Asurluların Son Büyük Kralı Asurbanipal ve Kütüphanesi

Asurluları yeniden canlandırmasına rağmen kendisinden sonra var olmayacak bir mirası yaratmıştı. Üyesi olduğu hanedan içinde onun kadar uzun süre taht sırası bekleyen yoktu. Onca yıl bekledikten sonra atalarının zenginliğini yeniden kazanması gerekecekti. Ninova’da bulunan kütüphane kayıtlarında adı Asurluların son büyük kralı olarak kaydedilmişti. Onun hükümdarlığı zamanında Asurlular en büyük sınırlarına ulaşmıştı. Onun yaşadığı dönemdeki en güçlü insan olduğuna inanılıyordu. Fırat nehrinin eteklerinde yeşerttiği büyük imparatorluğu Antik dünyanın neredeyse tamamında kendisini göstermişti. Güneşin batmadığı bir ülkeden bahsedebilecek tek kişi oydu. Çok çeşitli ve çok dilli bir ülkeyi elleriyle inşa etmişti. Nil deltasının verimli düzlüklerinden Anadolu steplerine, Basra körfezinden Zagros dağlarının eteklerine kadar büyük bir imparatorluk inşa etmiştir. 

Rakip veliahtlar karşısında kendisini daha büyük görmesine rağmen ondan büyükleri de vardı. Büyük abisi, babası tarafından Babil kralı ilan edilmişti, zira üvey abisinin annesi Babilliydi. Asurbanipal’in Asur ülkesine veliaht ilan edilmesinin sebebi, onun annesinin Asur kökenli olmasıdır. Böylece iki kardeşin babası Asarhaddon, ülkesini Babil ve Asur olarak oğulları arasında ikiye de bölmüş oluyordu. Bu ayrımın öyle keskin bir hal almasını istiyordu ki, Asarhaddon ölümünden sonra eyalet ve vasal kralların yer değiştirmesini engellemek için yemin ettirmişti. Asırlar süren Babil ve Asur rekabetini bitirmekti Asarhaddon’un amacı; savaşlardan, talanlardan ve yağmalardan artık usanmıştı. Yine de bu arzusunu gerçekleştiremeyecekti, kadim kent Babil onun istediği gibi savaşlardan yoksun kalamamıştı. Karmaşaya dönen bürokratik sorunlarla boğuşan Asurbanipal, yine yönünü Babil’e çevirmişti. Yazıcılığı ve iç içe geçen kamusallığıyla Babil, Asur politikasını darmadağın etmişti. Yine de Asurbanipal, bu sorunları, yeni bir Mısır seferiyle alt etmek istemişti. Teb’e çekilmek zorunda kalan Mısır güçlerinin boşalttığı Memfis kenti ve Nil deltası Asurlular tarafından ele geçirilmişti. Dört yılın ardından Asurlular, Firavun’un oturduğu Teb’e de girip yağmalamıştı. Asurlular yağmaladıkları Mısır’ı on altı yıl boyunca yönetmişti. 


Asurbanipal Mısır’da iken, Kimmerler de Anadolu’ya girmişti. Öteden beri Batı’daki siyasal boşluktan yararlanan Kimmerler artık Anadolu’nun içlerine doğru ilerlemekteydi. Kimmerler Anadolu’ya yerleştikçe, yerel siyasetin de bir parçası olmaya başlamışlardı. Kimi zaman Asur ile ittifak halinde, kimi zaman ise karşıt olarak siyasal konumlarını belirliyorlardı. Asurbanipal ile Kimmer kralı arasındaki bir anlaşmanın bozulması ise, Asur metinlerinde tanrısal bir gazabın nedeni olarak gösterilmiştir. Strabon ise bunu reddetmiş ve Asurbanipal’in rakibi Tugdamme’nin savaş meydanında öldüğünü söylemiştir. Ancak Kimmerlerin Anadolu’ya giderek yerleşmesi ve bölge krallıklarıyla anlaşmalar imzalaması, Asurbanipal’in egemenliğini Mısır’a doğru çektiğini göstermektedir. Asurbanipal, küçülen bir imparatorluğun hamisidir artık. Atalarının mirası olan Anadolu artık yönetiminden çıkmıştır. Öte yandan, Anadolu’nun batısındaki gelişmelerle tezat bir şekilde, Asurbanipal’in idaresi Urartular ile daha yakın temas içindedir. Urartu kralı II. Rusa, gönderdiği bir diplomatik heyet ile Asurbanipal’e saygılarını sunmuş ve iki ülke arasında barışı mümkün kılmıştır. Barış için Urartu kralı II. Rusa’nın Asurbanipal’le olan teması Urartuların tarihteki yerini belirginleştirir. Tarihte, bu noktadan sonra Urartuların izi giderek azalmaktadır. Ancak Urartular gibi Asur kralı da atalarının şaşalı zamanlarının sonuna gelmektedir. Anadolu’dan giderek uzaklaşan Asur hâkimiyeti, Doğu’da da güzel günler yaşamamaktadır. 

Pers platolarındaki Manna, Med ve Elam toplulukları Asur sınırlarını yıpratıyordu. Asurbanipal, yıllıklarında çok çok Elamlara karşı gerçekleştirilen askerî başarılardan bahsetmektedir. Askerî başarılardan sonra barış dönemi hüküm sürmüş, Asurbanipal büyük bir imparator olarak Elamlara maddi destek de sağlamıştır. Hatta Asurbanipal kuraklıktan ekinleri yanan Elamlılara buğday desteği sağlamış ve aç kalan Elam köylülerine Asur topraklarına yerleşme izni dahi verilmiştir. Ancak bu iki devlet arasındaki barış havası kısa sürmüş; Asurbanipal Mısır’daki sorunlarla uğraşırken, Elam Babil ile ittifak kurup bir kez daha baş kaldırmıştır. Ancak Asurbanipal’in kaydettiklerine göre, Elam tanrının gazabına uğramış ve “şeytan suretindeki” Teumman Elam tahtını ele geçirmiştir. Ancak Elam tahtına oturan Teumman da Asurlulara bağlı kalmayınca, Asurbanipal yeniden yürümek zorunda kalmıştır. Teumman güçleriyle Tel Taba denilen mevkide karşı karşıya gelen Asur ordusu Elam ordusunu yenmiş, Teumman’ı öldürmüş ve kesik başını kent kapısına asmıştır. Elam tahtına Asur yanlısı bir yönetim atayan Asurbanipal, Elam ülkesini de iki eyalete ayırmıştır. Asur egemenliği altındaki Elam toprakları Medler tarafından ele geçirilene kadar bu yönetim şekli devam etmiştir.

 Ben Asurbanipal, Belit ve Asıtr'uıı yarattığı, sarayın en büyük veliahdı, Asur ve Sin, en eski günlerden itibaren o dahaannesinin karnındayken Asur hükümdarlığı için onun ismini çağırdılar; Şamaş, Adad ve İştar'ın değiştirilmesi imkânsız karar­larıyla onun hâkimiyetini emrettiler

Asurbanipal’in, babasının vasiyetine rağmen Babil hükümdarı olan abisi Şamaş-şuma-ukin ile arasında bir sürtüşme de vardır. Şamaş-şuma-ukin daha önce Babil’i yağmalayan Asurlu atalarının götürdüğü Marduk heykelini yirmi yıl sonra başında bulunduğu ülkeye geri götürmüştür. Bu davranış, Asurbanipal tarafından bir başkaldırı eylemi olarak yorumlanmıştır. Asurbanipal, Babil’in öteden beri düşmanı olan devletlerle ittifak kurarak yeni bir siyaset belirlemektedir. Arap çöllerinden Anadolu platolarına kadar Asurbanipal’in Babil’e hücum edeceğini duymayan kimse kalmamıştır. İki yıl süren çatışmaların sonunda, Asurbanipal Babil’in surların çevreleyebilmişti. Kentin dış dünya ile ilişkisini tümüyle kesen Asurbanipal’in kuşatması tam iki yıl sürmüştür. Hastalıklar, açlık ve hatta yamyamlıkla baş etmek zorunda kalan Babil halkı, kentin sokaklarındaki cesetlerden yürüyemez olmuştu. Asurbanipal’in abisi Şamaş-şuma-ukin artık daha fazla dayanamayacağını anladığında, tüm maiyetiyle birlikte kendisini sarayda aleve vermiştir. Kente giren Asurbanipal’in askerleri Babil’den geri kalanları günlerce yağmalamıştı. Asurbanipal, düşmanlarının dillerini koparmakla ve tümüyle yok etmekle övünüyordu. 

Çağlar Boyunca Asur Haritası

Babil’in düşmesi Asurbanipal’in işlerini tümüyle kolaylaştırmadı. Ülkesinin doğu sınırlarını koruma altına almış olsa da, kültürel olarak Babil’in etkisini tümüyle yok edememiştir. Babil artık bir askerî ya da siyasî muhalefet merkezi değildir, ama dinî ve kültürel olarak yıkıcı etkileri daha onlarca yıl sürecektir. Babil’i fetheden Asurbanipal büyük bir komutandır; ancak sanata ve bilime olan düşkünlüğünü de yıllıklarında kaydetmiştir. Atalarından daha bilgili ve sanata daha meyilli olduğunu iddia etmiştir. Astronomiye, geometriye, coğrafyaya ve matematiğe olan merakını açıkça dile getirmiştir. Hatta Tufan’dan önceki dönemlere ait arkeolojik kalıntıları dahi incelediğini söyleyerek, belki de tarihin ilk arkeoloğu unvana sahip çıkmıştır. Dil bilmektedir. Okuyup yazabilmektedir. İdaresi altındaki kentleri imar etmiştir; mimariye ve kent idaresine de zaman ayırmıştır. Öte yandan, onu diğer tüm kadim krallardan ayıran şey ise sahip olduğu hacimli kütüphanedir. Kendi adını taşıyan kütüphanesi günümüzde anladığımız anlamıyla tam bir kütüphanedir. Hatta onun kütüphane sahibi olduğu kaydedilen ilk kişi olduğunu dahi söyleyebiliriz. Asur ülkesinin hükümdarı Asurbanipal o zamana kadar yazılan edebiyat, din, siyaset, astronomi ve tıp alanına giren tüm yazılanları bir araya getirmeye çalışmıştı. Kütüphanesinde hiç şüphesiz felsefe, matematik ve astrolojiye dair yazılmış en eski yazılar da vardı. Öyle ki, Gılgamış’a dair en eski kanıtlar onun kütüphanesinde bulunuyordu.

Asurbanipal’in entelektüel merakının, babası Asarhaddon’dan kaynaklandığı düşünülmektedir. Büyü ve astronomi meraklısı Asarhaddon eski ritüelleri, gelecek okumaları ve görüleri bir araya getirmek istiyordu; özel görevlendirdiği ulaklar Mezopotamya’daki tapınakları dolaşmıştı. Babil’i ele geçirdiğinde, Babil’deki yazıcılık geleneği de işini kolaylaştırmıştır. Buradaki kütüphane ve koleksiyonlardan çokça yararlanmıştı. Esir ettiği soylulara eski kitapları kopyalattı. Esir altına alınan vasallar, asiller ve rahipler ellerindeki kütüphaneleri teslim etmeden, tercüme etmeden ya da vermek zorunda bırakılmadan öldürülmüyordu. Asurbanipal fethettiği tüm ülkelerden tabletler topluyor ve bununla da övünüyordu. Atalarından ve seleflerinden daha fazla tablet yazma sanatına kendisini yakın hissediyordu. Tabletlerin her türünden yazdığını, sıraladığını, tamir ettirdiğini ve kendi sarayında muhafaza altına aldığını iddia ediyordu. Asurbanipal kimsenin yapmadığı bir işe girişmişti. Onun bu tutkusu sayesinde Babil ve Asur tarihinin dinî, siyasî, edebî ve bilimsel metinleri ele geçirilmiştir. Tarihi bir kentin kadim anlatıları, bu tutkulu kralın kütüphanesiyle günümüze kadar ulaşılmıştır. 

Ninova'daki Ashurbanipal Kütüphanesi

Asurbanipal egemenliği süresince sayısız insanın canını almış, etrafındaki tüm etkilere rağmen sınırlarını koruyabilmiştir. Böylece de diğer Asur hükümdarları arasında kendisine, gurur duyulan bir yer edinmiştir. Atalarının önce kazanıp sonra da ellerinden çıkardığı Mısır’ı yeniden Asur idaresi altına alabilmiştir. Babasının vasiyetine rağmen Babil’deki abisinin idaresini sonlandırmış, buradaki siyasî ve askerî muhalefeti susturmuştur. Ülkesini tehdit eden Elam sorununu çözmüş, ama ülkesine giren Kimmerleri engelleyememiş ve o kadar da güçlü olmadığını göstermiştir.

Mısır uzaktır, her an elden çıkabilecek kadar hassas bir idaredir ve elde tutması oldukça pahalı bir yerdir. Ancak sürekli yapılan askerî seferlerin maliyeti oldukça yüksektir. Paralı askerlerin Asur maliyesine olan yükü, her geçen gün daha da büyümektedir. Öte yandan, Asur devletine gelen göçebelerin sayısı da artmaktadır. Asur’un artan siyasal egemenliği ise düşmanlarının artmasına yol açmıştır. Artan siyasal rekabet ve artan zenginliğinin yarattığı kıskançlık Asurbanipal’in rakiplerinin de bir araya gelmesini kolaylaştırmıştır. Asurbanipal’in Babil’e yaptığı acımasız kuşatma ve bir araya getirdiği muhteşem kütüphane, onun en büyük mirası olmuştur. Kütüphanesi, günümüzün sıradan insanlarının kadim bilgeliğe ulaşmasına imkân tanımıştır. 


Doç. Dr. Selahattin ÖZKAN

Güncel Tarih’e destek olmak için lütfen tıklayınız


Kaynaklar:

Josef Wiesehöfer, Antik Pers Tarihi, Çev: Mehmet Ali İnci, İstanbul: Telos Yayıncılık, 2002

L. Gürkan Gökçek, Asurlular, Ankara: Bilgin Kültür Sanat, 2015.

Emre Erten, Antik Yazarlarda Bir Assur Kraliçesi: Semiramis, İstanbul Üniversitesi Kadın Araştırmaları Dergisi, 2018: I, s. 66-116.

C. W. Ceram, Tanrıların Vatanı Anadolu, Çev: Esar Nermi Erendor, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2008.

Füruzan Kınal, Eski Mezopotamya Tarihi, Ankara: DTCF Yayınları, 1983.

Kemalettin Köroğlu, Eski Mezopotamya Tarihi, İstanbul: İletişim Yayınları, 2006.

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder