Collingwood, 1908 |
Viking Mitolojisinin temel kayağı kabul edilen iki Edda bulunmaktadır. Eddalar Nesir ve Manzum olarak ikiye ayrılmaktadır. Edda kelimesinin tam olarak ne anlama geldiği ise tartışmalıdır. Bazı varsayımlar ortaya atılmışsa da henüz bilim insanlarının bir ortak kanıya ulaştığını söylemek mümkün değildir. Araştırmacıların Edda’nın ne olduğu ile ilgili ortaya attığı teorileri şöyle gruplandırmak mümkündür. Bir kısmı Edda’nın doğrudan “şiir” demek olduğunu söylemektedir zira günümüzde kadim Norse diline en yakın kuzey aksanı kabul edilen İzlanda dilinde şiire óðr denilmektedir. Bir kısmı ise her iki eserin de yazıcısı kabul edilen Snorri Sturluson’un da yetiştiği yer olan İzlanda’daki Oddi kentinden türediğini ileri sürmektedir. Bazı araştırmacılar ise Edda’nın büyük anne, ana kadın anlamı taşıdığını söylemektedir. (Hagen, 1904, s. 127) Her nasılsa edebi ya da coğrafi bir tanımlamaya dayansın bugün, Viking Mitolojisinin temel kaynağı olan Eddalar; iki kitabın da ortak ismidir ve aslında Edda denildiğinde bu iki kitap akla gelmektedir.
Manzum Edda’ya göre daha yakın bir dönemde yazıya geçirildiği düşünülen Nesir Edda bazı kaynaklarda Genç Edda olarak da anılmaktadır. Bilinen haliyle Nesir Edda, üç kısımdan oluşmaktadır. Gylfaginning, Skáldskaparmál ve Háttatal olarak adlandırılan bu üç kısım bugüne kadar zaman zaman farklı araştırmacılar tarafından İngilizce dışında yerel dillere de çevrilmiştir. Öte yandan Nesir Edda’nın yazanı tam olarak bilinmemektedir. Çoğunlukla, yazıya geçiren Snorri Sturluson’un eseri sanılsa da aslında Viking halkının ortak mirasıdır. Üçünün bir araya gelip oluşturduğu Nesir Edda esasen Skaldlar için hazırlanmış bir Mitoloji el kitabıdır. (Andrén, 2005, s. 106)
Nesir Edda’yı yazıya geçiren kişi olarak kabul ettiğimiz Snorri Sturluson dahi bu bilgilerin “atalarının hatırası” olduğunu söylemektedir. Bu nedenle Nesir Edda’nın yazılırken dahi mitolojik niteliğinin yazarı tarafından bilindiğini söyleyebilmekteyiz. Aslında Eddaları ikiye ayırıyor olsak da kabul etmeliyiz ki Nesir Edda yazılırken Manzum Edda’dan yararlanılmış ve orada yer alan şiirlerden alıntılar yapılmıştır. Bu şiirler kadim Viking irfanının temeli olan runik dizleri kimi zaman Hıristiyan motifleriyle kimi zaman da Pagan ezgileriyle süsleyerek metinde yer alır. (Mountfort, 2012, s. 39) Yani muhtemelen Snorri daha hacimli ve karmaşık olan Manzum Edda’nın anlaşılır olması için onu düz yazıya çevirmiş ve yeni bir Edda olarak derlemiştir diyebiliriz. Aslında Nesir Edda’nın yazılış amacıyla Manzum Edda’nın yazılış amacının arasındaki fark, birincisinin söylevsel biçeminin, ikincisinin edebi niteliğine tercih edilmesini açıklamaktadır. (Frank, 1906, s. 10)
Walter Simonson, 2017 |
Nesir Edda’daki metinler uzun yıllar boyunca çeşitli araştırmacılar tarafından incelenmiş, irdelenmiş ve başka metinlerle karşılaştırılmıştır. Bu incelemeler ve araştırmalar neticesinde Eddalarının sırları anlaşılmaya çalışılmıştır. Eddalardaki öyküler, mitoslar ve göndermeler Viking inanç dünyasının sınırlarını göstermesi bakımından hala ilgi görmeye devam etmektedir. Burada ise Nesir Edda’daki sayılara ve bu sayılara yüklenen öneme dikkat çekmeye çalışılmıştır. Viking mitolojisinde ve İskandinav dünyasında farkı sayılardan ve hesaplama sistemlerinden bahsetmek mümkünse de her şeyde olduğu gibi Viking numerolojisinin de kaynağı eddalardır. Nesir Edda’da çokça tekrarlanan üç, yedi ve dokuz arasında en çok tekrarlanması dokuz sayısına ayrı bir önem verildiğini göstermektedir. Dokuz sayısı sadece tekrarlanmasıyla değil çok önemli yerlerde kendisini göstermesi bakımından da incelenmeyi değerdir.
