Bitlis Anadolu’nun en eski yerleşim
yerlerinden birisi olması sebebiyle Batı’dan Doğu’ya giden büyük seyahat
rotalarının üzerinde bulunmaktadır. Bitlis, bu nedenle de zaten kurulduğu
günden bu yana gezginlerin ve kâşiflerin uğrak bir noktasıdır. İçinde barındırdığı
çeşitli dinlerden ve dillerden sakinleriyle Bitlis’te seyyahların ve
yabancıların varlığı hiç de olağan dışı bir olay değildir. Bitlis’in çeşitli
kültürlerden ve inançlardan sakinlerinin erime potası olması Bitlis’in renkli
kültürel dokusunu besleyen tarihi mirasını oluşturmaktadır. Bitlis’ten geçen ya
da Bitlis’e uğrayan yabancı seyyahlar da bu tarihi mirası gözlemlemiş ve
betimlemişlerdir. Bu gözlemlerden bir tanesi de on yedinci yüzyılda Anadolu
üzerinden Uzak Asya’ya ulaşmaya çalışan Philippe Avril’in kaydettikleridir.
Paris’te matematik ve felsefe eğitimi
alan Phillippe Avril kendisini dine verince üyesi olduğu Cizvit tarikatının
başka mensupları gibi Asya’nın uzak köşelerine kadar ulaşmak ve inancını yaymak
istemiştir. Önce Rusya üzerinde Asya steplerine geçmeyi denemiş ancak Rus
İmparatorluğu’nun izin vermemesi sebebiyle rotasını Anadolu’ya çevirmiştir.
Anadolu’da tuttuğu günlükleri o döneme dair eşsiz tasvirler içermektedir.
Burada Avrupalıların nicedir unuttukları doğunun güzelliklerini birincil elden
tanıma fırsatı elde etmiştir. Seyahati süresince Anadolu’daki sayısız kentten
geçen Philippe Avril, Uzak Asya’ya giderken Anadolu’nun kadim kenti olan
Bitlis’e de uğramıştır. Avril’in
ifadesiyle Türk-Pers sınırındaki bu kozmopolit kent güzelliği ve çekiciliği ile
onda altı aylık bir gecikmeye neden olmuştur. Çeşitli dinlerden ve milletlerden
gelen toplulukların yaşadığı Bitlis’in kozmpolit yapısı uzunca bir süre kentte
korunmuştur. Kentte Avril’in de tanıklık ettiği üzere Ermeniler, Kürtler ve
çeşitli milletlerden birçok Müslüman ve Hıristiyan topluluk bulunmaktadır.[1] Altı
ay süresince kaldığı kentte özellikle İslam’ın bu kentteki uygulamalarını
incelemiş ve notlar elde etmiştir.
On Yedinci Yüzyılda Cizvit Misyonerliği ve Seyahatname Gelenekleri
Cizvit Tarikatı 1534 yılında Paris’te
Loyola’lı Aziz Ignatius ve altı arkadaşı tarafından kurulmuştur. Cizvitler,
kendilerinden önceki Ortaçağ tarikatları gibi kurucularının adını almak yerine
doğrudan kendilerini İsa ile özdeşleştirmişlerdir.[2] Cizvitleri
bir tarikat olarak tanıyan ve kutsayan ilk papa ise 1540 yılında Regimini
militantis Ecclesiae[3]
isimli belge ile III. Pavlus olmuştur. Kurulduğu andan itibaren Katolik
Kilisesi’nin Protestan akımları karşısındaki destekçisi olmuştur.[4]
Kuruluş amaçları olan misyonerlik, Cizvitlerin kilise tarafından
desteklenmesindeki en önemli sebeptir. Öyle ki tarihsel olarak çoğu kez
bireysel bir faaliyet olarak görülen misyonerlik Cizvitler tarafından
sistematik hale getirilmiştir.
Kuruluşundan
itibaren otuz yıl gibi kısa bir süre içerisinde Cizvitler Japonya’dan Brezilya’ya
kadar dünyanın hemen hemen her yerine dağılmışlardır. Cizvitler kendilerini “İsa’nın
askerleri” olarak anmakta ve papanın düşmanlarına karşı onu müdafaa etmektedir.
Cizvitler arasından 38 tasdik edilmiş aziz, 134 “kutsanmış ”, 36 “hürmete
layık” ve 115 “Tanrı’nın hizmetçisi, kulu” kişi çıkmıştır.[5]
Cizvitler Osmanlı İmparatorluğu toprakları üzerinde de faaliyette
bulunmuşlardır. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Fransa ile Osmanlı İmparatorluğu
arasındaki yakınlaşma sonucunda Fransız misyonerlerine ayrıcalık tanınmış ve
Cizvitler bu yolla Anadolu’da seyahat edebilmişlerdir.[6]
Cizvitlerin Hıristiyanlık tarihi
açısından en dikkat çekici yanları hiç kuşkusuz misyonerliğe verdikleri özel
önem olmuştur. Cizvitlerin tüm farklılıklarına ve çok yönlü yapılarına rağmen
asıl hedeflerinin Hıristiyanlığı yaymak ve Katolik Kilisesi’ni iç ve dış saldırılar
karşısında savunmak olduğunu söyleyebilmekteyiz. Misyonerlik faaliyetlerindeki
öne çıkan başarıları onları Papalığın ve Kilise’nin siyasetinde önemli bir
noktaya taşımıştır. Cizvitlerin misyonerlik teknikleri çok kültürlülüğe ve çok
dilliliğe uygun yaklaşımları örgütlenme başarılarının açık farkını ortaya
koymaktadır. Çin’den Güney Amerika’ya kadar Hıristiyanlığın ulaşamadığı en uzak
noktalara ulaşmışlar ve inançlarını yaymışlardır.[7]
Cizvitler,
diğer tüm Ortaçağ tarikatları gibi, kendilerini fakirlik, bekârlık ve itaat
yeminiyle bağlamış insanlardan oluşmaktadır. Ancak Cizvitleri diğer Hıristiyan
tarikatlarından ayıran ve seçkin kılan özellik bu üçlü yemine ekledikleri
dördüncü ilkeleridir. Cizvitler diğer tarikatlardan farklı olarak sahip
oldukları "dördüncü yemin" ile kendilerini Papalığın emrine adamışlardır.
Bu yemine göre Cizvitler Papalığın emrinde, dünyanın her yerine her an gitmeye
hazır olmak için kendilerini yetiştirmişlerdir.[8] Dünyanın
Katolikler tarafından keşfedilmeye başlamasıyla birlikte Cizvitler de İspanyol
ve Portekiz gemilerinde yerlerini almışlar ve dünyanın farklı yerlerine doğru
inançlarını yaymaya başlamışlardır.[9]
On altıncı yüzyıldan itibaren
Cizvitler dünyanın birçok yerine ulaşmış ve misyonerlik faaliyetlerini küresel
bir boyuta çıkarmışlardır. Modern bir kavram olarak küreselleşme ilk kez
Cizvitlerin çok erken bir dönemde fikirlerini dünyanın en uzak noktalarına
taşırken yaşama geçmiştir. Asya’dan Avrupa’ya, Afrika’dan Amerika’ya Cizvitler
yeryüzünün tüm köşelerine ulaşmış, bir yandan inançlarını yayarken bir yandan
da seyahatlerini kaleme almıştır. Cizvitler dünyayı ikiye bölen İspanyol ve
Portekiz kâşifleriyle birlikte hareket ediyor, Hıristiyanlığın mesajını daha
önce adı duyulmamış topraklara taşıyordu. Cizvitler birlikte seyahat ettikleri İspanyol
ve Portekiz gemileriyle siyasal ve askeri koruma elde ediyor, misyonlarını
güven içinde tamamlıyordu.[10]
Cizvitlerin Doğu’ya seyahatleri ve
misyonlarının temel amacı sadece bildiklerini dünyanın başka yerleriyle
paylaşmak değildir aynı zamanda gittikleri yerlerde edindikleri yeni bilgileri
de Avrupa’ya ve anavatanlarına taşımaktır.[11] Bu
yüzden çoğunlukla Cizvitlerin seyahatnameler yayınladığını ve yazdıkları
kitapları Avrupa’nın birçok diline de çevrildiğini görmekteyiz.[12] Öyle
ki Cizvitlerin bu bilgi taşıma fonksiyonları “yerel inançlara olan hoşgörülü
yaklaşımları” dini varlıklarının tartışılmasına dahi yol açmış ve 1773 yılında
Avrupa’nın birçok yerinde faaliyetleri yasaklanmıştır.[13]
Philippe Avril’in Tarihi Kişiliği ve Yolculuğu
16 Eylül 1654’te Fransa sınırları
içinde kalan Angoulême’de doğan Philippe Avril bir Cizvit olarak yetişmiştir. Cizvitlerin
Anadolu’daki faaliyetleri o doğmadan çok önceleri başlamıştır.[14] On
altıncı yüzyıldan başlayarak birçok Cizvit inançlarını yaymak ve çoktanrıcılık
ile mücadele etmek için dünyaya yayılmıştır.[15]
Misyonlarının amaçlarını ve tarihsel gelişimini Antonio Ruiz de Montoya gibi
yazarların erken dönem kitaplarından öğrenebiliyoruz.[16]
Antonio Ruiz de Montoya’nın yazdığına göre birçok Cizvit bu ve benzer amaçlarla
Çin’den Güney Amerika’ya kadar dünyanın çeşitli yerlerine dağılmışlardır. Çin
bu dönemde Cizvit faaliyetleri bakımından öne çıkan önemli bir merkezdir.[17] Philippe
Avril de bu nedenle inancı gereği Çin’e ulaşmak istemektedir.
Philippe Avril, Çin’i bulmak ümidiyle
yola koyulmadan önce Paris’te Matematik ve Felsefe eğitimi vermektedir. Bu
dönemde XIV. Louis’nin siyasal ve finansal desteğiyle Cizvitler misyonlarını
genişletmek istemişlerdir. Avrupa’daki birçok Katolik krallık ve özellikle de
Papalık Cizvitlerin faaliyetlerine izin vermekte ve dahası desteklemektedir. İşte
Philippe Avril de yukarıda kısaca özetlenen dinsel motivasyonlar ve dönemin
tarihsel şartları içerisinde seyahatine başlamıştır. Philippe Avril’in
seyahatinin bizim açımızdan önemi ise Anadolu’nun ve Bitlis’in dinsel, kültürel
ve toplumsal yaşamına ilişkin gözlemleridir.
Philippe Avril seyahatine başladığı
yıllarda, doğuya yani Çin’e ulaşmak isteyen Cizvitler için oldukça gelişmiş bir
literatür oluşmuştu.[18] Bu
hacimli eserlerden Avril’in yararlandığı düşünülmektedir. Philippe Avril seyahatlerini
yaparken sadece Cizvit kaynaklarıyla yetinmemiş aynı zamanda Marco Polo,
Grueber, Bento de Goes ve Verbiest gibi yazarların yayınlanmış kitaplarını
kullanmıştır.[19] Philippe Avril 1684
sonbaharında Paris’ten ayrılmıştır. Lyon’a kadar kendisine Père Couplet eşlik
etmiş, daha sonra ise yola yalnız devam ederek Marsilya üzerinden Roma’ya
geçmiştir. Livorno limanından da Kıbrıs’a ulaşmıştır.[20]
Avril
kendisinden önceki büyük gezginler gibi Çin’e ulaşmak istemektedir. Ancak Çin’e
varamadığı gibi İsfahan’dan sonra geri döndüğü de anlaşılmaktadır. Ancak bu
yolculuk sırasında geçtiği kentlerde gözlemler yapmış, sözlü ve yazılı
kaynaklara ulaşmış ve güçlü tasvir yeteneğiyle betimlemeler yapmıştır. Ancak
İsfahan’dan pasaportu ya da seyahat etmesini sağlayacak yasal belgeleri
olmadığı için şüphe uyandırmış ve Moskova’ya dönmüştür. Buradan Lehistan’a
geçen Avril, burada sadık bir yol arkadaşı bulmayı ve yolculuk etmek için gerekli
olan yasal belgeleri toplamaya çalışmıştır.
Bir
yıl boyunca yasal belgelerin hazırlanması ve yolculuk planlarının çıkarılmasını
bekledikten sonra İstanbul’a gitmek için yeni bir teşebbüste bulunur. Ancak
Osmanlı topraklarında da beklediğini bulamayacak, İran üzerinden Çin’e ulaşmak
yerine Osmanlı İmparatorluğu tarafından tutuklanacak, çok geçmeden salıverilse
de bu kez hastalanacak ve ülkesine geri dönmek zorunda kalacaktır.[21]
Kendisinden
önce Çin hükümdarının sarayına astronom olarak giden Cizvit misyonerden ilham
alarak Rusya ve Sibirya üzerinden yeni bir yol arayan Philippe Avril arkasında
bir büyük seyahatname bırakmıştır. 1693 yılında yayınlanan seyahatnamesi “Voyage en divers Etats d’Europe & d’Asie, entrepris pour découvrir un
nouveau chemin à la Chine” başlığı ile 1693 yılından Jean Boudot tarafından
yayınlanmıştır. [22] Avril’in yazdıkları hemen
okunmuş ve uluslararası bir üne kavuşmuştur, seyahatnamesi bir yıl sonra
Londra’da İngilizceye tercüme edilmiş ve Travels
into Divers Parts of Europe and Asia, Undertaken by the French King's Order to
Discover a New Way by Land into China başlığı ile 1694 yılında
yayınlanmıştır.
Philippe
Avril, tüm bunlardan sonra 18 Ağustos 1698’te bir kez daha Çin’e ulaşmak için
yola çıkar, bu kez ne Rus topraklarını ne de Türk topraklarını kullanacak,
doğrudan İngilizlerin egemenliği altındaki Doğu Asya’dan dolaşarak gemiyle
Çin’e ulaşmaya çalışacaktır. Ancak bu son teşebbüsü de başarıya ulaşamaz ve
bindiği geminin günümüzde Tayvan olarak adlandırılan yarım ada açıklarında
kayaya oturmasıyla yaşamını yitirir. Avril, tüm çabalarına rağmen Çin’e hiç
ulaşamamıştır. Ancak yazdıkları ile tarihe adını kazımış, gözlem ve
betimlemeleri Anadolu’nun ve Bitlis’in yaşamına tarihi kayıtlar olarak günümüze
kadar ulaşmıştır.
Philippe Avril’in Anadolu’daki Yolculuğu
13
Ocak 1685’te Livorno limanından hareket eden Avril zorlu bir yolculuk geçirmiştir.
Girit yakınlarında canını zor kurtardığı bir gemi kazası yaşamışsa da sağ salim
karaya ayak basabilmiştir. Zorlu yolculuğunu atlatan Avril, kara yolunu takip
ederek 1685 yılının şubat ayında İskenderun’a ulaşmıştır. İskenderun’da üç
hafta kaldıktan sonra kendisine Ermeni kılığı vererek Erzurum’daki bir başka
Cizvit olan Louis Barnabé ile buluşmak için yola çıkmıştır. Girdiği kılık hem
onun Anadolu’da can güvenliğini tehlikeye düşürmeden dolaşmasına imkan
tanıyacak hem de Ermeni toplumu arasında da inançlarını tanıtma imkanı
sağlayacaktır.
Erzurum’da Louis Barnabé ile
buluşması neredeyse bir yılı bulmuş ve 1686 yılının Nisan ayında iki misyoner
bir araya gelmiştir. Bir yandan Avril’in sağlık durumunun seyahatinin hızını
kesmesi bir yandan da kervan yolculuğunun yavaşlığı uzun bir süre boyunca
Avril’in Anadolu’yu ve Anadolu insanını yakından gözlemlemesini sağlamıştır. Anadolu’daki
etnik ve dini çeşitliği yakından gözlemleyen Avril her gittiği kentteki dini ve
siyasi grupları not etmiş, nüfus ve coğrafya hakkında bilgi vermiş ve kentlerin
ekonomik ve ticari altyapısını betimlemiştir. Seyahatinin yavaşlığı ona hem
Anadolu’yu hem de Anadolu’daki dini ve siyasi yaşamı yakından gözlemleme imkânı
tanımıştır.
Avril Anadolu’da ilerlerken
kendisinden önce Anadolu’ya gelen Misyonerlerin faaliyetleri hakkında da bilgi
vermiştir. Verdiği örneklerden bir tanesi de misyonerlerin yanlarındaki kimi
ilaçlar ile yerel halka önce kendilerini sevdirdiği sonra da inançlarına davet
etmesidir.[23] Anadolu’da bu dönemde var
olan ekonomik çöküntünün ve teknik yetersizliğin misyonerler tarafından dini
amaçlar uğruna nasıl manipüle edildiği kaydedilmiştir. Avril de Avrupa’daki
teknik ve bilimsel gelişmelerin kendilerine İstanbul’dan Pekin’e kadar birçok
kapıları açacağını düşünmektedir.[24]
Philippe Avril’in Bitlis Gözlemleri
Philippe Avril Bitlis’e, 22 Nisan
gününe denk gelen bir Paskalya-Pazartesi’nde ulaştığını kaydetmektedir ki bunun
Halep’e ulaşmasından tam bir ay sonra olduğunu söylemektedir.[25] Philippe
Avril, Bitlis için “Kürdistan’ın Başkenti” demektedir.[26] Avril
Bitlis’e varınca Bitlis Emiri tarafından makamına çağrılmıştır. Avril’e göre
tanıştığı bu genç “prens” kendisinin bir Fransız ve yüksek ahlak sahibi bir
Cizvit olarak dine saygısızlık etmeyeceğini söylemiştir. Avril de kadıya
kendisinin şehre çok faydası olabilecek bir saat-yapımcısı olduğunu
söylemiştir. Ancak yazdıklarına göre Avril’in saat yapımıyla bir ilgisi de
yoktur, sadece her saat sahibi kadar saat kurmayı ve bakım yapmayı bilmektedir.[27]
Avril’in adını vermediği Bitlis Emiri
ile aktardığı bir başka anekdot ise şöyledir; Emir kendi halkı arasında çokça
yaygın olduğu için Avril’i küfre zorlamışsa da Avril dine saygısı sebebiyle
küfretmemiş ve Emirin takdirini kazanmıştır. Avril’in aktardığına göre Emir,
Avril’in yanında getirdiği bir saati parçalayıp, içinden çıkarıp her bir
parçayı tanıtıp anlatmasıyla daha da etkilenmiş, Avril’de eksiksiz bir biçimde
yeniden birleştirdiği saati Bitlis Emiri’ne hediye etmiştir.[28]
Avril’i Bitlis’te en çok etkileyen
şey ise kentin takvası ve ibadetlere adanmışlığıdır. Avril gördüğü bu dindarlık
karşısında geldiği Hıristiyan toplumuyla karşılaştırma yapmaktan geri
durmamıştır. Avril, Bitlis’te yaşayanların ekseriyetle ibadetlerini sürdüğünü
ve inançlarının gereğini ihmal eden küçük bir azınlığın da toplumun geri
kalanından nasıl dışlandığını not etmiştir. Avrupa’da da böylesi bir
adanmışlığın bulunmasını niyaz etmiştir.[29]
Sonuç
Avril hedeflediği Çin’e hiç
ulaşamamıştır. Hedefine ulaşamamasında ana etken aslında yolculuk etmesine Rus
İmparatorluğu’nun izin vermemesidir. Rusların bu tutumu ülkenin Avrupalılar ile
ilişkisinin anlaşılması için örnek olarak kabul edilebilir. Aynı zamanda Rusların
Avril gibi Cizvitlerin seyahatlerine olan bu tavrı uluslararası dini grupların siyasetteki
yerinin anlaşılması bakımından dikkat çekicidir. Öte yandan Avril’in gelebildiği
noktaya değin tuttuğu notların ve yaptığı gözlemlerin yayınlanması onun
seyahatinin öne çıkan özelliğidir. Avril’in gözlemleri bugüne kadar Avrupalılar
tarafından bilinmeyen Ortadoğu ve Doğu Avrupa’daki birçok yerin tanınmasını
sağlamıştır. Avril, döneminde Anadolu’ya gelen birçok seyyah gibi hayranlıkla
etrafında olan bitenleri not etmiş ve anavatanına taşımıştır. Özellikle Bitlis
gibi uğradığı kentlerdeki dinsel ve toplumsal yaşamı onu oldukça etkilemiş ve
ülkesiyle karşılaştırmalar yapmasına yol açmıştır.
Kaynaklar:
Avril,
Philippe, Voyage en
divers etats d’Europe et d’Asie entrepris pour découvrir un nouveau chemin à la
Chine, Paris: Claude Barbin, Jean Boudot, and George et Louis Josse, 1692
Birsel, Haktan, Peder Monier’in
Gözlemleri ile Fransız Cizvit Misyonerlerinin Osmanlı Topraklarındaki
Çalışmaları, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 2013, Cilt: 2,
Sayı: 2, s. 100-128
Deslandres, Dominique, Exemplo aeque
ut verbo: The French Jesuits’ Missionary World, The Jesuits: Cultures,
Sciences, and the Arts 1540-1773, Ed. O’Malley ve diğerleri, Toronto, 1999, s.
258-273
Harrigan, Michael, Veiled Encounters:
Representing the Orient in 17th Century French Travel Literature, Amsterdam:
Editions Rodopi, 2008
Lach, Donald F. ve Kley, Edwin J.
Van, Asia in the Making of Europe, Cilt: III, Chicago: The University of
Chicago Press, 1993
Love, Ronald S., In Search of a
Passage to China, Philippe Avril’s Quest for Grand Tartary, 1685 to 1690, s.
201 - 231 (Distant Lands and Diverse Cultures: The French G. J. Ames ve R. S.
Love, Ed., Experinece in Asia 1600-1700, 2003, Westport: Greenwood Publishing
Madigan, Daniel A., Global Visions in
Contestation: Jesuits and Muslims in the Age of Empires, Ed. T. Banchoff ve J.
Casanova, The Jesuits and Globalization: Historical Legecies and Contemporary
Challenges, Washington, 2016, s. 69-91
Monumenta Historica Societatis Iesu,
Roma, 1934
Standaert, Nicolas, Jesuits in China,
ed. Thomas Worcester, The Cambridge Companion to The Jesuits, Cambridge, 2008,
s. 169-186
Sakin, Orhan, Cizvit Cemaati ve Gizli
Talimatları, İstanbul, 2017
Sinclair, Thomas A., Karakoyunlular
Döneminde Ermeniler ve Bitlis’in Kürt Emirleri, Bitlis ve Muş, Ed. R. G.
Hovannisian, 2016, s. 157 - 176
Yel, Ali Murat, Geleneğin bozulması:
Kurtuluş teolojisi ve Cizvitler, Divan, 1998/2, s.33-55
Görsel Kaynaklar:
1: H. A. Eprigian, Illustrated
Indegenous Dictionary, Part 1, Venice, St Lazzaro, 1900
2: Victor Pietschmann, Durch
kurdische Berge und armenische Städte, Wien, 1940
[1] Thomas A. Sinclair,
Karakoyunlular Döneminde Ermeniler ve Bitlis’in Kürt Emirleri, Bitlis ve Muş,
Ed. R. G. Hovannisian, 2016, s. 174
[2] Joseph McCabe, A Candid
History of The Jesuits, New York, 1913, s. 11-12
[3] Monumenta Historica
Societatis Iesu, Roma, 1934, s. 24-32
[4] Orhan Sakin, Cizvit
Cemaati ve Gizli Talimatları, İstanbul, 2017, s. 28
[5] Ali Murat Yel, Geleneğin
bozulması: Kurtuluş teolojisi ve Cizvitler, Divan, 1998/2, s.36
[6] Haktan Birsel, Peder
Monier’in Gözlemleri ile Fransız Cizvit Misyonerlerinin Osmanlı Topraklarındaki
Çalışmaları, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 2013, Cilt: 2,
Sayı: 2, s. 107
[7] Orhan Sakin, Cizvit
Cemaati ve Gizli Talimatları, İstanbul, 2017, s. 30-31
[8] Ignatius, The
constitutions of the society of Jesus. İng. Çev: G. E. Ganss, Boston, 1970, s. 249
[9] Theodor Griesinger, The
Jesuits: Complete History, Çev: A. J. Scott, Londra, 1885, s. 85
[10] Daniel A. Madigan, Global
Visions in Contestation: Jesuits and Muslims in the Age of Empires, Ed. T.
Banchoff ve J. Casanova, The Jesuits and Globalization: Historical Legecies and
Contemporary Challenges, Washington, 2016, s. 77
[11]
Bakınız: Nicolas Trigault, De Christiana Expeditione apud Sinas (1615), Álvaro
de Semedo, Imperio de la China (1642) ve Martino Martini, Novus Atlas Sinensis
(1654), Ferdinand Verbiest, Astronomia Europaea (1687), Louis Le Comte,
Nouveaux mémoires sur l’état de la Chine ya da Hindistan’a ulaşan ilk
Cizvitlerden olan Thomas Stephens’in 1599 yılında Richard Hakluyt tarafından
yayınlanan anıları, Jean-Baptiste Du Halde, Decription géographique,
historique, chronologique, politique et physique de l’Empire de la Chine et de
la Tartarie chinoise (1735)
[12] Nicolas Standaert,
Jesuits in China, ed. Thomas Worcester, The Cambridge Companion to The Jesuits,
Cambridge, 2008, s. 183
[13] Ali İsa Güngör, Cizvitler
ve Katolik Kilisesi’ndeki Yeri, Ankara, 2012, s. 205
[14] Orhan Sakin, Cizvit
Cemaati ve Gizli Talimatları, İstanbul, 2017, s. 46
[15] Dominique Deslandres,
Exemplo aeque ut verbo: The French Jesuits’ Missionary World, The Jesuits: Cultures,
Sciences, and the Arts 1540-1773, Ed. O’Malley ve diğerleri, Toronto, 1999,
s.259
[16] Conquista spiritual hecha
por los religiosos de la Compañia de Iesus, en las prouincias del Paraguay,
Parana, Vruguay, y Tape, Madrid, 1639.
[17] Joseph McCabe, A Candid
History of The Jesuits, New York, 1913, s. 281
[18] Philippe
Couplet tarafından yayınlanan; Catalogus
Patrum Societatis Jesu, qui post obitum S. Francisci Xaverii ab Anno 1581,
usque ad Annum 1681, In Imperio Sinarum Jesu Christi Fidem propugnârunt, ubi
singularum nomina, ingressus, predicatio, mors, Sepultura, libri Sinicè editi
recensentur (1686) ve Ferdinand Verbiest'in yayınladığı Astronomia Europaea sub imperatore Tartaro
Sinico Cám Hy appellato ex umbra in lucem revocata (1687) gibi.
[19] Donald F. Lach ve Edwin
J. Van Kley, Asia in the Making of Europe, Cilt: III, Chicago: The University
of Chicago Press, 1993, s. 1759
[20] Ronald S. Love, In Search
of a Passage to China, Philippe Avril’s Quest for Grand Tartary, 1685 to 1690,
s. 212 (Distant Lands and Diverse Cultures: The French Experinece in Asia
1600-1700, Ed. G. J. Ames ve R. S. Love, 2003, Westport: Greenwood Publishing)
[21] Ronald S. Love, In Search
of a Passage to China, Philippe Avril’s Quest for Grand Tartary, 1685 to 1690,
s. 219 (Distant Lands and Diverse Cultures: The French Experinece in Asia
1600-1700, Ed. G. J. Ames ve R. S. Love, 2003, Westport: Greenwood Publishing)
[22] Michael Harrigan, Veiled
Encounters: Representing the Orient in 17th Century French Travel Literature,
Amsterdam: Editions Rodopi, 2008, s. 26
[23] Avril, s. 29
[24] Avril, s. 32
[25] Avril, s. 38
[26] Avril, s. 21
[27] Avril, s. 40, 42, 45
[28] Avril, s. 43, 45, 47
[29] Avril, s. 44, 46
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder