kurmak istediği askeri komutanlığa ABD’nin de dahil olmasını istiyordu.1949 Kasım sonlarında ABD dış işleri bakan yardımcısı Türkiye’de Ortadoğu ABD Ortadoğu büyükelçileri ile toplantı gerçekleştirmiş, bu toplantı sonucunda yaptığı açıklamada Truman doktrini çerçevesinde dört nokta programını uygulamaya devam edeceklerini, kendisine sıkça sorulardan biri olan ABD’nin bölgesel askeri ittifaklara üye olmasında şimdilik bir zorunluluk görmediklerini açıklamıştı.[7]

         1950 yılının başlarından itibaren ABD ve İngiltere bölgeye ilişkin görüş ayrılıklarının üzerinden gelmeye çalışarak,[8] Güneydoğu Asya’da yaşanan olayların Ortadoğu’da da yaşanmasını engellemek amacıyla bölgede NATO benzeri bir askeri güvenlik sistemi kurma çabası içine girmişlerdir.[9] 7 Mayıs 1950’de İngiliz, Fransız ve ABD dışişleri bakanlarının katıldığı üçlü Londra zirvesi İngiliz Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu’da bir savunma paktının kurulması yönündeki düşüncesini açıklayarak NATO modelinde ( Türkiye, Mısır, Avustralya, Yeni Zelanda ve Güney Afrika’yı içine alan ) bir Ortadoğu savunma paktının İngiltere tarafından kurulması istendiğini belirtti. ABD heyeti ise dünyanın diğer yerlerinde ki sorumlulukları nedeniyle böyle bir pakta destek vermeyeceğini ancak İngiltere’nin bu çalışmalarına engel olmayacağını belirten bir açıklama yaptı.[10] 25 Mayıs 1950’de yayınlanan üçlü deklarasyonda ise ABD, İngiltere ve Fransa, İsrail ve Arap devletleri arasında sınırlarının korunacağını ve bölge ülkelerine sadece savunma amaçlı silah satılacağına ilişkin maddeler yer almaktaydı. ABD bölgeye ilişkin konularda İngilizlerle işbirliği yapacağının sinyallerini vermiş oluyordu. ABD yetkililerince, bölgedeki ABD etkinliğinin az olduğu düşünülmekte ve Sovyet uydu devletlerine yakın olan devletlerin komünizmden korunmak için ABD desteğine ihtiyacı olduğu, bu nedenle ABD’nin Ortadoğu ülkelerine daha çok yardım etmesi gerektiği düşünülmekteydi.[11] Türkiye de ise bu çalışmaların Akdeniz ve Avrupa’nın savunmasından ayrı tutulmaması gerektiği şeklinde algılanıyordu. Eğer çalışmalar bu yönde olursa olası Sovyet saldırısına karşı etkili bir savunma sağlanabilirdi.[12] Türkiye’de üçlü deklarasyonun Ortadoğu’da Sovyetlere karşı bütünleştirici bir etki yaratacağı düşüncesi ortaya çıkmıştır.[13]

Üçlü Deklarasyon İlanından ve 13 Ekim 1951 de Mısır’a Resmi Olarak ODK Üyeliğinin Teklif Edilmesine Kadar Olan Gelişmeler

            1950 yılında gelişen olaylar bölgeye ilgisi olan devletlerin gelecekteki Ortadoğu politikasını etkileyecekti. İngiltere’nin Süveyş’teki askeri üsse ilişkin sorunları çözülememişti. Arap milliyetçiliği yükselmeye devam etmesi, Arap dünyasındaki Haşimi Mısır çekişmesi, Arap İsrail gerginliğinin devam etmesi gibi nedenler Ortadoğu da tansiyonun artmasına neden olmaktaydı.[14] 1950 Haziranında Kore krizinin savaşa dönüşmesi devletlerin bölgeye ilişkin yaklaşımlarında bazı değişiklikler meydana getirdi. ABD’de hiçbir şey yapmadan beklenildiği takdirde Sovyetler ’in İran’dan başlayarak Ortadoğu’yu ele geçireceği düşüncesi oluşmuştu.[15] ABD bu dönemde Ulusal Güvenlik konseyi 68 sayılı raporuna göre politikalarını geliştireceğini deklare etmiş, geniş çaplı askeri bir yapılanmaya gitmiştir. Bu politika değişikliği Ortadoğu’nun savunulmasına ilişkin geliştirilen stratejilerde de değişiklik meydana getirmiştir. REAPER adı altında geliştirilen planlarda ABD’nin batı Avrasya ve ilerisinde bir savunma hattını tutması öngörülüyordu. Bu hat Tronheim, Oslo, Ren Nehri, Alpler, Piave Nehri, Adriyatik Denizi, Türkiye ve Hürmüz boğazından geçmekteydi.[16] Ancak ABD İngiltere’nin önerilerine askeri kuvvet gönderme dışında katılmaya devam etti. Bölgede Türkiye Mısır’a göre daha çok önem taşıyordu ve ABD Türkiye’de sahip olduğu askeri etki sayesinde Ortadoğu’ya yeterli katkıyı sağladığını düşünüyordu.[17]

            22-24 Ocak 1951 de İngiltere’nin Ortadoğu Başkomutanı General Bryan Robetson ile NATO Güney Kanadı Komutanlığı’na atanan ABD Altıncı Filo komutanı Amiral Carney Türkiye’nin Ortadoğu savunma planında oynayabileceği rol dahil olmak üzere Ortadoğu ile ilgili problemler üzerinde ortak bir karara varabilmek üzere Malta’da bir araya geldiler. Toplantıda Robertson Türkiye’nin coğrafi açıdan Ortadoğu’nun bir parçası olduğunu ileri sürdü ve ABD Genelkurmay Başkanlığı’nın bölgenin savunulmasına yönelik isteksizliğinden bu görevin kendilerine bırakıldığını belirtti. Bundan dolayı Türklerin bölgedeki İngiliz karargahlarını askeri planlarını koordine etmeleri gerektiği bir merkez olarak görmeleri gerektiği düşüncesini savundu. Ancak Carney Türkiye’ye silah temin eden başlıca ülkenin ABD olduğunu bu ülkenin Akdeniz de kendi komutası olmasında gerektiği ve Türklerinde Avrupa’nın savunmasının bir parçası olmak istediklerini ve kendilerini Ortadoğu’ya endekslemek istemediklerini öne sürerek bu görüşe karşı çıktı.[18]


Türkiye, ABD görüşlerine paralel bir görüşte bulunuyordu. Kendini Ortadoğu devleti olarak değil Avrupa ve Ortadoğu’yu birleştiren bir konumda görüyor, Akdeniz meselelerinde etkin rol almak istiyordu. Dönemin dışişleri bakanı Fuat Köprülü mecliste yaptığı 24 Şubat 1951 tarihli konuşmada hükümetin Avrupa ve Ortadoğu’yu birbirinden ayrı görmediğini coğrafi ve kültürel olarak her iki tarafa ait olduklarını düşündüklerini belirtmektedir. Ayrıca Atlantik paktının Akdeniz Komitesine fikir alışverişi için davet edilmekten memnuniyet duyduklarını belirtmiştir. Bölgeye yönelik olası saldırıların ancak NATO çerçevesinde bölgeyi kapsayan bir oluşumla bertaraf edilebileceği düşüncesinde olduklarını belirtmiştir.[19]  

ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından 15 Mayıs 1951’de yapılan açıklamada, ABD’nin Türkiye ve Yunanistan’ın NATO’ya üye olarak alınmalarını İngiltere ve Fransa’ya teklif ettiğini bildirmiştir. Ancak İngiltere, Türkiye’yi NATO’ya dahil etmek yerine, bu ülkenin kurulması düşünülen Ortadoğu Komutanlığında görev alması fikrinde ısrar ediyordu.[20] Türkiye NATO’ya üyelik için hiçbir şarttı kabul etmeyeceğini açık etmiş [21] ancak NATO’ya üye olduğu takdirde Ortadoğu savunmasında yer almayı kabul etmiştir.[22] Türkiye ‘ye göre böyle bir durum eşitlik haklarına uymamaktadır.[23] Türkiye’nin bu konudaki net tavrı İngilizler tarafından görülmüş ve Türkiye’nin NATO’ya üye olması sonrasında ODK’ya üye olması için daha iyi baskı yapılabileceği değerlendirilmiştir.[24] İngiliz hükümeti Türkiye’ye ABD’nin yaptığı seviyede bir yardım yapamadığının bu nedenle Türkiye’ye bu konuda ABD tarafından yapılacak baskıların daha etkili olacağını düşünmektedir. [25] Ayrıca ABD’nin sembolikte olsa ODK için askeri birlik tahsis etmesi ODK başarılı olması için gerekli görülüyordu.[26]

13 Ekim 1951’de Türkiye, İngiltere, Fransa ve ABD Mısır’ı resmi olarak Ortadoğu Komutanlığına katılmak için davet ettiler. Mısır’ın özgür dünyaya ait olduğunu savunması konusunda diğer özgür devletlerle eşit haklara sahip olacağı, Mısır’ın ve diğer bölge ülkelerinin savunmasının ancak ortak hareket ederek sağlanabileceği teklifte yer almaktaydı. Avustralya, Güney Afrika ve Yeni Zelanda’nın da söz konusu komutanlığa davet edildiği belirtilmeydi. Komutanlığın komuta merkezinin de Mısır’da konuşlanacağı bildiride bulunmaktaydı. Ortadoğu Komutanlığı bölge devletleri arasındaki çatışmalara taraf olmayacak, Mayıs 1950’de yayınlanan üçlü bildiride yer alan hususlara sadık kalacağı duyurulmaktaydı.[27] Sovyetler ise duruma seyirci kalmamış ve 24 Kasım 1951’de ABD’ye konuyla ilgi bir nota iletmiştir. Söz konusu girişimin Atlantik Paktı ülkelerinin saldırgan tavırlarının bir devamı olarak görüldüğü Ortadoğu Komutanlığının kurulmasının gerçek amacının Ortadoğu’nun yabancı güçler tarafından işgal edilmesi olduğu görüşüne yer verilmiştir. [28] ABD ise Sovyetlerin Ortadoğu’ya ilişkin görüşlerinde samimi olmadıklarını, özellikle ikinci dünya savaşı sonrası Türkiye olan tavırlarının düşmanca olduğunu içeren karşı bir nota sunmuştur.[29]


Mısır 1950 Nisan’ında 1936 İngiltere Mısır Dostluk Antlaşmasının yenilenmesi talebini reddetmişti. Kendisine sunulan Ortadoğu Komutanlığına üyeliğin ülkesindeki İngiliz askeri varlığının yancı güçlerce desteklemesi anlamına geldiğini belirterek bu teklifi reddetmiş bununla da yetinmeyerek 1936 dostluk antlaşmasını iptal ettiğini açıklamış ve Mısır parlamentosunda aldığı kararla Kral Faruk’u Mısır ve Sudan’ın kralı ilan etmiştir.[30]

Sonuç Yerine

Mısır’ın Ortadoğu Komutanlığına katılmayı reddetmesi söz konusu fikrin ölü doğmasına neden oldu. Ancak Kahire’nin ret cevabını kabul etmekte zorlanan İngiliz ve Amerikalılar ODK fikrinden vaz geçmeyecekler diğer Arap devletleri ve İsrail’i yanlarına çekebilmek umuduyla projeyi gündemde tutacaklardı.[31] Türkiye’nin ODK içinde yer alması Arap dünyasında tepki çekmiş ve Arap ülkelerinde Türkiye karşıtı gösteriler yapılmış, Arap basınında Türkiye batının uşağı olarak ele alınmıştır.[32]

ABD’ye göre, ODK yapılanması NATO’nun sağ kanadının güvenlik altına alınmasına büyük katkı sağlayacaktı, ancak Mısır’ın olmadığı bir ODK’nın bu bölgeden gelecek saldırılara karşı Türkiye’yi korumakta yetersiz kalacağı düşünülmekteydi. Ayrıca Süveyş bölgesi Afrika’nın savunulması için hayati önem taşıyordu. Mısır bu önemine rağmen ODK kurulması için girişimlere hız kaybetmeden devam edilmesi düşünülmektedir. ODK fikrinden bu nedenle vaz geçilirse diğer bölge ülkeleri ile olan ilişkilerde zararlı bir durum ortaya çıkacağı ABD çevrelerince düşünülmekteydi. Mısır’ın geçmişi sürekli olarak güncel sorunları değerlendirirken göz önünde tutması nedeniyle bu konuda mantıklı davranması düşülmemekte ve ODK’na üye olması yakın gelecek için beklenmemekteydi.[33] Türkiye ise ODK’nın Arap devletleri ve İsrail için çekici olacağı düşüncesindeydi.[34]

Mısır’da 23 Temmuz 1952’de İngiliz aleyhtarı olan Albay Cemal Abdül Nasır’ın liderliğinde bir darbe gerçekleştirilerek rejim değişikliği yapıldı.[35] İngiltere’nin Mısır’daki yeni rejimle ile birlikte 1936 İngiliz-Mısır antlaşmasını yenileme ümidi kayboldu. Önceki yönetim gibi yenisi de İngilizlerle söz konusu antlaşmayı yenilemeyi reddetti. Sonuçta Haziran 1952’de ABD ve İngiltere Mısır’ın katılmayı reddetmesine rağmen ODK’yı bir askeri komutanlıktan ziyade bir planlama organizasyonu olarak hayata geçirme konusunda karara vardılar. Böylece ODK yerine Ortadoğu Savunma Organizasyonu doğmuş oldu.[36] Türkiye bundan sonraki dönemde de batı tarafından Ortadoğu’nun kilit ülkesi olarak görülmeye devam etmiş Ortadoğu Savunma Organizasyonunda aktif görev alması düşünülmüştür.[37] Türkiye ise önce dükkânın kurulup sonrasında müşteri beklenmeli şeklinde ifade ettiği görüşüne göre söz konusu organizasyonun bir an önce hayata geçmesini düşünmüştür.[38]


Dr. İbrahim AKDAĞ


Güncel Tarih’e destek olmak için lütfen tıklayınız


Kaynakça

“Amerikan Diplomatlarının Konferansı Sona Erdi”, Akşam, 1 Aralık 1949.
Arı, Tayyar, Yükselen Güç Türkiye-ABD İlişkileri ve Ortadoğu, Bursa, MKM Yayıncılık, 2010.
Armanoğlu, Fahir, Amerikan Belgeleri ile Ortadoğu Komutanlığı’ndan Bağdat Paktı’na 1951-1955, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1995.
Ayın Tarihi, http://ayintarihi.byegm.gov.tr/turkce/date/1951-08-21 Erişim Tarihi: 23.12.2015.
Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Başbakanlık Basın Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü, 2970, 19 Aralık 1952.
Bilgin, Mustafa, Britain and Turkey in the Middle East: Politics and Influence in the Early Cold War Era London & New York, Tauris Academic Studies, 2008.
CAB 128/19.
CAB 128/23.
Cleveland ,William L., Modern Ortadoğu Tarihi, Ankara, Agora Kitaplığı,2008.
Coşar, Ömer Sami, “Ortadoğu’nun Güvenliği”, Cumhuriyet, 27 Mayıs 1950.
Daver, Abidin, “ Ortadoğu’nun Güvenliğini Sağlamak İçin”, Cumhuriyet, 11 Mayıs 1950.
FRUS, 1950, The Near East, South Asia, and Africa, Volume V, Document 74.
FRUS, 1951, Volume V, s. 231.
FO 800/830.
Gönlübol, Mehmet, Olaylarla Türk Dış Politikası Cilt: 1 (1919-1973), Ankara, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1982.
Hogan,  Michael J., America in the World: The Historiography of US Foreign Relations Since 1941, New York, Cambridge University Press, 1995.
Hurewitz, J. C., Diplomacy In the Near and Middle East A Documentary Record Volume 2 1914-1956, New York, Van Nostrand Company, 1956.
Hurewitz, J. C., Middle East Politics: Military Dimensions, New York, Frederick A. Praeger, 1969.
Kürkçüoğlu, Ömer E., Türkiye’nin Arap Ortadoğusu’na Karşı Politikası (1945-1970), Ankara, Sevinç Matbaası, 1972.
McGee, George, ABD-Türkiye-NATO-Ortadoğu, İstanbul, Bilgi Yayınevi, 1992.
Onozova,  Toru,  “Formation of American Regional Policy for the Middle East, 1950–1952: The Middle East Command Concept and Its Legacy”, Diplomatic History, Vol. 29, no 1, 2005.
Ro'i, Yaacov, From Encroachment to Involvement: A Documentary Study of Soviet Policy in the Middle East 1945-1973, New York, Halsted Press,1974.
Sever, Ayşegül, Soğuk Savaş Kuşatmasında Türkiye, Batı ve Ortadoğu 1945-1958, Boyut Yayınları, İstanbul 1997.
TBMM  Tutanak Dergisi, Cilt 5.
TBMM  Tutanak Dergisi, Cilt 9.
TBMM Tutanak Dergisi, Cilt 12.
TBMM Tutanak Dergisi, Cilt 14.
Yeşilbursa, Behçet K., İngiltere ve Amerika’nın Ortadoğu Savunma Projeleri ve Türkiye 1950-54, Ankara, Bizim Büro Basımevi, 2000.
Yeşilbursa , Behçet K., “Turkey’s Participation in the Middle east Command and Its Admission to NATO,1950-52” Middle Eastern Studies. , 35:4, ss. 70-102.



[1] Mehmet Gönlübol, Olaylarla Türk Dış Politikası Cilt: 1 (1919-1973), Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara 1982, s. 235
[2] Ayşegül Sever, Soğuk Savaş Kuşatmasında Türkiye, Batı ve Ortadoğu 1945-1958, Boyut Yayınları, İstanbul, 1997, s. 97
[3] Tayyar Arı, Yükselen Güç Türkiye-ABD İlişkileri ve Ortadoğu, Bursa, MKM Yayıncılık, 2010, s. 26
[4] TBMM Tutanak Dergisi, Cilt 14, s. 154
[5] J. C. Hurewitz, Middle East Politics: Military Dimensions, New York, Frederick A. Praeger, 1969, s. 86
[6] Fahir Armanoğlu, Amerikan Belgeleri İle Ortadoğu Komutanlığı’ndan Bağdat Paktı’na 1951-1955, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1995, s. 192
[7] “Amerikan Diplomatlarının Konferansı Sona Erdi”, Akşam, 1 Aralık 1949
[8] George McGee, ABD-Türkiye-NATO-Ortadoğu, İstanbul: Bilgi Yayınevi, 1992, s. 106
[9] Michael J. Hogan, America in the World: The Historiography of US Foreign Relations Since 1941, New York, Cambridge University Press, 1995, s. 93
[10] Behçet K. Yeşilbursa, İngiltere ve Amerika’nın Ortadoğu Savunma Projeleri ve Türkiye 1950-54, Ankara, Bizim Biro Basımevi, 2000 s.27
[11] FRUS, 1950, The Near East, South Asia, and Africa, Volume V, Document 74, s. 169
[12] Abidin Daver, “ Ortadoğu’nun Güvenliğini Sağlamak İçin”, Cumhuriyet, 11 Mayıs 1950
[13] Ömer Sami Coşar, “Ortadoğu’nun Güvenliği”, Cumhuriyet, 27 Mayıs 1950
[14] Mustafa Bilgin, Britain and Turkey in the Middle East: Politics and Influence in the Early Cold War Era London & New York, Tauris Academic Studies, 2008 s. 164
[15] Behçet K. Yeşilbursa “Turkey’s Participation in the Middle east Command and Its Admission to NATO,1950-52” Middle Eastern Studies , 35:4, 70-102, s. 71
[16] Toru Onozova, “Formation of American Regional Policy for the Middle East, 1950–1952: The Middle East Command Concept and Its Legacy”, Diplomatic History, Vol. 29, no 1, 2005, s. 123
[17] Onozova, s. 123
[18] Ayşegül Sever, Soğuk savaş kuşatmasında Türkiye, Batı ve Orta Doğu 1945-1958, İstanbul, Boyut Kitapları, 1997, s. 73
[19] TBMM Tutanak Dergisi, Cilt 5, ss. 698-702
[20] Kürkçüoğlu, s. 45
[21] Ayın Tarihi, http://ayintarihi.byegm.gov.tr/turkce/date/1951-08-21 Erişim Tarihi: 23.12.2015, Dönemin Dışişleri bakanı Fuat Köprülü Tribüne de Geneve gazetesi muhabiri Paul du Bochet’e verdiği röportajda muhalefetin bölgesel savunma paktlarına üye olmayı kafi gördüğünü ancak kendilerinin bu durumun Sovyetlere karşı görüş ayrılığı bulunduğu görüntüsü düşüncesinde oldukları için bu fikre şiddetle karşı çıktıklarını önceliklerini Atlantik Paktına üyelik oluşturduğunu belirtmiştir.
[22] TBMM Tutanak Dergisi, Cilt 9, ss. 231-233
[23] TBMM Tutanak Dergisi, Cilt 12, s. 8
[24] CAB 128/19, s. 26
[25] FO 800/830, s. 6
[26] CAB 128/23, s. 28
[27] J. C. Hurewitz, Diplomacy In the Near and Middle East A Documentary Record Volume 2 1914-1956, New York, Van Nostrand Company, 1956, s. 331
[28] J. C. Hurewitz, s. 332
[29] J. C. Hurewitz, s. 334
[30] Yaacov Ro'i, From Encroachment to Involvement: A Documentary Study of Soviet Policy in the Middle East 1945-1973, New York, Halsted Press,1974 s. 90
[31] Sever, s. 91
[32] Bilgin, s. 177
[33] FRUS, 1951, Volume V, s. 231
[34] FO 800/830 s. 8
[35] William L. Cleveland, Modern Ortadoğu Tarihi, Ankara, Agora Kitaplığı:2008 s. 338
[36] Sever, s. 100
[37]Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Başbakanlık Basın Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü, 2970, 19 Aralık 1952
[38] FO 800/830 s. 22

1 yorum:

  1. This one is also great! It highlight the most important aspects that require our immediate reaction!

    YanıtlaSil