En başta ve ilk akla gelen özellik elbette ki Viking kozmosunun dokuz dünyadan oluşmasıdır. (I: XXXIV) Vikinglerin dokuz katmanlı kozmosu Dişbudak Ağacı “Yggdrasill” ile temsil edilir. Viking inanç sisteminin temelinde Viking mitolojisini oluşturan varlıkların ve mekanlarının yer aldığı Yggdrasil adı verilen bir dişbudak ağacı vardır. Söz konusu dokuz dünyadan ilkine Ásgarðr denilmektedir ve burada Æsir üyesi tanrılar ve tanrıçalar yaşamaktadır. İkinci dünya olan Álfheimr’de Işık-Elfleri yaşamaktadır. Daha sona Kara-Elf de denilen Cücelerin dünyası gelmektedir ve Niðavellir olarak anılmaktadır. Fanilerin yaşadığı orta dünyanın adı ise Miðgarðr ve kelime anlamı olarak da zaten Orta-Dünya demektir. Vikingler tüm insanların Miðgarðr’de yaşadıklarına inanmaktadır. Beşinci sırada gelen Jǫtunheimr ise devlerin dünyasıdır. Daha sonra gelen Vanir üyelerinin dünyası olan Vanaheimr’de de tanrılar ve tanrıçalar yaşamaktadır ancak bunlar Æsir üyesi tanrılar ve tanrıçalar ile giriştikleri savaşı kaybettikten sonra onların arasına katılmıştır. Buz ve kar dünyası olan Niflheimr’den sonra ise Ateş ve Lav Dünyası Múspellsheimr gelmektedir. Múspellsheimr’de yaşayan Surtr daha sonra Ragnarök’te dünyasını terk ederek Æsir’e savaş açacaktır. Dokuzuncu ve son dünya olan Helheimr’de ise kötüler yaşamaktadır. Tüm bu dünyalar göz önüne alındığında coğrafya ve iklimin mitoloji üzerine olan etkisi daha çarpıcı olmaktadır.Viking mitolojisinin temelini oluşturan bu dokuz dünyayı bir arada tutan ağaç imgesine ise Yggdrasill denilmektedir.
Vikinglerin Dokuz Dünyası |
Viking metinlerindeki dokuzun yer alışı bu kadar temel bir imgeye kadar inmektedir. Ancak bu sağlam temel ile sınırlı değildir. Örneğin deniz, rüzgar ve balıkçılık ile ilişkilendirilen Viking tanrısı Njörðr kalacağı evini seçemeyince iki yurdu olan hem Thrymheimr’da hem de Nóatún’da birlikte kurmaya karar verir. Ancak gelin görün ki Viking tanrısı Njörðr dokuz gece Thrymheimr’da dokuz gecede Nóatún’da kalmaktadır. (I: XXIII) Viking tanrılarının dokuz sayısı ile ilgisi burada kalmıyor. Beyazlığın tanrısı Heimdallr’ın örneğin dokuz karısı ve kardeşi vardı. Heimdallr kendisine de zaten “Dokuz anadan bir evladım, dokuz kız arasında bir oğlanım” diye tanımlamaktadır. (I: XXVII) Heimdallr’a Dokuz Analı Oğlan denilmektedir. (II: VIII) Açıkça söylemek gerekir ki Viking panteonu olan Æsir’in yurdu olarak bilinen Ásgarðr’in koruma görevini Heimdallr isimli tanrı üstlenmektedir. Æsir’in dokuzuncu üyesi olan Heimdallr adlı Viking tanrısı Nesir Edda’da Beyaz Tanrı olarak anılır ve Odin’den olma dokuz anadan doğmak gibi bir özelliğinden bahsedilmektedir. (Nesir Edda, II: VIII) Nesir Edda’ya göre Heimdallr birbirleriyle kardeş olan dokuz kadından doğmuştur ama bu kadınlar adları verilmemektedir. (Nesir Edda, I: XXVII) Heimdallr’ın annesi olan dokuz kız kardeşin isimleri Völuspá hin skamma isimli şiirde yazıldığı düşünülmektedir. Bunlar; Gjálp, Greip, Eistla, Angeyja, Ulfrún, Eyrgjafa, Imðr, Atla ve Járnsaxa’dır. Heimdallr’in Völuspá’daki Ragnarök kehanetindeki en önemli rolü ise Gjallar-Horn’ü üfleyecek kişi olmasıdır. Heimdallr ulviyetle Gjallar-Horn’a üflemesiyle tüm tanrılar uyanır ve bir araya toplanırlar. (Nesir Edda, I: LI)
Viking mitolojisinde dokuz sayısı çokça yerde geçmektedir. Freyr ile Skίrnir dokzu gün sonra Barrey isimli yerde buluşmuşlardı. (I: XXXVII) Yine bir başka örnekte Hermódr hakkında anlatılanlar sırasında karşımıza çıkmatadır. Kendisi dokuz gece boyunca karanlık vadi ve uçurumlarda at sürmüştür. Gjöll nehrine gelmeden ve pırıl pırıl altından çakılan Gjöll-Köprüsü’nden geçmeden önce hiç ışık görmemiştir. (I: XLIX) Viking mitolojisi bir ahir zaman tasviriyle neticelenir. Bu ahir zaman anlatısına Ragnarök denilmektedir. Ragnarök sırasında birçok olay gerçekleşmektedir. Düşmanlıklar sonların, güzel günler geride kalır ve kadim rekabetler en nihayetinde biterek yepyeni bir anlatıya geçilir. Tek tanrılı dinlerdeki Kıyamet ile ilişkilendirilen Ragnarökte yaşanan olaylardan birisi de Thor’un Jörmungandr’i öldürmesidir. Anlatıya göre ise Thor, Jörmungandr’ın canını aldıktan sonra oradan dokuz uzun adımda uzaklaşmıştır. (I: LI)
Dokuz bir rakam olarak kullanıldığı gibi Viking mitolojisinde sıfatlardan birisi olarak da yerini almıştır. Öyle ki dokuz rakamı Vikinglerde bir çokluk ifadesi olarak da karşımıza çıkmaktadır. Skáldskaparmál’de anlatılan bir efsaneye göre Odin evini terk edip, dokuz kölenin balya taşıdığı bir yere geldi, Baugi, çiftliği için hayıflanıyordu, zira dokuz kölesi birbirini öldürmüştü, artık çalışacak kimsesi kalmamıştı. (II: I) Ya da bir kralın doğan kız çocuklarının çokluğu yine dokuz sayısı ile ifade edilmiştir. (II: LXVI) Yine Odin’in zamanın ifade edilmesi sırasnda bir çokluk olarak dokuz kullanılmıştır. Baş tanrı Odin örneğin kendisiyle açıklanan Yggdrasil’e, yani kendi kendisine, kendisini adadığını söylemiş ve dokuz gün ve gece boyunca aç susuz bu ağaçta sallandığını söylemiştir. (Manzum Edda, VI: 138)
Vikingler insanların nereden geldiğini, yaratılışın temellerini inançlarının temeline yerleştirmiştir. Nesir Edda’da insanların yaratılışı kadim bir bilgelikle aktarılmıştır.Söylenceye göre dünyadaki nesiller Borr’un oğulları’nın deniz kıyısında yürürken bulduğu iki ağaç dalından yaptıkları maskotlardan türemiştir. Buna göre Borr’un oğulları önce ruh ve yaşam vermişlerdir bu yaptıkları ağaçtan insan maskotlarına daha sonra da akıl ve duyguları, üçüncü olarak erkanı, hitabeti, duymayı ve görmeyi bahşetmişlerdir. Borr’un oğulları tarafından yaratılan ve canlandırılıp, giydirip, isimler verilen bu insanların erkek olanına Askr demişlerdir. Yaptıkları maskotlardan kadın olanına da Embla denilmektedir. Askr ve Embla’dan da insanoğlu üremiştir ki daha sonra insanlar Miðgarðr’ın altındaki yerleşim alanlarına dağılmışlardır. (Nesir Edda, I: IX) İşte kilden yapılan bu ilk adamın boyu dokuz mil uzunluğundaydı. Dokuz mil boyundaki bir varlığın büyüklüğü gözleri kamaştıracaktır. (II: XVII)
Viking mitolojisinde birçok öykü asıl olarak doğadaki varlıkların neden ve nasıl isimlendirildiğini açıklamak için yaratılmıştır. Nesir Edda’da kozmosun ve canlıların yaratılışı, yer ve gök cisimlerinin adları ile doğadaki varlıkların adları çeşitli destanlar ve mitoslarla ile verilir. Denizin ve büyük suların ismi de bit mitosla açıklanmıştır. Grótti’yle ilgili mitosa atıfta bulunarak deniz için verilen isim “Kayalıkların dokuz gelini” denilmektedir. (II: XXV) Bu ifadenin de bir çokluk ifadesi olduğunu söyleyebiliriz. Benzer bir şekilde altının da adının nerden geldiği açıklanırken dokuz rakamı bir kez daha kullanılmıştır. Altına adı verilen Ægir ile karısı Rán’in de dokuz kızları vardır. (II: XXXIII)
Thor’un Freyr’e verdiği Viking mitolojisinin meşhur yüzüğü Draupnir dokuz gecede bir kendi kendisini yenilemektedir. (II: XXXV) Thor’un bıraktığı Draupnir; öyle bir yüzüktür ki her dokuzuncu gecede sekiz yüzüğün ağırlığına eşitlenirdi. (I: XLIX) Vikinglerin öykülerinde sıklıkla yer verdikleri yüzük teması daha sonra Tolkien’in unutulmaz serisiyle büyük kitlelere mal olmuştur. Viking mitolojisindeki birçok tema gibi yüzük de böylece batı kültüründe eşsiz bir yer edinmiştir. Dokuz sayısının başka birçok inanç sisteminde de kendisini yer bulduğunu okültizme ya da mitolojiye biraz zaman ayıran herkesin malumudur. Vikingler de kuzeyli bakış açılarıyla dokuzu inançlarına yerleştirmişler ve çeşitli örneklerini göstermeye çalıştığım gibi özel bir önem vermişlerdir.
Kaynaklar:
Nesir Edda: Viking Mitolojisi, Çev: Selahattin ÖZKAN, Yeditepe Yayınları, 2018
S. Özkan, Viking Mitolojisinin Temelleri ve Tarihsel Kaynakları, O. A. D., 1:1, 2018, s. 67 - 84
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder